Paylaş
Adını, ilk kez “titremeli felç” olarak tarif eden James Parkinson’dan alan bu sorun genellikle 50-60 yaşlarında başlar ve erkeklerde biraz daha sık görülür.
Yürürken bir kolunu sallayıp diğerini oynatmayan, bir elinin parmakları titreyen, biraz mırıldanır gibi ağzının içinde konuşan ve söylediği zor anlaşılan orta yaşlılarda Parkinson’dan şüphelenilmelidir. Hastalığa özgü bir laboratuvar tetkiki yoktur. Hastanın yakınmaları ve doktorun muayene bulguları tanı araçlarıdır. Gene de diğer nörolojik hastalıklardan ayırmak için bazı ileri tetkikler yapılabilir.
KİLİT İSİM: DOPAMİN
Parkinson’un nedeni, beynimizin dış yüzeyini kaplayan gri cevherdeki dopamin içeren hücrelerin kaybıdır. Dopamin bir “nörotransmitter” yani sinir hücreleri arasındaki “özel ulak”tır.
Eksildiğinde hareket sistemimiz yavaşlıyor, dengemiz bozuluyor. Dopamin içeren sinir hücrelerinin neden yok olduğu tam olarak bilinmiyor. Genetik ve çevresel faktörler suçlanıyor. Yaşlanmanın doğal sonucu olarak herkes zamanla dopamin üreten hücrelerinden bazılarını yitiriyor. Ancak Parkinson’da bu hücrelerin yarıdan fazlası daha kısa sürede yok oluyor.
HAREKET KAYBI ESASTIR
İstirahat halindeyken tek taraflı el titremesi, elde “para sayma”, ayakta “pedala basma” hareketi ilk ve en önemli belirtilerdir. Bir Parkinson hastası yazı yazmakta ve imza atmakta zorlanır, düğmelerini iliklemekte güçlük çeker, alet kullanamaz hale gelir, hareketleri yavaşlar, kasları sertleşir, yürüyüşü ve dengesi bozulur.
Mimikleri azaldığı için yüzüne “maske yüz” denilen bir ifadesizlik yerleşir. Hareket sorunu iç organlarını da etkilediğinden bir Parkinson hastası yemeklerden sonra şişkinlik, gaz, kabızlık, idrar kaçırma ya da sık idrara çıkma, terleme sorunları yaşar.
Parkinson hastalığının tedavi seçenekleri arasında ilaçlar birinci sırada yer alır. Bu ilaçlardan bazılarının takıntılı davranışlara neden olabileceği bilinmelidir. Tedavi sırasında kumar tutkusu, durdurulamayan yeme arzusu ya da cinsel takıntıların gelişmesi halinde hemen uzman görüşü alınmalıdır. Parkinson hastalarında depresyon, bellek zayıflaması, konsantrasyon kaybı veya kişilik değişiklikleri olabilir. Bunamanın da hızlandığı bildirilmektedir. İlaç tedavisinin yanı sıra günlük yaşamı kolaylaştıracak önlemler almanın önemi unutulmamalıdır.
AKLINIZDA OLSUN
Cinsel isteksizlik kadınlarda daha sık görülüyor
Karşı cinsle ilişkiye girme arzusunun ifadesi olan cinsel isteği etkileyen pek çok faktör var. Yaşlanma, cinsellikten uzun süre uzak kalma, alkol kullanımı, tiroid bezinin az veya çok çalışması, şeker hastalığı, hipertansiyon, menopoz, loğusalık ve emzirme dönemleri bunların en sık görünenleri. Ayrıca aile içi şiddet, cinsel travmalar, sevilen birinin kaybı, taşınma, yer değiştirme gibi sosyal etkenler, depresyon, aşırı stres gibi psikolojik faktörler de cinsel isteksizliğe yol açabiliyor.
Cinsel isteksizlik yani yeterli cinsel uyarının mevcudiyetine rağmen cinsel aktivitenin azlığı veya yokluğu, “cinsel soğukluk” olarak da tanımlanıyor. Uzmanlar kişilerin yaş, meslek, kültür düzeylerinin, bilgi, beceri ve deneyimlerinin, korku, endişe ve üzüntülerinin, inançları ve sosyal durumlarının hatta duygularının da cinsel arzuyu etkilediğinin altını çiziyorlar.
Cinsel soğukluk özellikle kadınlar arasında daha yaygın. İster bedensel, organik, hormonal, ister ruhsal sebeplerle oluşsun tedavi çoğu kez mümkün. Önemli olan sorunu saklamamak ve çözüm yollarını aramak için fazla geç kalmamak.
DR. EVREN ALTINEL
BİR BİLGİ
Artrit gençlerde de ortaya çıkabilir
En yaygın görülen eklem bozukluğu olan “Osteoartrit” genel olarak bir yaşlılık problemidir. Seyrek olarak gençlerde de ortaya çıkabilir. Bu durumun altında çoğu kez başka sağlık sorunları yatar.
Bu sorun bazen kronik bir eklem yangısı -romatoid artriti, ürik asit artriti gibi- bazen de bir eklem iltihabıdır. Ayrıca düşme ve kazaya ya da ameliyata bağlı eklem zedelenmeleri de genç insanlarda osteoartritre yol açabiliyor.
Büyüme çağında ortaya çıkan diz ve kalça eklemlerini yakalayan hastalıklarda artritle neticelenebiliyor. Sözün özü, osteoartrit esas olarak bir yaşlılık hastalığıdır ama bu hastalık gençlerde de görülebiliyor.
BİR SORU BİR CEVAP
Kolesterol azaltan yiyecekler gerçekten işe yarıyor mu
Araştırmalar özel bitki özleri içeren ve kolesterolünüzü azaltabileceğini iddia eden ürünlerin etkili olduğunu gösteriyor. Bitki stanol ve sterolleri içeren bu şifalı yiyecek ve içeceklerin toplam kolesterol seviyesini yüzde 4-14 oranında düşürdüğünü gösteren çok sayıda çalışma var. Bununla birlikte bu ürünlerin kolesterol azaltıcı etkileri reçeteli olarak satılan statin tabletlerinde olduğu kadar belirgin ve güvenli değildir. Bu ürünler yiyeceklerle aldığınız kolesterol miktarı ne kadar fazla ise o kadar çok etkili oluyor. Çalışma prensipleri, besinlerle alına kolesterolün bağırsaklardan emilmesini engellemeye yöneliktir. Eğer siz zaten çok az kolesterol tüketen biriyseniz bu ürünlerden yeteri kadar yararlanamazdınız. Kolesterol yüksekliği sorununuz vücudunuzda aşırı kolesterol üretiminden kaynaklanıyorsa, statin haplarını kullanmak daha etkili olacaktır. Biz bu besinleri sağlıklı yaşamın bir parçası olarak tavsiye ediyoruz ama kolesterol sorunu olan biriyseniz sorununuzu çözmekte bu ürünlerin yeterli olup olmayacağını doktorunuzla konuşmanızı öneriyoruz.
Paylaş