Paylaş
Daha da önemlisi hangi yaş ve gelir düzeyinde olursak olalım, hepimiz “kaliteli bir hayat” geçirebilmeye eskisinden daha fazla kafa yoruyoruz.
Ne var ki, bazen yeni şeyler kazanacağız derken sahip olduğumuz değerleri gözden kaçırabiliyoruz. Yani “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak” gibi bir durum da söz konusu olabiliyor.
ıyi bir hayat sürmeyi hedefleyen yüzlerce insanla tanıştım. Önemli bir kısmı (eğitimli, eğitimsiz, zengin ya da orta gelirli olmaları fark etmiyor) bu hatayı yapıyor.
ıyi hayat yolculuğuna çıkanların öğrenmek istedikleri şeylerin başında hangi vitaminleri ya da mineralleri kullanmaları gerektiği geliyor. Nedenini bilmiyorum ama böyle bir anlayış oluşmuş. Çoğu insan besin takviyeleri ya da vitaminleri kullandığı takdirde daha güçlü ve sağlıklı olacağını (hatta daha uzun yaşayacağını) düşünüyor.
Üzülerek söylüyorum, “her gün iyi bir multivitamin” formülü sorunu çözmeye, hedefi yakalamaya yetmiyor...
Sağlıklı yaşamanın vitamin, mineral, bitki desteği yutmaktan (hatta doğru şeyler yeme içme, zararlı şeylerden uzak durma, düzenli egzersiz yapma ve iyi bir uykudan) daha önemli kazanımlar, değişimler gerektirdiğini unutmamak lazım.
ışin özellikle “ruhsal boyutu”nu ihmal etmemek gerekiyor. Ruhunuzun sizi nasıl yönlendirdiği ve sizin ruhunuzu nasıl beslediğiniz en az beden bakımınız kadar önemli.
NE YAPMALI?
Bu yazıda iyi hayatın ruhsal yanı ile ilgili bir-iki noktayı yeniden hatırlatmak istiyorum.
ıyi hayat için “ruhu beslemek” en az bedeni beslemek kadar -yani ne yiyip içeceğimizi öğrenmeye çalışmak kadar- önemli bir nokta. Bazıları için daha da önemli olduğunu bile söyleyebilirim.
Ruhu beslemenin “kendini tanımak”, “iç hesaplaşmalarını yapıp kötülük ve fazlalıklardan arınmak”, “farkındalıklarını çoğaltmak” gibi alt başlıkları var ama -bana göre- birinci şart “inanç dünyasını zenginleştirmek” konusudur.
Ne yönde ve anlamda olursa olsun ve adına ne derseniz deyin inancınız olmalı.
Özellikle inançla birlikte aidiyet duygusunu geliştirmek ve dua etmek gibi değişimler ruhu derinden besliyor. Diri ve dinç tutuyor. Dayanıklılığını artırıyor.
Duanın sadece güven veren bir güç olduğunu da sanmayın. Aynı zamanda sakinleştiriyor. Bedensel gevşemeyi destekliyor. Kan basıncını dengeliyor. Kalbi dinlendiriyor. Beyni “limbik sistem” üzerinden etkileyerek metabolizmanın çalışmasını düzene sokuyor.
Kısacası, Harvard’lı bilim adamı Dr. Herbert Benson’un da dediği gibi “dua her yaşta herkese iyi geliyor”.
Doğru nefes alın
Çoğumuz doğru dürüst nefes alıp vermeyi bilmiyoruz. Bu durumda hayatın olmazsa olmazı olan oksijenden bedenini yeteri kadar istifade de ettiremiyoruz.
Ben nefes alıp verme konusunda toplum olarak bilinçsiz olduğumuz kanısındayım. Bu kanaatin en önemli nedeni ise kendi yeteneksizliğim!
Sağlıklı bir insan dakikada 14-15 kez nefes alıp veriyor. Bu, günde ortalama 20 bin nefes ediyor. Nefes alıp verme yanlışlarımız kanımızdaki oksijen oranını etkiliyor.
Doğru nefes alıp vermeyi becerenler, hücrelerine daha çok oksijen gönderiyor.
Eğer nefes alıyorken karnınızdan ziyade göğsünüz hareket ediyorsa ve normalden daha sık (ortalama dakikada 15’ten daha fazla) nefes alıp veriyorsanız, konuşmaya başlamadan önce derin bir nefes alıyor, konuşma süresinde nefesinizi tutuyorsanız, nefes alıp vermeyi iyi bilmediğinizden emin olabilirsiniz.
Doğru nefes almak istiyorsanız nefes alırken karın kaslarınızın gevşediğinden ve siz havayı içinize soludukça karnınızın havayla dolduğundan emin olmalısınız. Nefes alırken karnınızın genişlemesi, verirken de küçülmesi gerekiyor.
Nefes alırken yalnız göğsünüzün değil, karın boşluğunuzun da genişlemesi şart. Göğsünüze doldurduğunuz havayı yavaş yavaş dışarı çıkardıkça göğsünüzü ve göğüs kafesinizi gevşetin. Kalan nefesi dışarı çıkarmak için karnınızı içeri çekin.
Eğer bu süreci bir alışkanlık haline getirmek istiyorsanız, anlattığım egzersizi 5 dakika boyunca tekrarlayın.
“ıyi hayat”ın vitamin-mineral, nar-üzüm çekirdeği, yoğurt ya da kanserojenler dışında birçok belirleyici faktörü olduğunu bir kez daha hatırlayalım...
Gülmek ve eğlenmek de şart
Ruhsal alanda yaptığımız yanlışlardan biri de gülmeyi unutmak oldu. Bırakın kahkaha atmayı, çoğumuz doğru dürüst gülmeyi bile unuttuk. Oysa gülmenin ve kahkaha atmanın stresi azalttığı, kasları gevşetip bağışıklığı güçlendirdiği biliniyor.
Fırsat buldukça eğlenceli konulardan söz etmekte, fıkra anlatıp dinlemekte, esprili karikatürlerle zaman geçirmekte, kısacası ruhumuzun sağlığını kahkahayla desteklemekte fayda var.
Paylaş