Göbek yapan iki yanlış

Türk mutfağı müthiştir, ‘damak çatlatan’ tatlılarımız vardır örneğin. Ama ne var ki bu birazcık abartıldığında önce ‘göbek patlatan’, sonra da ‘damar çatlatan’ lezzetler haline gelebiliyor.

Haberin Devamı

BİRİNCİ GÜNAH: PEKMEZ VE BALI ABARTMAK
Yanlışlardan birincisi bal-pekmez yemeyi abartmamız. Balı, pekmezi seven bir milletiz, bu doğru ama bu ikiliyi ‘sağlıklı gıdalar’ listesinin en tepesine yerleştirmişiz ki, bu yanlış. Balda ve pekmezde sağlığa yararlı birkaç antioksidan madde, azıcık vitamin, mineral bulunsa da her ikisi de katıksız birer şeker deposu. İkisinde de haddinden fazla meyve şekeri, yani fruktoz var. Bildiğiniz gibi fruktozun bakkal şekerinden ciddi bir farkı yok. O da gereğinden çok abarttığınızda kan şekerini yükseltiyor, şeker ayarını bozuyor, kilo almayı kolaylaştırıp hastalıklara davetiye çıkarabiliyor.
İKİNCİ GÜNAH: AŞIRI MEYVE TÜKETMEK
İkinci yanlışımız meyve tüketimimizle alakalı. ‘Meyve sever’ bir toplumuz. Dozunda tutulabilse aslında bu da iyi bir alışkanlık. Ne var ki miktar konusunda abartılı davranabildiğimiz, meyve seçimlerinde ‘az şekerli-çok şekerli’ ayrımını pek yapmadığımız anlaşılıyor. Bu çok kötü bir durum, kötü çünkü şekerli, aşırı tatlı meyveler fazla yenince vücudumuza aşırı miktarda ‘meyve şekeri’, yani ‘fruktoz’ giriyor ve bu durum da sağlığımızı tehdit ediyor.
Eğer kilo sorunu olan biriyseniz meyve tüketiminizi kontrol altında tutmanız, akşam yemeklerinden sonraki televizyon keyfini ‘meyve bayramı’ haline getirmememiz gerekiyor. Daha da önemlisi şeker oranı yüksek taze ve kuru meyveleri de azaltmanız lazım! Kuru kayısı, kuru incir, hatta elma kurusu, kuru üzüm, taze meyvelerdense üzüm, incir, mango, karpuz, armut, muz, hurma şeker oranı en yüksek meyveler olarak gösteriliyor.
GÜNAHIN VEBALİ ÇOK
Fazla miktarda meyve yemenin, hele hele tatlı meyveleri çokça tüketmenin ürik asidinizi yükselterek gut krizini tetikleyebileceği, şeker hastasıysanız kan şekeri kontrolünüzü imkânsız noktalara götüreceği, kanda trigliserid isimli yağı ciddi biçimde yükseltebileceği, hatta tansiyonunuzun ayarını bozabileceği aklınızda olsun. Özetle meyveleri fazlaca yemek sadece kilo sorununu tetiklemiyor, başka pek çok soruna da neredeyse ‘kırmızı mumlu davetiye’ çıkarıyor. Kısacası meyve konusunda da ‘ifrat-tefrit kuralı’ işletilmeli, makul bir noktada kalmaya gayret etmeliyiz.

Haberin Devamı

pazar tavsiyesi

Haberin Devamı

Şimdi semizotu zamanı

Omega-3 deyince aklınıza önce balık, sonra da ceviz ve keten tohumu geliyor. Aslında doğada, doğal şartlarda yetişen, büyüyüp gelişen hemen pek çok şeyde az ya da çok ama bir miktar omega-3 bulunuyor. Farkına varmadığımız omega-3 kaynaklarının başındaysa ‘yeşil yapraklı otlar’ geliyor. Bu otların birinci sırasına semizotu yerleşiyor. Semizotu gerçekten zengin bir omega-3 kaynağı. Uzmanlara göre yeşil yapraklı bitkilerin içinde en çok omega-3, semizotunda var. 100 gram semizotu yaklaşık 400 mg Alfa Linoleik Asit, yani bitkisel omega-3 içeriyor. Mutfağınızda semizotuna daha çok yer ayırmanızı tavsiye derim, özellikle de ‘nar taneli, nar ekşili, ince kıyım soğanlı, haşlanmış mercimek eklenmiş doğal semiz otu salatası’nı kaçırmayın derim.

Haberin Devamı

bir soru/bir cevap

Meyveleri nasıl yemeli?

Kabuğuyla birlikte yenilebilen meyveleri soymadan yemekte fayda var ama bir şartla: Yemeden önce çok iyi yıkayıp temizlemelisiniz. Meyveleri soymadan yemenin birçok faydası var. Meyvelerdeki vitamin ve minerallerle antioksidan moleküller, kabuk kısmında daha bol bulunuyor. Meyveyi kabuğuyla birlikte yemek, meyve şekerinin kana karışma hızını azaltarak oluşabilecek ‘şeker-insülin dalgalanmaları’na da engel oluyor. Kabuk bölümü posadan çok zengin olduğu için günlük posa ihtiyacınızı karşılamanıza da faydası var. Sağlıklı bir kişinin günde 20-25 gram posa ihtiyacı var ve bunun bir bölümünü meyveleri kabuklu halleriyle yiyerek karşılamanız mümkün oluyor. Bu kabızlık sorununa çözüm üretmesiyle de akılcı bir yaklaşım. Meyveleri yemeğin hemen üstüne değil aç karnına ya da yemeklerden iki saat kadar sonra yemenizi tavsiye ederim.

önemli

Nar şifadır

Haberin Devamı

Nar, hakkındaki övgüleri fazlasıyla hak ediyor. Narın dış kabuğu da, çekirdeği de, suyu da sayısız ‘doğal mucize’ içeriyor. Nar suyu günde 25-50 ml içildiğinde ihtiyacınız olan antioksidan gücün neredeyse yarısına yakınını karşılayabiliyor ama narı tane şeklinde tüketmeniz daha doğru. Çünkü nar çekirdeği çok güçlü bir omega-5 deposu. Özetle nar taneleri de, nar suyu da çok güçlü birer sağlık desteği. Nar cildi, kalbi, beyni destekleyen ve savunma gücünü takviye eden çok güçlü ve sağlıklı besindir. Nar B vitaminleri, C vitamini, potasyum, antioksidan maddeler (antosiyaninler), elajik asid ve omega-5’den zengindir.

Yazarın Tüm Yazıları