Hedef: Hastalıkları önlemek!

Hastalıkları önlemek, tedaviden çok daha ucuz ve kolay bir iştir. Örneğin kalp krizini önlemek ya da koroner arter hastalığına bağlı bir kalp yetmezliğini engellemek, bypass ameliyatı, stend uygulaması ya da kalp nakli yapmaktan çok daha akılcı bir yaklaşım tarzıdır.

Haberin Devamı

Sadece beslenme ile ilgili basit bazı tedbirlerin bile kanserleri önlemede en az yüzde 40 etkili olduğu anlaşılıyor.
Bellek problemlerinden korunmak istiyorsanız kanınızda B-12 vitamini seviyenizi iyi izlemeli, bu vitaminden daha zengin bir beslenme planı oluşturmanın yollarını bulmalısınız.
Eğer omega-3 desteği alıyorsanız bellek problemi yaşama ihtimaliniz daha da azalıyor. Bu destekler sizi damar sertliği ve romatizmal sorunlardan da koruyabiliyor.
Kafa travmalarından korunduğunuzda Parkinson riskiniz düşüyor. D vitamini desteği kanseri, enfeksiyonları, kemik kırılmalarını engelleyebiliyor. Kalsiyumdan zengin beslenirseniz osteoporoz olasılığı bir hayli azalıyor.
Bu örnekleri çoğaltmamız mümkün. Bunların anlamı da şu: Koruyucu tıp hem mevcut sağlığınızı korumanız ve güçlendirmeniz hem de hastalıklardan korunup, daha sağlıklı ve uzun bir ömür sürmeniz için çok doğru bir yaklaşım tarzı.
İşte bu nedenle koruyucu tıbbi yaklaşımlar yani “Preventive tıp” -ikinci P- sağlıklı, huzurlu ve uzun bir ömür için çok çok önemli bir nokta.

Haberin Devamı

KİŞİYE ÖZEL TEDAVİLER

Sağlıklı ve uzun bir yaşam için olmazsa olmazlardan birinin de mevcut sağlık sorunlarının çözümünü kişiselleştirmeden, “kişiye özel” hale getirmeden, “üçüncü P”den geçtiği anlaşılıyor.
Aslında bu da yeni bir yol değil. Binlerce yıl önce Hipokrat tıbbı, İbni Sina tıbbı, koruyucu tıbbın önemini keşfettiği gibi aynı dönemlerde kişiye özel tıp uygulamalarının da önemini çoktan keşfetmişti.
Bana göre bunun en önemli şahidi de tıbbın binlerce yıldır kullandığı “hastalık yok, hasta vardır” deyişidir. Bu deyim, her sağlık sorununun aslında her kişi için farklı ve özel dönemleri, işaretleri ve çözümleri olduğunu anlatır.
Sağlık sorunlarından korunma, sağlık risklerini belirleme ve sağlık için çözümler üretmede kişiye özel yaklaşımlar son yıllarda özellikle genetik biliminin desteğiyle müthiş atılımlar kaydetti. Aynı ilaç kimi hastada etkiliyken kiminde etkisiz kalabiliyor. Bir ilaç bir hastada örneğin 10 mg’lık dozla etkiliyken diğerinde 2 mg’lık dozlar bile yeterli, fazlası toksik olabiliyor. Kısacası tıbbi tetkikler ya da tedaviler planlanırken kişiye özel çözümler üretmek çok ama çok önemli bir nokta.

Haberin Devamı

Polymed: İlaç besinler

Sağlığı korumada beslenmenin önemini gösteren birçok çalışma var. En ilginçlerinden biri, Hollanda’da Erasmus Üniversi-tesi’nde yapılan çalışma.
Bu araştırmaya göre kalbe iyi gelen besinlere ağırlık veren bir beslenme planı, 50 yaşın üzerindeki erkeklerin ömrünü 6 yıl, kadınların ömrünü 5 yıl uzatıyor: Listede şu besinler var: Bitter çikolata (günde 100 gr), meyve ve sebze (günde 400 gr), sarmısak, badem, (günde 70 gr), balık ve kırmızı şarap.

Diyetle tedavi

Benzer bir çalışmayı Cleveland Clinic doktorlarından Dr. Essetyn yapmış. Çoğu doktor olan 29 hastasına 4 yıl süre ile özel bir diyet uygulamış: Diyet tamamen yağsız ve şekersiz bir beslenme planından oluşuyor. Kalp damarları tıkanmış olan hastalarda 4 yıl sonra çekilen koroner anjiyografilerde hepsinin daralmış ya da tıkanmış kalp damarları açılmış.

Haberin Devamı

Bunlar da lazım!

İyi ve sağlıklı yaşlanmanın daha birçok anahtarı var. Bunlardan biri de sağlığa özen göstermek. Zararlı şeylerden uzak durup olabildiğince temiz bir çevrede yaşamaya gayret etmek, sağlık kontrollerini ihmal etmemek. İyi yaşlanmanın içine sadece bedensel değil, duygusal beslenmeyi, maneviyatı güçlendirmeyi, sağlığa özen göstermeyi, uykuya, fiziksel aktiviteye, kiloya, kişisel gelişime, beden-ruh ilişkisine, duygusal güçlenmeye dikkat etmeyi de eklemek gerektiğine
inanıyorum.

Yazarın Tüm Yazıları