Paylaş
Uzun, güneşli, sıcak yaz günlerinin en keyifli yanlarından biri güneşle buluşmak ve sonra da havuza ya da denize girmek yani “güneşlenmek ve yüzmek” olmalı. Ne var ki hem deniz veya havuzun keyfini çıkarmak hem de güneşlenmek biraz dikkat ve bilgi gerektiriyor.
Güneşlenmek, cilde hafif bir koyuluk veren bronzlaşmayı sağlamasının yanı sıra D vitamini depolarını koruması açısından da tabiî ki yararlı. Ama “güneş ışınlarından yararlanacağım, D vitamini depolarımı koruyacağım” derken cilt sağlığınızı da tehlikeye atmamalısınız. Her konuda olduğu gibi güneşlenmenin de “abece”sini bilir ve uygularsanız sorun yaşamazsınız.
ALERJİNİN A’SI
“Güneş alerjisi” denilen durum gerçek bir alerjik reaksiyon değil aslında. Cildi güneş ışınlarına karşı aşırı duyarlı hale getiren birtakım yerel, toksik yanıtlar bu döküntüleri yapan. Güneşe çıkılan ilk günler, güneş ışınlarının (UV=ultraviyole, A ve B) özellikle UVA’nın etkisi ile gelişen bu soruna bazı ilaçlar, ağrı kesiciler, antidepresanlar, fibratlar, kinidinler de neden olabiliyor. Hatta güneş kremlerinin bileşenlerinden bazıları da bu ilaçlarla reaksiyona girebiliyor.
Kadınlarda daha sık görülüyor ve 18 yaşından önce ve 50 yaşından sonra pek rastlanılmıyor. Annesi de aynı sorunu yaşayan genç kızlarda daha erken yaşlarda görülebiliyor. Yalnız açık renklilerde değil koyu tenlilerde de oluyor.
Güneş alerjisini engellemenin kesin bir yöntemi yok. Bunula birlikte ortaya çıkışı geciktirilebilir, şiddeti azaltılabilir. Güneşe yavaş yavaş, deyim yerindeyse cildi alıştırarak çıkmak gerekir. Saat 11.00-16.00 arasında dik ve şiddetli gelen UVA ve UVB’den korunmak için güneşlenmemek, en az 30 koruma faktörlü, katkısız, parfümsüz güneş koruyucuları kullanmak ve sık sık yinelemek ilk önlemlerdir.
BRONZLUĞUN B’Sİ
Kış aylarının sanki yorgunmuş hatta hastaymışçasına solgun olan ten renginden kurtulup hafif bronzlaşmış bir cilde sahip olmak moral yükseltir. Sağlıklı, canlı, enerjik bir görüntü kazandırır. Elbette ölçüsünü kaçırmamak koşulu ile...
Özellikle açık renkli tene sahip olanlar, sarışınlar, kızıl saçlılar, çilliler bronzlaşma konusunda çok dikkatli olmalıdırlar.
UVA ve UVB diye iki gruba ayrılan güneş ışınlarının daha çok yakan UVB kısmının çok ve dik geldiği 11.00-15.00 saatleri arasında güneşten köşe bucak kaçmaları şarttır. Esmerler UVB yanıklarından nispeten korunuyor olmalarına rağmen tedbiri elden bırakmamalıdırlar.
Uzmanlar, koruma faktörü (SBF) 15 olan güneş kremlerinin, UVB ışınlarına karşı yaklaşık yüzde 92–95 oranında koruma sağladığını söylüyorlar. Bu rakam 30 olduğunda koruma oranı yüzde 97’i yakalıyor. Genelde, 15 faktörün yeterli olduğu ama ilaç kullanan kişilerin 30 koruma faktörünü yeğlemeleri gerektiği görüşü yaygın. Bu arada, yüzme sırasında, suyun içinde de güneş ışınlarına maruz kaldığımızı anımsatmakta yarar var. Üstelik su etkiyi daha da artırıyor.
