Paylaş
Tıbbi bir prensip olarak, her sağlık sorununun farklı bünyelerdeki yansımalarının değişik olduğunu kabul ederiz. Bu bilgi bize her hastanın yaşadığı sağlık sorunu ile ilişkili şikayetlerin ve ona uygulanacak teşhis veya tedavilerin farklı ve özel olması gerektiğini anlatır.
Özetle tecrübeli hekimler çok iyi bilirler ki “kişisel farklılıklar” dikkate alınmadan yapılan sağlık taramaları da, teşhis çabaları ve tedavi gayretleri de arzu edilen başarıyı sağlamaz, sağlayamaz.
Diğer taraftan hastalıkları değil, hastayı tedavi etmek de geleneksel ve vazgeçilmez bir tıp prensibidir. Ne yazık ki bu iki önemli nokta modern tıbbın son yıllarda sık tekrarladığı yanlışlar ve açmazlardır.
Modern tıp yeni yüzyılda korumaya değil, tedaviye odaklandı. Hastalıkları önlemek yerine, bekleyip siz hasta olunca teşhis ve tedavi etmeye ağırlık verdi.
Çünkü ekonomik kazanç oradaydı. Bir yanlış daha yapıp size değil, hastalığınıza odaklandı. Çünkü endüstriyel tıp “zaman paradır!” prensibini devreye soktu.
Bitmedi! Modern tıp mühim bir ayrıntıyı daha ısrarla ıskalıyor. O ayrıntı şu: Her insanın şifreleri farklıdır. Söz konusu ister sağlık, ister hastalık olsun kişiye odaklanıp ona özel çözümler üretmek “hastalığı değil, hastayı tedavi etmek” esastır.
Çözüm ise birleştirici yani “integratif tıp”ta, yani “beden ve ruhu” bir bütün gibi gören, “korumayı da en az tedavi kadar” önemseyen, “gelenekseli bilimsel ile birleştirebilen” yeni bir yaklaşımdadır.
İYİ BİLGİ
Neden semizotu?
Semizotu ucuz, kolay bulunan, lezzetli bir besin. Kalorisi çok düşük. 100 gramı sadece 15 kalori içeriyor. Posa gücüyse çok yüksek. Üstelik tıka basa da bitkisel omega-3 dolu.
Bu özellikleri onu hem salata, hem de yemek seçimlerinde biraz daha öne çıkarmamız gerektiğini gösteriyor. Ben özellikle semizotu salatasını tavsiye ederim.
Soğan, haşlanmış yeşil mercimek, nar taneleri ile zenginleştirilmiş semizotu salatası bizim mutfağın değişmezlerindendir.
Ayrıca semizotunu sarımsaklı yoğurtla karıştırıp yine çiğ olarak tüketebilirsiniz. Zeytinyağlı ve kıymalı semizotu yemeklerini de denemeyi ihmal etmeyin.
AKLINIZDA OLSUN
Nemin sırrı: Hiyalüronik asit
Cilt sağlığı söz konusu olduğunda vazgeçilemez bazı doğal destekler var. Mesela CoQ10. O çok güçlü bir cilt desteği. Mesela C vitamini. O da cildi içten de dıştan da besleyen olağanüstü güçlü bir antioksidan mucize.
Bilhassa yüzde 10-15 oranında C vitamini içeren serumlar cilt kırışıklıklarının en büyük düşmanı. Mesela alfa lipoik asit.
Cildi hem içten, hem dıştan destekleyen bir doğal madde. “Cilt dostu ürünler” listesinin hiç değişmeyen bir oyuncusu daha var: Hiyalüronik asit.
O doğal madde olağanüstü su çekme yeteneği sayesinde cildin nemlendirilmesinin temel belirleyicisi. Ağızdan alındığında da kısmen etkili olabiliyor ama dışarıdan serumlar şeklinde uygulandığında ya da cilde enjeksiyonla verildiğinde daha mükemmel sonuçlar veriyor.
Ucuz ve etkili bir cilt ürünü arıyorsanız ilk işiniz bir hiyalüronik asit zengini krem veya serum kullanmak olsun.
OKUR SORUSU
Göz kanlanması önemli mi?
Her zaman olmasa da bazen önemli bir hastalığın işareti olabilecekleri için gözlerin kanlanmasını ciddiye almanızda fayda var.
Önemsiz diye geçiştirilen bir göz kanlanması gözdeki önemli bir bağışıklık iltihabının (üveit), bir mantar veya virüs enfeksiyonunun, tiroid bezindeki bir sorunun, romatizmal bir önemli hastalığın işareti de olabiliyor.
Göz kuruluğu, yabancı cisimler, göz tansiyonunun yükselmesi, alerjik tepkimeler de gözü kanlandıran nedenler. Güneşe aşırı maruziyet, kirpik kökü iltihabı gibi nedenleri de listeye eklemekte fayda var.
