Paylaş
Hatta onlar bize gelmez, biz onları davet ederiz. Tek neden de bilgisizlik veya dikkatsizlik değildir. Neyin yanlış, neyin doğru olduğunu bilir ama ciddiye almayız. Neticede yanlışlarımız birikir ve hastalıklar gündeme gelir.
Daha sağlıklı bir yaşam sürmenin sadece genetik mirasımız veya tesadüflerle ilişkili olmadığı kesindir. Çok iyi biliyoruz ki hayatımızdaki pek çok şey gibi sağlığımız da yönetilebilir bir süreçtir.
Hastalıkların çoğu tesadüfen değil göz göre göre gelir. Hatta onlar bize gelmez, biz onları davet ederiz.
Tek neden de bilgisizlik veya dikkatsizlik değildir. Neyin yanlış, neyin doğru olduğunu bilir ama ciddiye almayız. Bilir ama bilmezden geliriz. Sorunlarımızı gizler veya erteleriz.
Neticede yanlışlar birikir, sağlık kabımız dolup taşınca da hastalıklar gündeme gelir.
Bunun pek çok örneği var: Sigaranın zararlı olduğunu biliriz ama kalp krizi geçirene ya da kronik akciğer hastalığına yakalanıp oksijen tüpüne mahkûm olana kadar ondan kurtulmayı gündeme getirmeyiz.
Alkolün toksik olduğunu biliriz ama karaciğerimiz çürüyene, sinir sistemimiz iflas edene kadar içmeye devam ederiz.
Kötü beslenmenin, az uyumanın, şiddetin, öfkenin, korkunun, endişenin, yeteri kadar yürümemenin, kötümser ruh hallerinin zararlı şeyler olduklarını biz değil, çocuklarımız bile bilir ama iş uygulamaya geldi mi kaytarıveririz.
“Tatlı zehir” şekerin, “zararlı lezzet” tuzun sağlığımızın canına okuduğunun farkındayızdır ama hâlâ bir elimiz tuzluk, diğeri şekerliktedir.
Kısacası bazı sağlık sorunları var ki onlar siz ne yaparsanız yapın bir gün kapınızı ansızın çalabilir.
Emin olun ki hastalıkların çoğu ya davulla zurnayla “ben geliyorum” der ya da bilerek veya bilmeyerek bir şekilde bizim tarafımızdan adeta kırmızı mumlu mektuplarla
davet edilir.
DOĞRU KARAR DAHA AZ HASAR
Peki, o zaman daha sağlıklı bir yaşam için ne yapmalı, nasıl bir yol izlemeliyiz?
Bana göre her şeyden evvel hayatımıza ilişkin bazı kararları verirken, bunların canımızla da ilişkili sonuçlarının olabileceğini aklımızdan çıkarmamalıyız.
Doğru ve mantıklı kararlar vermeye çalışmalı, kararlarımızla bunalıp strese girmemeye bakmalıyız.
Zaman zaman kaça
maklar yapmaktan da korkmamalıyız.
SORUN KRONİK HASTALIKLARDA
Turşunun, sucuğun, kızarmış patatesin, bir duble rakının, birkaç saat geciktirilen uykunun, birkaç gün sürebilecek yorgunluklar veya tembelliklerin de tadını çıkarabiliriz ama biliniz ki hastalıkların çoğu biriktirdiğimiz yanlışların, tekrarlayıp durduğumuz hataların toplamından ibarettir.
Elbette ki her insan, her zaman ve her yaşta hastalanabilir. Ne var ki hayatını daha iyi yönetenler, seçimlerini doğru yapıp sağlığıyla daha çok ve yakından ilgilenenler bu tür şanssızlıklarla daha az karşılaşır.
Tıp bilimi müthiş bir hızla ilerlese, her gün yeni teşhis cihazları, yeni tedavi yolları, yöntemleri, ilaçları üretilse de emin olun ki gelişmelerin çoğu acil -akut- sağlık sorunlarının teşhisi ve çözümünde işe yarıyor.
Kronik hastalıklar adını verdiğimiz yaşamsal sağlık sorunlarının çoğu (örneğin kalp damar hastalıkları, kanserlerin bir kısmı, bellek problemleri, romatizmal sorunlar, kilo fazlalığı veya obezite gibi sağlık sorunları) bizi tehdit etmeye devam ediyor.
Ve bunların tümü sağlığımızı nasıl yönettiğimiz, nasıl beslenip ne kadar yürüdüğümüz, dinlenme ve çalışmamızı ne ölçüde dengelediğimiz, nasıl ve ne kadar uyuduğumuz, ne düşündüğümüz, hayatı nasıl algıladığımız, beden-ruh birlikteliğine ne ölçüde özen gösterdiğimiz ve benzeri hayat tarzı seçimlerimizle birebir ilişkili.
SONUÇ
Bu yazıyı okuduktan sonra yaptığınız seçimlere ve hayatınıza şöyle bir bakın.
Sonra da bugününüzü mevcut halinizi kısaca bir gözden geçirin.
Yaptığınız hataları, yanlışları bir kenara not edip onlarla ciddi biçimde bir hesaplaşmanın içine girin.
Ne anlatmak istediğimi o zaman daha iyi anlayacaksınız.
Fazla tarçın karaciğeri yoruyor
Journal of Agriculture and Food Chemistry adlı dergide yayınlanan bir makaleye göre; koku ve tat vermesi için gıdalara eklenen tarçın bazı duyarlı kişilerde karaciğer hasarı oluşturabiliyor.
Bunun nedeninin kanın pıhtılaşmasını önleyen ‘kumarin’ adlı maddenin fazla miktarda alınması olduğu öne sürülüyor.
Tarçın, karabiberden sonra en çok kullanılan koku ve tat vericidir. Çubuk ya da toz şekliyle tüm dünyada bol miktarda tüketilen bu ürünün “has”ı Seylan tarçını denilen Sri Lanka, Madagaskar ve Seyşeller’de üretilenidir. Pahalı olan bu türün yerine sıklıkla daha ucuz olan, Çin tarçını da denilen Endonezya ya da Çin’de üretilen tarçın kullanılmaktadır.
Seylan tarçını, çok az miktarda kumarin içerir. Almanya’da yapılan bir araştırmada Çin tarçınında toz haliyle 63 kat, çubuk haliyle 18 kat fazla kumarin bulunmuştur.
Tarçının dokusunda doğal olarak bulunan kanın pıhtılaşmasını azaltan bu madde duyarlı kişilerde karaciğerde hasara yol açabilmektedir.
Satılan toz tarçınların üzerinde kaynak belirtilmemesi önemli bir sorun.
Çubuk tarçınların hangisinin Seylan, hangisinin Çin tarçını olduğu, içindeki tabakalardan anlaşılabiliyor. Çin tarçını kalın tabakalı ve içi boş bir tüp gibidir. Seylan tarçını ise ince tabakalardan oluşur.
Paylaş