Her şeyi yaşlanmaya bağlamayın

Haberin Devamı

Yaşlanan her şey gibi zamana bağlı doğal yıpranmadan payımızı biz de alıyoruz. Zaten bu nedenle de yaşlandıkça sorunlarımız çoğalıyor, daha az işitmeye, daha az görmeye, daha zor yürümeye, merdiven inip çıkarken zorlanmaya ve geceleri sık sık ağrılarla uyanmaya başlıyoruz. Bütün bunlar bizi yaşlılıktan soğutuyor, korkutuyor. Korkularımız yaşımız ilerledikçe daha da büyüyor. Zamanla idrar kaçırmak, cinsel gücü kaybetmek, hatta bunamak gibi tereddütler yaşamaya başlıyoruz.
Bunların hepsi doğru ama bunların hepsinin ille de yaşlılıkla ilgili olması gerekmiyor. Çoğu zaman biz -bilmediğimizden- başımıza gelen her şeyi yaşlanmaya bağlıyor, yaşlanmayla ilişkilendiriyoruz. Hissettiğimiz her ağrıyı, kaçırdığımız her uykuyu, giderek sıklaşan tuvalet ziyaretlerimizi, sabah yorgunluklarımızı, diz ağrılarımızı “yaşlılıktandır!” deyip oluruna bırakıyoruz.
Oysa durum pek de böyle değil. İsterseniz önce şu eski hikâyeyi bir hatırlayalım. Çünkü bu hikâyeden hem sizin hem biz hekimlerin çıkaracağı ciddi bir ders var!
Adamın biri seksenli yaşlar sonrasında doktorunun kapısını çalıp ‘diz ağrısından’ şikâyetçi olduğunu söyler. Doktoru onu muayene etmeye bile gerek görmeden “Zıp zıp zıplamayı mı bekliyordun be adam, yaşın sekseni geçti, dizinin ağrıması son derece normal” deyince şu karşılığı verir: “Doktorum doğru söylüyorsun ama diğer dizim de seksen yaşında ama ağrımıyor!”

NE YAPMALI?

Yaşınız ister kırk, ister elli, ister seksen, ister doksan olsun fark etmez. Bedeninizde gelişen her sorunu yaşlılığa bağlamayın. Görme, işitme, denge sorunlarınızın, uykuda, yeme içmede yaşadığınız problemlerinizin, ağrılarınızın, sızılarınızın sadece yaşlanmaktan geldiğini sanmayın.
Doğrudur, yaşlandıkça bağışıklık sistemimiz zayıflar, damarlarımız elastiki yeteneğini kaybedip gevrekleşir, eklemlerimiz eski esnekliğini yitirip sertleşir, görmemiz eski keskinliğini, kulaklarımız eski hassasiyetini, cinselliğimiz eski gücünü kaybedip problemli hale gelebilir. Ama şundan da emin olunuz ki “kendimize iyi bakmayı” becerebilirsek eğer, beden ve ruh şartnamemize uygun yaşamayı başarabilirsek eğer bu ve benzeri sorunların çoğu ya kapımıza bile uğramaz ya da kapalı bulduğu kapımızı birkaç kere çaldıktan sonra kaybolup gider.

İYİ BAK KENDİNE!

Kendimize iyi bakmak temel hedefimiz olmalı, yaşlanmaktan değil, yıpranmaktan korkmalı, hayatımızı etkileyen pek çok şey gibi sağlığın da yönetilebilir bir süreç olduğunu unutmamalıyız. Sigara içip içmemek, alkol kullanıp kullanmamak, uykumuza, stres yönetimimize özen gösterip göstermemek, her şeyi kafamıza takıp takmamak, dert edip etmemek, sakinleşmek ya da öfkelenmek, şekerimizi, tansiyonumuzu ve daha pek çok kimyasal, biyolojik süreci kontrol altında tutmak ya da tutmamak her şeyden önce bizim elimizdedir.
Bilim bize genetik eğilimlerimizi bile değiştirebileceğimiz imkânlar sunuyor, her gün yeni bir buluş, yeni bir ilaç, yeni bir yol haritasıyla bize ışık tutuyor. Gelin bize “hayat” olarak sunulan bu “güzel fırsatı” iyi ve akıllıca değerlendirelim, kendimize
-hayatımıza ve hayatımızdaki her şeye- biraz daha ilgi
gösterelim.

BİR HABER

Haberin Devamı

Kolesterol ilacı prostat kanserinden ölümleri azaltıyor mu

Haberin Devamı

The Prostate adlı dergide yeni yayınlanan bir araştırma sonucuna göre, prostat kanseri tanısı konmadan önce statin grubu kolesterol ilaçlarını kullanmaya başlamış olan erkeklerde ölüm riski azalıyor.
Araştırmayı yapan uzmanlar “Statin grubu kolesterol ilaçları, nispeten düşük olasılıkta yan etki yapmalarına, hastalar tarafından iyi tolere edilmelerine rağmen büyük çalışma grupları üzerinde yapılacak uzun ve geniş araştırmalardan net bir sonuç elde edilmeden sırf prostat kanserinden ölümleri azaltıyor diye koruyucu amaçlı kullanılmak üzere önerilemez” diye uyarıda bulunuyorlar.
Bu araştırma doğrudan ölüm oranları ile değerlendirilen ilk çalışma olduğu için çok farklı. Sonuçların yorumlanabilmesi için uzun bir süre beklenmesi ve olguların izlemi önemli. 2002-2005 yılları arasında prostat kanseri tanısı konmuş yaklaşık 1000 hasta 8 yıl izlenmiş. Statin grubu kolesterol ilacı kullanan grupta ölüm oranı yüzde 1 iken kullanmayan grupta yüzde 5 olduğu saptanmış.
Uzmanlar kolesterol ilaçlarının prostat kanserinden ölüm oranını azaltmasında iki yolun rol oynayabileceğini düşünüyorlar: Kolesterol hücre duvarına bağlandığında prostat kanseri hücrelerinin yaşama şansını artırıyor. Statinler kolesterol üretiminde rol alan mevalonat adlı maddeyi engelliyor. Bu yollarla kolesterol düzeyi düşüyor.
Gelişmiş ülkelerde erkeklerde en sık rastlanan kanser türü olması ve kanserden ölümlerde ikinci sırada yer alması nedeniyle prostat kanserine karşı her türlü yeni bilgi üzerinde durulup araştırılması gereken konudur.

KÖTÜ HABER

Haberin Devamı

Depresyona sokan ilişkilerin niceliği mi, niteliği mi?

Yaklaşık 5 bin erişkin Amerikalı arasında yapılan araştırma sonuçlarına göre eş, dost, akraba ilişkilerinin niceliği majör depresyona yakalanma olasılığını etkiliyor.
Sosyal etkinliklere katılım sıklığından çok kişilerle kurulan iletişimin derinliği, yoğunluğu ve elbette ki sıklığı ruh sağlığımızı etkiliyor. O nedenle, sağlık profesyonellerinin, onlara yakınmalarını anlatan olgulara bir eşlerinin olup olmadığını sormaktan ziyade eşleri ile ilişkilerinin niteliğini sormaları daha anlamlı bilgilere ulaşmalarını sağlıyor. Diğer sosyal bağlantılarının olumsuzluk oranları eşiyle iyi ilişkiler kuran kişileri fazla sarsmıyor.
Uzmanların ortak görüşü sosyal bağları yetersiz ve niteliksiz kişilerin ileride kalp-damar sağlığı açısından da risklerinin artabileceği yönündedir.

Yazarın Tüm Yazıları