Paylaş
EN çok kalp damar hastalıklarına bağlı sorunlar nedeniyle hayata veda ediyoruz. En sık görülen yaşlılık hastalıklarımızın başında da “hipertansiyon, diyabet, obezite, kilo sorunu, damar sertliği, artrit, Alzheimer” var ve ömrümüzü nihayetlendirip hayat kalitemizi altüst eden bu gibi sorunların tamamı yaşam tarzımızla birebir ilişkili. Ne yiyip içtiğimiz ve ne kadar hareket ettiğimiz, stres düzeyimiz, uyku kalitemizle doğrudan bağlantılı. Kısacası yaşam tarzımız ve bu seçimlerimiz çok ama çok önemli.
EGZERSİZ ŞART
Bazılarınızın hemen “Hocam zaten bu nedenle de özellikle beslenme konusunda eskiye oranla çok daha fazla dikkatli davranmaya başladık. Neyi ne kadar ne zaman nelerle birlikte yiyip içtiğimize, nasıl pişirdiğimize, nasıl sakladığımıza ve daha pek çok şeyi dikkatle araştırıyoruz. Gıdalarımızın içinde katkı maddesi, hormon, antibiyotik, tarım ilacı kalıntısı ve benzeri kimyasalların bulunup bulunmadığını araştırıyor, el verdiği ölçüde taze ve sağlıklı gıdalar yiyip içmeye çalışıyoruz, daha ne yapalım!” diyebileceğinizi de tahmin edebiliyorum ama çok önemli ve en az “beslenme” konusu kadar ciddi bir şey daha var ki onu ihmal ettiğimizi çoğumuz hâlâ bilmiyoruz. Belki biliyoruz da görmezden geliyor, gerektiği kadar önemsemiyoruz. O şey şu: Aktif bir yaşam sürmek ve düzenli bir egzersiz yapmak!
HAFTADA 4-5 GÜN
Size şunu garanti edebilirim: Eğer her gün değilse de haftada 4-5 gün 30-60 dakika düzenli egzersiz yapma alışkanlığı edinebilirseniz –mesela yürüme alışkanlığı edinebilirseniz- eskisinden daha sağlıklı bir yaşam sürer, daha formda biri olur, daha dayanıklı ve esnek bir yapıya kavuşup daha az hastalanır, daha keyifli ve uzun bir ömrü hak edersiniz. Egzersizin depresyondan uykusuzluğa, romatizmadan hipertansiyona, şeker hastalığından damar sertliğine, bellek problemlerinden cinsel güçsüzlüğe kadar çok sayıda sağlık sorununu önlediğini veya çözüm ürettiğini biliyoruz. Düzenli aktivite yapmanın ve genelde aktif bir hayat sürmenin en az sağlıklı beslenme kadar önemli bir konu olduğunu lütfen unutmayınız.
Güçlü maneviyat sağlığa iyi gelir
HASTALIKLARI önleme veya daha kolay savuşturmada maneviyat da önemli bir güçtür. Ben de manevi yanları güçlü, inanç dünyaları zengin insanların beklenenden daha az hastalanıp daha kolay iyileştikleri kanısındayım. Bunun birçok nedeni olabilir: Güçlü bir maneviyat iyimserliği destekliyor. Korkuları, endişeleri azaltıyor, stres yönetimini kolaylaştırıyor. Şükran duygusunu güçlendiriyor. Manevi yanı güçlü insanlar daha kolay kabulleniyor, daha kolay “Bu da geçer” diyebiliyor. Suçluluk duyguları daha az. Cezalandırılma endişeleri daha düşük seviyede. İnsanlarla ilişkileri daha sıcak. Affetme, hoş görme gibi becerileri daha güçlü. Güçlü bir maneviyatın hayata daha çok anlam kattığını, sorunlarla başa çıkma becerisini de güçlendirdiğini düşünüyorum. Kısacası güçlü bir maneviyat sağlığımıza da iyi geliyor.
Yaşlandıkça daha dikkatli olun
DÜZENLİ sağlık kontrolü yaptırın.
Düzgün ve doğru kayıtlar içeren bir sağlık dosyanız olsun.
Takibinizi düzenli olarak yapan bir doktorla işbirliği içine girmemizde fayda var.
Bize önerilen her ilacı sorgulamalıyız: Mutlaka gerekli mi, ne zaman ve ne süre ile kullanacağım, kullandığım diğer ilaçlarla etkileşime girer mi, yan etkileri neler?
Devamlı ya da arada sırada aldığımız ilaçları ve dozlarını da listeleyelim ve doktorumuza/ ya da herhangi bir sağlık kurumuna gittiğimizde gösterelim.
İlaçlarınızı mümkünse aynı eczaneden alalım, eczacımızla işbirliği içinde olalım, onlardan bir danışman gibi istifade edelim.
Fazla ilaç hasta eder!