Uzmanlar, kanlanmaya gözde ağrı ve sulanmanın eşlik ettiği durumları daha da fazla ciddiye alın diyorlar, aklınızda olsun.
HATIRLATMA
Daha parlak ve gür saçlar için
- Daha çok biotin kazanın: Esmer pirinç, baklagiller, yumurta, pazı ve fındık.
- Daha çok çinkoyu hedefleyin: Ceviz, badem, fasulye/bakliyat, kuzu ve dana eti, istiridye.
- Daha güçlü ve kaliteli protein kaynaklarına yönelin: Kuzu, dana eti, hindi, tavuk eti, balık ve süt ürünleri.
- Sisteme daha fazla omega-3 ekleyin: Daha fazla omega-3 için daha bol balık (somon, sardalya, uskumru ve diğer yağlı balıklar), keten tohumu ve ceviz.
- Demiri ihmal etmeyin: Kırmızı et, karaciğer, yumurta sarısı, hindi, bakliyat ve tam tahıllar.
İYİ BİLGİ EGZERSİZİN BONUSLARI
1- Düzenli egzersiz çalışmaları depresyon tedavisinde “psikoterapi”ye ve “ilaçlar”a yardımcı olarak kullanılabilir.
2- Düzenli tekrarlanan aerobik egzersizlerin, yaratıcılığı artırdığını biliyoruz. Tekrarlanan aerobik aktivitelerin beynin yaratıcı düşünme yeteneğini destekleyip yeni fikirler geliştirmeye yardım ettiğini gösteren bulgular var. Tekrarlanan egzersiz çalışmaları bizi “mantıklı düşünmeye” yönelten beynin sol tarafını sustururken, “yaratıcı düşünmeyi” teşvik eden sağ tarafını özgür bırakıyor.
3- Düzenli egzersiz yapanlarda beynin “mutluluk kimyasalları” da artıyor. Mesela endorfinler ve serotonindeki artışı net ve açık olarak kanıtlanmış durumda.
Yine egzersiz esnasında salgılanan bir başka iç kimyasal, noradrenalin de mühim bir madde. Zira o da pozitif ve dışa dönük düşünmeyi teşvik ediyor.
4- Egzersizin cinsel isteği, arzuyu teşvik ettiğini teyit eden bulgular da var.
5- Bir başka ayrıntı da şu: Düzenli egzersiz çalışmaları uyku ilacı etkisi de yapıyor.
Uykuya dalmayı kolaylaştırıyor, derin uyku fazlarını uzatıyor, uyku bölünmelerini engelliyor.
AKLINIZDA OLSUN
Amigdala ne iş yapar?
“Amigdala” sözcüğünü lütfen bir kenara özenle not edin. Bu sözcük beyinde sadece sıradan bir bölgenin adı değildir. Bellek gücünüzün yalnızca bir parçası da değildir. Duygusal tepkilerinizin muhafaza organizasyon ve komuta merkezidir. Bir bütün olarak “limbik sistem” diye tanımladığımız üçlü yapının (telamus, hipokampus, amigdala) her bir parçası önemlidir ama ben birinciliği amigdalaya verir, ilk sıraya onu yerleştiririm.
Dostluk, arkadaşlık, aşk, sevgi ve şefkatin de, öfke, kızgınlık, korku ve nefretin de duygusal merkezi burasıdır. Size sevgiyi de, korkuyu da, huzuru da, endişeyi ve heyecanı da, dostluk eli uzatmayı da, yumruk sıkmayı da o öğretir.
BİR ÖNERİ
Toprak iyiyse yağmur gelir
Huzur sağlığın teminatıdır. Ertelemek ve vazgeçmek olmaz. Huzuru iyi hayatın ilk ve değişmez anahtarı yapmak, huzur ırmağına yakın bir yerde durmaya çalışmak lazım.
Dahası o ırmağa yakın durmakla da yetinmeyip beden ve ruhun bu ırmağın sularıyla yıkayıp o ırmağın dinginliğine bırakmanız da şart.
Bu arada ne yapın edin, korku ve endişeyi de geldiği yere gönderin. İkisine de “hayır” deyin. Ensenizi de asla karartmayın.
Özellikle bugünlerde bu üçlü tavır çok önemli. Unutmayalım ki “bu da geçer” ya da “her şey geçicidir” yaklaşımları bu toprakların ürettiği hayat yaklaşımlarıdır.
Her koşulda kendinize iyi bakar, ruhunuzu, bedeninizi (yani toprağınızı) temiz tutar, havasını, suyunu, besinini vermeyi ihmal etmezseniz sonucu merak etmeyin: Çünkü “toprak iyiyse yağmur mutlaka gelir.”
Paylaş