Her besin bir ilaçtır

Yaklaşık 10 yıldır ve dergilerde yazılarım çıkıyor.

Haberin Devamı

Hürriyet ve Kelebek’teki sağlık yazarlığım beş yılını çoktan tamamladı. 2004’te başlayan TV programlarım NTV’de devam ediyor. Yazılarımın ve TV programlarımın çoğu beslenme konusuyla ilişkili. Çünkü “beslenme-sağlık ilişkisi” benim vazgeçilmez tutkum, temel ilgi alanım. Neredeyse yirmi yıldır beslenmenin sağlığa yaptığı olumlu ya da olumsuz etkiler konusunda yeni şeyler öğrenmeye ve öğrendiklerimi hastalarıma okurlarıma aktarmaya çalışıyorum. Çünkü şundan çok eminim: “Yiyip içtiklerimiz sağlığımızın nasıl, ne durumda olacağının temel belirleyicisidir”. Aslında bu yeni bir bilgi değil. Yiyeceklere “ilaç muamelesi” yapmamız, ilaç gibi bakmamız gerektiğini, yani her yiyeceğin içeceğin aslında ilaç kadar değerli olduğunu bin yıl önce Hipokrat söylemiş.
1980’li yılların sonunda başladı bu merak. Daha sonra giderek arttı. Gelişti ve büyüdü. Özellikle son 10 yıldır okuduklarımın yarıdan fazlası beslenmeyle ilgili. Bu alanda yeni bilgiler öğrenmeye eski doğrularla bunları karşılaştırmaya ve elde ettiğim sonuçları -ya da düşüncelerimi- size aktarmaya çalışıyorum. Hal böyle olunca yazılarım ve söyleşilerimin ana teması -doğal olarak- beslenmeyle ilgili oluyor.
BESLENME UZMANI DE?ILIM
Beslenme yazıp beslenme konuşunca okurlar ve izleyiciler benim beslenme uzmanı olduğumu düşünüyor. Ne “diyetisyen” ne de “beslenme uzmanı”yım (Ikisi aynı şey değil mi diye düşünenleriniz olabilir. Bence aynı şeyler değil. Nedeni ayrı bir yazı konusudur). Iç hastalıkları uzmanıyım. Akademik kariyerim de iç hastalıkları alanında. Yukarıda da belirttiğim gibi beslenmenin kronik sağlık problemleri ve özellikle de obeziteyle ilişkisini fark ettikçe bu alanda yoğunlaşmaya çalıştım. Kısacası ben “diyet programı” yazamam, “diyet listesi” yapamam!
Yapabileceğim daha çok beslenmenin sağlıkla olan ilişkisini doğru yönde yorumlayıp hastalarıma ve size aktarmaktır. Bu nedenle muayenehane-klinik pratiğinde -belki de Türkiye’de ilk kez- diyet uzmanlarıyla çalışan hekim oldum. Çok sayıda diyet uzmanı eğittim, onlardan çok ciddi bilgiler deneyimler edindim.
Şu anda birlikte çalıştığım beş beslenme ve diyet uzmanı arkadaşım var. Nilüfer, Güneş, Melek, Deniz ve çok seyrek bulabileceğiniz bir “erkek diyetisyen” Seren! Yaşasın Hayat Kliniği’nde onlarla birlikte hastalarımıza danışanlarımıza kilo programları düzenliyor kilo vermelerine yardımcı olabilmek için gayret gösteriyoruz.
BIZ NE YAPIYORUZ?
Tabiî ki işim sadece kilo sorunu ya da beslenme problemlerinin yol açtığı sağlıksızlık meselelerine çözüm üretmek değil. Bir iç hastalıkları uzmanı olarak iç hastalıklarını ilgilendiren her alanda hastalarıma yardımcı olmaya çalışıyorum. Sağlık riski analizleri yapıyor düzenli sağlık takipleri planlıyor ve sağlık sorunlarının çözümlerinde yardımcı oluyorum. Özellikle de hipoglisemi, kolesterol yüksekliği, hipertansiyon, şeker hastalığı, damar sertliği olanlara daha sağlıklı ve güçlü, daha iyi ve formda yaşlanmak isteyenlere çözüm üretiyorum.
Not: Bu yazı bana sürekli olarak beslenme ve diyet uzmanlarını ilgilendiren sorular yönelten ve ısrarla kendilerine kilo verdirecek fotokopi diyet listeleri göndermemi isteyen okurlarım için kaleme alındı.

Haberin Devamı

Karaciğerde bakır birikimi tehlikelidir

Haberin Devamı

Wilson hastalığı vücuttaki fazla bakırın atılmasına engel olan genetik bir hastalıktır. Diyetle alınan az miktardaki bakır sağlıklı olmak için gerekli ve yeterliyken, bakırın fazlası vücut için zehir etkisi gösterir. Bakır başta karaciğer ve beyin olmak üzere vücuttaki her organda birikim gösterir ve yıllar içinde yaşamı tehdit edici organ hasarları ortaya çıkar. Wilson hastalığı otozomal çekinik bir hastalıktır. Yani hastalığın ortaya çıkması için ilgili genin hem anneden hem de babadan kalıtılan kısmının bozuk olması gerekir.
Wilson hastalığı 40 bin kişide 1 görülür. Genellikle genç erişkin çağda ortaya çıkmaya başlar. Normalde, vücuttaki bakırın fazlası karaciğerde süzülür ve safra yoluyla vücuttan atılır. Oysa Wilson hastalarında bakır karaciğerden uzaklaştırılamaz, karaciğerin depolama kapasitesi aşıldıktan sonra kan yoluyla beyin, böbrekler, gözler, pankreas ve diğer tüm dokularda birikmeye başlar.
Hastalık belirtileri öncelikli olarak karaciğerde ve beyinde veya her ikisinde de ortaya çıkar. Karaciğerde genellikle kronik bir hastalık söz konusuyken bazen aniden ortaya çıkan karaciğer yetmezliği de görülebilir. Kronik karaciğer hastalıklarının bulguları dalak büyümesi, sarılık, karında ve bacaklarda sıvı toplanması, kolay morarma, halsizliktir.
Hastalığın erken olarak saptanması geri dönüşümsüz organ hasarları ortaya çıkmadan önce hastalığı yavaşlatabilir veya durdurabilir. Tedavide bakır alımının azaltılmasına yönelik diyet kısıtlamalarının yanı sıra, kandaki bakırı bağlayıcı penisilamin ve trientin gibi ilaçlar kullanılır.

Yazarın Tüm Yazıları