Glikasyon damarlara zarar veriyor

Yaşlanma araştırmaları “şekerlenme/glikasyon” ile ilgili süreçlerin dokuların bozuşmasına yani yaşlanmanın hızlanmasına önemli katkısı olduğunu gösteriyor.

Haberin Devamı

Özellikle proteinlerin şekerlenmesi pek çok sağlık probleminin çıkış noktası oluyor. Yaşlanmayı “kronikleşmiş iltihap/inflamasyon” ile bağlantılı sayanların düşüncelerine göre iltihabi süreçlerin tetiklenmesinde de glikasyonun önemli bir faktör ve “Kolesterol-damar hasarı” bağlantısı da bunun örneklerinden biri.
Bu düşünce muhtemelen doğru. Doğru, çünkü birçok çalışmada gösterildi ki, kötü kolesterol olarak tanımladığımız LDL’nin kendisinden çok “okside” olmuş, ve/veya “şekerlenmiş” parçacıkları damar sağlığı için ciddi bir tehdit.
En tehlikeli kolesterol partikülleri sayılan LDL-3 ve LDL-4’ün şekerlenmesi/glikasyonu ile oluşan bu yeni kolesterol partikülleri “ultra kötü kolesterol” olarak tanımlanıyor. Şekerlenmiş LDL-3 ve LDL-4 partiküllerinin damarlarda yangısal süreçleri tetikleyen en önemli tehditler olduğunu düşünenlerin sayısı artıyor. Bunlardan biri de benim!

Haberin Devamı

ŞEKERLENMİŞ KOLESTEROL DAHA TEHLİKELİ

Bu pencereden baktığınız zaman LDL kolesterolün kendisinden çok şekerlenmiş olanları daha önemli bir tehdit gibi görünüyor. “Kolesterol mü şeker mi önemli?” sorusunun yanıtı belki de şu olmalı: “İkisi de önemli ama birinciliği kanda şeker artışına vermekte fayda var.” Çünkü şekerin artması kolesterolde glikozilasyona neden olarak onu daha tehlikeli hale getirebiliyor.
Daha çok detaya girip de, kafanızı karıştırmak istemiyorum. (Doğrusunu söylemek gerekirse aslında biz doktorların bile kafası zaten ziyadesiyle karışmış durumda) Ama şimdilik şu bilgileri bir kenara dikkatle not edin:

KİMLERİN RİSKİ YÜKSEK?

Kan şekerinin yükselmesi (hiperglisemi) son derece önemli bir sağlık tehdididir. Hiperglisemi özellikle şu durumlarda çok ama çok daha önemli hale geliyor:
- HDL’niz düşükse,
- Trigliseridiniz yüksekse,
- LDL-3 ve LDL-4’ünüzü yüksekse,
- İnsülin seviyeniz artmış, özellikle de insülin direnci oluşmuşsa,
- Omentumuz ve karaciğeriniz yağla şişmiş ise, yani göbek bağlamışsanız!
- Ürik asidiniz yüksekse
- Hipertansiyonunuz varsa

NE YAPMALISINIZ?

Sağlığınızı korumak ve kollamak, özellikle ellili yaş sonralarında ortaya çıkan ve kısaca “kronik hastalıklar” olarak bilinen yaşlılıkla ilgili sağlık problemlerini ertelemek/ötelemek arzusundaysanız şekerden (beyazı, kahverengisi, balı, pekmezi, doğal reçeli, aşırı şekerli meyveleri ya da gereğinden fazla meyve suyu, meşrubatlar, kolalı, asitli içecekler bu listeye dahildir), un ve undan mamul her türlü rafine yiyeceklerden, cipslerden, kızarmış patateslerden, nişasta zengini diğer besinlerden ve beyaz pirinçten uzak durun.
Çocuklarınıza daha bugünden bu alışkanlıkları edinme yönünden örnek olun, onları da yönlendirin. Çünkü bu yiyecek ve içecekleri abarttığınızda şekerlenme tehdidiyle karşılaşma ihtimaliniz artıyor, vücudunuz yapışkan bir balçık tarlasına dönebiliyor. Bu kötü haberlerle umarım sizi üzmedim.

Haberin Devamı

Gizli şekere dikkat!

ÇOK ÖNEMLİ

Doku ve organlarınızda glikolizasyon yani “şekerlenme”nin oluşması için kan şekerinizin ciddi şekilde yükselmesi, şeker ayarınızın ciddi biçimde bozulması gerekmiyor. Tokluk şekeri yüksekliği dışında problemli olmayan “gizli diyabet” durumunda da aynı tehlike söz konusu olabiliyor.
İşte bu nedenle sadece kilo fazlalığı, karaciğer yağlanması, tokluk şekeri yüksekliği gibi işaretleri olan, ama kolesterol neredeyse tamamen normal seyreden birinde de, ilerlemiş bir aterosikleroz ve buna bağlı koroner arter hastalığı, beklenmedik kalp krizleri hatta felçler ortaya çıkabiliyor.
Kısacası böyle bir durum söz konusu olduğunda kan şekerindeki yükselme ve bunun sebep olduğu insülin fazlalığı/hiperinsülinemi kolesterolün yükselmesinden daha tehlikeli sonuçlar doğurabiliyor.

Haberin Devamı

Hemoglobin A-1c’nizi izleyin!

Anlatmak istediğim şey şu: Kan şekerinizi dikkatle izleyin. Kan şekeri takibinin sadece açlık şekeriyle yaparak yetinmeyin. Mutlaka tokluk şekerinizin de ne düzeyde olduğunu öğrenmeye gayret edin. Yıllık sağlık incelemeleriniz yapılırken, açlık ve tokluk insülin seviyelerinizi de incelettirin. Eğer işinizi daha da fazla sağlama almak istiyorsanız “hemoglobin A-1c” seviyelerinize de (HbA1c) yılda en az bir baktırın.
Bu önerimi özellikle göbeğinden yağlanmaya bel çevresinde genişlemeye, tansiyona eğilimli olan biriyseniz mutlaka yerine getirin. “Hemoglobin A1c” miktarınızın seviyeleri 5.8’i geçmesin. 6, hele hele 6.2’den fazlaysa şeker hastalığıyla ilgili bir değerlendirme yapılması zorunlu demektir.
Hemoglobin A1c hemoglobinin glikozile olması yani şekerlenmesi sonucu oluşan bir maddedir. 6’yı geçmesi (yüzde 6mg) vücutta doku ve organlara zarar verecek düzeyde bir şekerlenme/glikozilasyon tehdidinin başladığına işaret edebilir.

Haberin Devamı

Vazgeçilmez öğün kahvaltı

UNUTMAYIN

Kilo problemi yaşayanların büyük bir kısmında kahvaltı alışkanlığının olmadığı ve bu öğünün en sık atlanan öğün olduğu saptanmıştır. Genellikle akşam öğünü ve sonrasında kalori alımı fazla olduğu için “sabah hiç iştahım yok” cümlesi fazla kilolu kişilerin ortak cümlesidir.
Atlanan bu öğünün ardından yeterli, dengeli ve çeşitli bir öğle yemeği genellikle yapılamaz çünkü çok acıkmış olarak oturulan sofrada tek tercih karbonhidrat grubu yiyeceklerdir. Bu durum kilo korumanızı imkânsızlaştırırken kilo almanızı kaçınılmaz hale getirecektir.

Yazarın Tüm Yazıları