CİLT LEKELERİNİN C’Sİ
Cildimize rengini veren hücreler, melanositler, cilt katmanlarındaki yerlerine göre farklı görüntüler oluşturur. Tıp dilinde “naevus” diye adlandırdığımız, genelde “ben” olarak sözü geçen oluşumlar her zaman kötü huylu tümörlere dönüşme kaygısı yaratır. Hele bir de kopar ya da sıyrılırsa ciddi panik yaratabilir! Oysa asıl endişe edilmesi ve izlenmesi gerekenler kabarıklığı olmayan, dağınık olarak bulunan ya da gruplaşan kahverengi lekelerdir.
Eğer, asimetrik dağılım gösteren, kenarları girintili çıkıntılı, dantel gibi çeperi olan, kahverenginin farklı tonlarında ya da siyah olabilen, çapı 6 mm.den büyük, hızla değişim gösteren cilt lekeleriniz olduğunu gözlemliyorsanız zaman yitirmeden bir dermatoloji uzmanı ile görüşün.
AKLINIZDA BULUNSUN
Güneş gözlüğü seçerken
1. Kemik yapınıza uygun olmalı, göz çevrenizi iyi kavramalı ve gözlerinizi olabildiğince iyi korumalı.
2. Yüzde 100 UV korumalı olmalı.
3. Hafif ve sağlam olan polikarbonat yapısında olmalı.
4. Polarizan camlar bulanık görmeyi, yansımayı önlediği için tercih nedeni olmalı.
5. Mavi ışığı engelleyen, tam korumalı camlar seçilmeli. Mavi bant, daha kısa dalga boyunda sahip, görülebilen ışıktan daha tehlikeli ve retinada fotokimyasal sorunlar yaratabilen, maküla dejenerasyonu denilen göz yaşlanmasına neden olan ışıktır.
NOT ALIN
Sağlıklı hayat için
* İyi bir genetik miras
* Doğru yaşam tarzı seçimleri
* Kaliteli ve sürekli bir sağlık bakımı
* İyi bir eğitim
* Güvenli, olumlu ilişkiler
* Temiz ve sağlıklı bir çevre
* Güvenli ve paylaşımcı bir sosyal örgütlenme
* Ekonomik yeterlilik: finansal güç ve güvence
* Olumlu yaklaşım ve düşünce tarzı, yapıcı tutumlar geliştirme
* Düzenli bir bedensel aktivite alışkanlığı
* Daha çok gülümsemek, gülmek
* Daha çok sevmek, sevilmek
* Genç düşünmek, genç giyinmek, genç görünmek ve genç konuşmak
* Endişe, korku, hiddet ve öfkeden uzaklaşmak
* Daha çok yardım etmek, paylaşmak
* Dengeli ve yeterli beslenmek, daha az kalori ve hayvansal yağ tüketmek
* Daha az alkol, kafein, tatlandırıcı ve sigarasız bir yaşam
* Kaliteli ve iyi bir uyku
* Çalışma ve dinlenmede denge kurmak, yeterince tatil yapmak
* İyi bir şans
UNUTMAYIN
Egzersiz yaparken...
* Egzersiz süresince ağızdan değil, burundan nefes almaya çalışın.
* Egzersiz sırasında ve sonrasında yeterince su için. En iyisi, egzersiz süresince 15-20 dakikada, bir bardak su içilmesidir.
* Egzersiz, ısınma hareketleriyle başlamalı ve soğuma hareketleriyle tamamlanmalıdır.
* Egzersizden hemen sonra asla saunaya veya buhar banyosuna girmeyin.
* Kalp ve hipertansiyon hastasıysanız, sürekli ilaç kullanıyorsanız, şeker hastalığınız varsa, aşırı kiloluysanız, romatizmal bir hastalığınız mevcutsa egzersize başlamadan önce mutlaka doktorunuzla görüşün.
* Uzun süreli açlığı takiben, ağır bir yemekten hemen sonra ve uykudan hemen önce ağır ve yorucu egzersiz yapmayın. Egzersiz yaptığınız ortamın ısısına, havasının temizliğine özen gösterin. Aşırı sıcak ve soğukta, yeterince havalandırılmamış ortamlarda egzersiz yapmayın.
Paylaş