GEÇTİĞİMİZ günlerde gazetemiz Hürriyet sağlık sistemimizdeki yeni ve şaşırtıcı üç sorunu manşetine taşıdı: Çok ilaç yutuyoruz, çok tetkik yaptırıyoruz, acil servisleri gereksiz yere meşgul ediyoruz. Sağlık alanında son on yılda çağ atlatan ve dünyayı kıskandıran başarılara imza attık ama bu arada önemli bazı hatalar da yapmadık değil! Nüfusumuz yetmiş milyon ama her yıl doksan milyon vatandaşımız acil servislere başvuruyor! Aynı haberde dünyanın en çok “MR çekilen” ülkelerinden biri olduğumuz da vurgulanıyordu. Haberin önemli bir başka ayrıntısı ise benim sık sık değinmek istediğim bir konu idi: İlaç tüketimimiz müthiş hızla artıyor! Millet olarak ilaç kullanmayı iyi bilmiyor ama ilaçları çok seviyoruz. Sağlıkla ilgili her sorunumuzda hemen bir ilaca sarılıyoruz. Daha da kötüsü doktorların önerilerini ve ilaçların içinde yazan kullanım tavsiyelerini da pek dikkate almıyoruz. Evlerimiz ilaç çöplükleri haline geldi. Bu arada ilaçlara harcadığımız para da geçtiğimiz on yılda üç-dört kat arttı. İlaçların iki ucu keskin bıçaklar olduğunu, doktor tavsiyesi olmadan kullanılmamaları gerektiğini, sağlıkta ilaçsız çözümün en uygun çözüm sayıldığını, ilaçların kullanım kılavuzlarına uygun kullanılmaları konularını lütfen aklınızdan hiç çıkarmayın. İlaçların bizi tedavi etmek kadar bazen de hastalandırabileceklerini, dahası ömrümüzü kısaltabileceklerini asla unutmayın...
BİR UYARI
Yağın fazlası zararlı
BESLENME konusunu ciddiye alan kardiyoloji uzmanlarından Dr. Murat Kınıkoğlu bir konuda dikkatimi çekti. O da benim gibi fazla yağ tüketmenin zararlı olduğunu düşünüyor, hatta benden biraz farklı olarak Türk mutfağını yağlı buluyor. “Belki de bu nedenle kalp krizinde Avrupa birincisiyiz” diyor. Dr. Kınıkoğlu’na göre “Yemeğine, salatasına, çorbasına ilave yağ koymayan biri bile günlük toplam enerji kazanımının ortalama %10’unu yağdan temin ediyor”. Bizim mutfağımız ise kuyrukyağlı kebapları, börekleri, karnıyarık gibi lezzetli yemekleri, tereyağlı baklavası, lokma tatlısı gibi vazgeçilmez lezzetleri nedeniyle “yağlı” bir mutfak.
KÖTÜ YAŞLANMA VE KANSER
Dr. Kınıkoğlu’na bir ölçüde ben de katılıyorum ve ben de yağdan zengin bir beslenme tarzının kan yağ dengesini bozabileceğini, damar hastalıklarına yakalanma ihtimalini arttırabileceğini düşünüyorum. Ayrıca yağ kalorisi yüksek bir besin olduğu için daha kolay kilo aldırıyor. Fazla yağ kanda omega-6 miktarını artıyor, omega-3/omega-6 dengesini bozuyor, bu dengenin bozulması ise bir tür mikropsuz iltihap anlamına gelen “inflamasyon”a sebep oluyor. İnflamasyonun artması ise daha kötü yaşlanma, daha yüksek oranda kanser riski, Alzheimer veya artritle eşanlamlı. Dr. Kınıkoğlu’na göre fazla yağlı besinler başta meme ve prostat kanseri olmak üzere kanseri de tetikleyebiliyor. Bunda belki biraz da yağların kızartılması veya başka nedenlerle yüksek ısıda tutulmaları halinde ortaya çıkan trans yağların da etkisi var. Özellikle tekrar tekrar kullanılan kızartmalık yağların ve genelde omega-6’dan zengin olan ayçiçeği, mısırözü gibi sık tüketilen bitkisel yağların sağlık açısından problem yaratabilecekleri, bu problemlerin tüketim miktarları arttıkça çoğalabileceği aklınızda olsun.
PATATES CİPSİNDEN UZAK DURUN
Her türlü yağın fazlasından, özellikle margarinler ve sıvı yağlarda kızartılarak hazırlanmış besinlerden uzak durmanızda fayda var. Trans yağdan zengin olan patates cipsleri, patlamış mısırlar, bisküvi, poğaça ve kekler, krakerlerin de sağlığımızda bazı sorunlar yaratabileceklerini de bir kenara not edin. Yemeklerinizde mümkün olduğu kadar az yağ kullanınız, tercih ettiğiniz yağ tabiî ki öncelikle zeytinyağı olsun, kararında kullanmak şartıyla doğal ve kaliteli tereyağından da istifade edebilirsiniz. Burada önemli bir noktayı hatırlatmakta fayda var: Zeytinyağı bilinen en sağlıklı yağ ama onun da içinde sağlığımız açısından problem yaratabilecek miktarlarda doymuş yağ bulunuyor -100 gramında 14 gram doymuş yağ var- ve onun da kalorisi oldukça yüksek -1 yemek kaşığı zeytinyağı 120 kalori içeriyor-. Kısacası zeytinyağını da ölçülü tüketmekte, üzerine kırmızı toz biber ve limon ekleyerek ekmek banarak yememekte fayda var!
Paylaş