Hayatı yalnız boyuna değil enine de uzatmalısınız

Kaç yıl yaşamak isterdiniz? 70 mi, 80 mi, 90 mı? Yoksa siz de, "Hocam ömrün uzunluğu önemli değil, huzurlu ve sağlıklı bir hayatım, biraz da param olsun yeter" mi diyorsunuz? Bu sorulara "Evet" yanıtı verseniz bile bir kez daha düşünün! Çünkü çoğumuz huzur, sağlık, varlık ve özellikle uzun bir ömrün hep ’biraz daha fazlası’nı istiyoruz. Yani ömrümüzü sürekli uzatmayı istemeyenimiz pek az!

UZUN yaşam peşinde koşan insanlara sorduğum değişmez bir soru var: "Hayatınızı sadece boyuna mı, yoksa hem enine hem boyuna mı uzatmak istiyorsunuz?" Hastalarım önce biraz şaşırıyor, sonra da yanıt vermekte zorlanıyor. Oysa hayatın enine ya da boyuna uzaması arasında dağlar kadar fark var.

Doğrusu, eğer mümkün olursa her ikisini birlikte başarabilmektir.

"Ne başarılar, ne güzeller, ne güçlüler, ne zenginler ve ne de bilgeler ölümden esirgenirler. Her ne şekilde olursa olsun tüm insan bedenleri işlevlerini yitirmek ve sessizce inorganik duruma dönüşmek üzere programlanmışlardır. Sonsuzluk bir dizi sonlu değişimin sonudur. Varlığımız geçicidir ve suya parmakla resim çizmeye benzetilmiştir. Bizi sonsuz var oluştan ayıran da böyle düşünme sürecinin kendisidir." Prof. Dr. Toksöz B. Karasu’nun ’Huzurlu Yaşama Sanatı’ adlı kitabından aldığım bu cümleler hayatı yalnızca boyuna değil, enine de büyütmenin gereğini pek güzel anlatıyor.

Siz isteseniz de istemeseniz de hayatınız her çeyrek yüzyılda bir, birkaç yıl uzuyor.

Yani ’boyuna büyüme’yi tıp biliminin gelişmesi, eğitim ve refahın yaygınlaşması size zaten sağlıyor. 60’lı yıllarda altmış yıl civarında olan bizim insanımızın ömrü bile 40 yılda 10-15 yıl uzadı! Yani boyuna uzamada neredeyse yüzde 20’lik bir artışı biz bile gerçekleştirdik. Bence sorunu ömrümüzü enine uzatmak konusunda yaşıyoruz. Ömrümüz boyuna uzarken, hayatımız enine büyüyüp gelişemedi. Bana sorarsanız hatta biraz küçüldü.

Ömrü enine büyüyüp geliştirmek öyle kolay başarılabilecek bir iş değil. Yiyip içtiklerine dikkat etmek, aktivitesine, uykusuna, stres yönetimine özen göstermek gibi bildik şeylerle olmuyor. ’Enine büyüme’ daha çok ruhsal gelişme ile ilgili bir durum. Ruhsal alanı geliştirmeyi, manevi yaşamı güçlendirmeyi gerektiriyor. İnanmayı, bağlanmayı, büyüdükçe ufalmayı, az ile çoğalmayı, hoş görmeyi, sevmeyi, bağışlamayı, paylaşmayı, yardım etmeyi, affetmeyi, yani iyiliğe ilişkin ne kadar vasıf varsa onları daha da iyileştirmeyi zorunlu kılıyor.

İnsan bedeninin müthiş bir kendini yenileme gücü zaten var. Bu güç ona doğuştan bağışlanmış. Tıp bilimi bu güce ’physis’ diyor. Eğer kendi haline bırakılır, zararlı dış-çevresel etkenlerden korunursa, beden bu güçle çoğu sorunu kendiliğinden çözüyor. Bu nedenle de azıcık dikkat, birazcık bilgi ve hassasiyet yaşlanmayı geciktirmeyi de, yaşamı boyuna uzatabilmeyi de zaten mümkün kılıyor. Neleri, ne zaman, ne miktarda yiyeceğimize; uykunun, stres yönetiminin önemini, egzersiz yapmanın vazgeçilmezliğini hepimiz az çok öğrendik. Tıp gelişti, refah arttı, eğitim yaygınlaştı, ömürler de uzadı. Yani boyuna büyüme iyi gidiyor. Sıra hayatı enine büyütmeyi öğrenmeye geldi. Bunda biraz geç bile kaldık.

Hız hayatı ıskalatır

Önümüzdeki güzel ve aydınlık bahar günlerini hayatımızı enine büyütmek için bir fırsat zamanı haline çevirebiliriz. Bunun için anlaşmayı, paylaşmayı ve uzlaşmayı öncelememiz gerekiyor. Yaşlıları hatırlayıp çocukları kollamayı öğrenmemiz, coşkuya önem vermemiz, olur olmaz şeylere sinirlenip üzülmememiz, hoş görüp affetmemiz de şart. Gerektiği zaman direnmeli ama gerektiği zaman da kabul edebilmeli (hatta bazen boyun eğmeli), zaman zaman, "Bu da geçer" diyebilmeliyiz. Öfkeden, endişeden, kıskançlıktan, hasetten uzak kalabilmeliyiz. Zamanın tadını çıkarmalı, aceleciliğin ve hızın hayatı ıskalamada en önemli yanlışlar olduğunu fark etmeliyiz. Ruhumuzu bedenimizden ayırmamaya, fazla koşturup yormamaya, çok fazla örseleyip hırpalamamaya, onu hayatın olağan ritminin içinde tutmaya özen göstermeliyiz.

Hayatınızı tatlandırın

HayatIn kalitesini artıracak gerçek değişimler’ aslında hayatın enine büyütülebilmesinde yatıyor. Hayatınıza bir ölçü maneviyat, iki ölçü mutluluk, bir avuç huzur ve bir tutam da keyif eklemezseniz, ömrünüz yüz yılı da geçse tadı tuzu olmuyor.

Eğer hayatınızı enine büyütmeyi düşünüyorsanız, geriye bırakabilecek ve sizden sonra anılmanıza vesile olacak bir şeyler üretmeyi de unutmayın. Gitmeden önce ’hayat çorbası’ adlı o muhteşem yemeğin içine siz de bir şeyler katın. Hangi yaşta olursanız olun bunu mutlaka yapın. Unutmayın, hayatlarını enine de büyütebildikleri için Mevláná, Yunus, Hacı Bektaş Veli bugün de yaşamaya devam ediyor.

Hayatınızı yalnızca boyuna değil, enine de uzatmayı ihmal etmeyin. Gerçek büyümeyi yalnızca böyle başarabilirsiniz.

Ruhsal gelişim de önemli Hayat bir enerjidir

Hayat bir enerjidir. İhtiyacı olan enerjiyi de yalnız bedenden değil, beden ve ruhun muhteşem işbirliğinden alır. Her insan yalnızca yürürken, koşarken değil, gülüp eğlenir, ağlayıp sevinirken de aynı enerjiyi kullanır. Ama ikincisinde enerji kullanıldıkça çoğalırken, birincisinde yavaş yavaş azalır. Vücudunuza yalnızca kaliteli kaloriler yüklemek, kendinizi canlı ve güçlü hissetmenize yetmez. Enerjik biri olmak ile canlılık hissi arasındaki ilişkiyi yalnızca beslenme, aktivite gibi şeyler belirlemez. İşin içine mutlaka ruh sağlığını da, duygusal zenginliği de eklemeniz gerekir.
Yazarın Tüm Yazıları