Paylaş
Eğer bedeninizdeki toksik yük seviyesini merak ediyorsanız, size basit ve ucuz bir laboratuvar testi önereceğim.
Kısa adı GGT, açık yazılımı Gamma Glutamil Transferaz olan bu test, aslında çok sık başvurulan ve her yerde yapılabilen bir karaciğer enzim tayini.
Ne var ki bu ucuz ve basit test zannedilenin aksine sıradan bir karaciğer fonksiyon testi değil. Kanda GGT düzeylerinin artması karaciğerde giderek artan bir mitokondri bozuşmasının da işareti.
Nedeni şu:
GGT, “glutatyon” üretimi için hammadde sağlayıcısı. Glutatyonun temel hammaddesi sisteinin üretim aşamalarında kullanılması için GGT şart!
Eğer kan analizlerinde GGT seviyesi yüksekse bu bilgi aynı zamanda karaciğerin glutatyon rezervlerinin azaldığının, bu rezervleri artırmak için de zavallı organın çaresizlik içinde kaldığının işaretidir.
Özellikle alkol kullanan birinde GGT artışı karaciğerde “acil durumun ilanı” gibidir.
Mitokondri sağlığını önemseyen her hekim, hastasının GGT seviyelerinin 40’tan daha az olmasını ister. 50’nin üstündeki rakamları ise “sıkıyönetim dönemi” olarak kabul eder.
Sağlık kontrollerinizde GGT incelemelerini de yaptırmayı ihmal etmeyin.
Sağlık haberlerine dikkat edin
Bizde de her toplumda olduğu gibi eğer bir haber “3S”ten birine aitse, yani “sağlık, spor ve siyaset” ile ilgiliyse daha fazla ilgi çekiyor. Buna biz doktorlar “3S sendromu” diyoruz.
Ne var ki sağlık haberleri bazen tıp kültürünün kaygan yüzüne de işaret edebiliyor. Yapısı gereği medya -yani yazılı ve sözlü basın- sadece çelişkili değil aynı zamanda ilgi çekici haberleri takip etmeyi seviyor.
Bu yaklaşımdan sağlık haberlerinin çoğunun detaylı değerlendirilmeden, iç yüzü iyice araştırılmadan, daha da önemlisi insanlığın hizmetine konu olup olmadan, net ve açık anlaşılmadan haber yapılmasına sebep oluyor.
Bu nedenle sağlıkla ilgili okuduğunuz her haberin kesin ya da doğru olduğunu düşünmeyin. O bilgileri birkaç kaynaktan da onaylatmadan sağlığınızla ilgili alanlarda kullanmayı da asla düşünmeyin.
Probiyotik desteklerden doğru faydalanın
Probiyotik takviyeleri son yılların gözde besin destekleri arasında. Ama biz takviyeleri de bilinçsiz kullanıyoruz.
Herkese her probiyotiğin yaramayacağını, farklı probiyotiklerin farklı alanlarda işlev gördüğünü, işin içine doz ve süre faktörlerinin de girdiğini bilmiyoruz.
Birkaç gün veya haftalık probiyotik takviyesinin yeterli olacağını sanıp onları yangını söndüren “itfaiye erleri” zannediyoruz.
Oysa takviye olarak kullandığınız probiyotik bakterilerin bağırsaklarınızdaki ömrü en fazla 2-3 hafta kadar.
Etkili bir probiyotik güç kazanabilmek için de onları en az 2-3 ay süre ile kullanmanız lazım.
Zira bağırsaklarda bozulan dengeyi iyileştirebilmeleri, yerleştikleri yeni ekosistem ve çevrede üreyip çoğalabilmeleri, yeni bir güç ve biyolojik denge oluşturabilmeleri, kısacası mikrobiyotayı dengeleyip ona yön verebilmeleri zamanla hallolabilecek bir süreçtir.
Bağırsak biyolojisini destekleyen besinler neler?
Eğer “Bağırsaklarımdaki biyolojik dengem kolay kolay bozulmasın” diyorsanız daha fazla fermente besin, daha sık probiyotik (ayran, yoğurt, kefir, turşu, sirke) gıda tüketin. Bağırsaklarınızdaki mikropların hoşuna giden, onlara besin olan yiyecekleri (soğan, sarımsak, kabak, avokado, yer elması, pancar, baklagiller, elma, armut, yarı olgun muz, badem, sebze) daha sık ve bol yiyin. Probiyotik düşmanı antibiyotikleri de rastgele kullanmayıp, probiyotik zehri besinlerden (şeker, un, kızartmalar) uzak durmaya bakın.
Limon tuzu mu Çin tuzu mu?
Bana sorarsanız limonla tuzu birbirine hiç karıştırmayın, limonu tuzdan farklı bir yere ayırın. Limon bir sağlık mucizesi. Yapısındaki sitrik asit, bir asit olmasına rağmen harika bir alkali güce sahip. Ayrıca tıka basa C vitamini dolu. Kabukları ise sağlığa faydalı flavaonoidleri ihtiva ediyor.
Tuza gelince... Tuzu kararında tüketmek lazım. Limon tuzunu bir kenara ayırın, tuzu tuz, limonu limon olarak kullanın. Çin tuzuna ise mümkünse hiç bulaşmayın! Monosodyum glutamat içeriği sağlam ve hâlâ yeteri kadar aklanmış bir besin bileşeni değil. Çin tuzu yani MSG, iştah açan, tat bağımlılığı yapma potansiyeli olan endüstriyel bir ürün.
Salatalık suyu mu portakal suyu mu?
Kahvaltı yaparken en fazla dörtte bir bardak portakal suyu içilebilir. Antioksidan ve C vitamini açısından zengindir.
Detoks yaparken ise portakal suyu yerine salatalık suyu tercih edilebilir. Kalorisi sıfıra yakındır, detoks kabiliyeti fazladır, koenzimden, potasyumdan çok zengindir.
Ama bence suyunu içmek yerine salatalığı kabuğu ile birlikte bütün olarak yiyin. Üzerine biraz da elma sirkesi eklenince sizi uzun süre tok tutar ve kilo vermenize yardımcı olur.
Paylaş