Genlerle yaşam tarzımız arasında uyumsuzluk var

Birçok kez belirttik ama bir defa daha tekrarında fayda var: Bizi genlerimiz yönetir.

Ev sahibi biz değil, genlerimizdir. Biz kiracı veya devremülkçüyüz. Beden, hatta ruhumuz genlerimizin istediği gibi şekillenir. Kilomuzu, boyumuzu genlerimizin karar verdiği seviyelerde tutar, onların emri ile yiyip içer, uyuyup uyanırız. Kısacası, irademiz dahilinde olanlar da var ama, birçok şeyi genlerimiz yönetir. Bizi biz değil, genlerimiz idare eder!

GENLERİMİZ hayatımızın görünmeyen orkestra şefleridir. Neleri yapıp, yapamayacağımız, onların önlerinde duran, kopyaları ise hücre, doku ve organlarımıza biz daha doğmadan dağıtılan "hayat notaları"nda gizlidir. Ne zaman ki bu notaların dışına çıkarız, işte o zaman bazı sorunlar başlar. Genetik mirasın bir kader olmadığını biliriz, ama bu mirasın değiştirilemez bölümlerinin olduğunu hep unuturuz. Yani genlerimizde yazılı notaları görmezden gelmemiz başımıza bir sürü iş açar! Genetik yapımızın değişmesi yüzlerce, binlerce yıl sürüyor. Son yıllarda yoğunlaşan bazı sağlık sorunlarımızın arkasında da işte bu püf noktası var!

Sentetik bombardıman

Genetik yapımızda ciddi bir değişim olmadı ama son yüzyılda yaşam tarzımızda (özellikle yeme içme alışkanlıklarımızda) müthiş bir değişim oldu. Vücudumuz binlerce yıldır hiç karşılaşamadığı kadar çok kalori ve sentetik kimyasal bombardımanı ile karşı karşıya kaldı. Yiyip içtiklerimiz, yeme alışkanlıklarımız, genlerimizin ayak uyduramayacağı bir hızla değişti. Kısacası, tam bir "gen-yaşam tarzı uyumsuzluğu sendromu" yaşıyoruz. Şeker hastalığı, hipertansiyon, kanser, şişmanlık ve daha birçok problemle eskisine oranla daha sık karşılaşmamızın arkasında da işte bu uyumsuzluk yatıyor.

Şeker hastalığı

Beslenme, "yaşlılıkla ilişkili hastalıklar" adını verdiğimiz kronik hastalıkların hepsini etkiliyor ama özellikle şişmanlık, erişkin tipi şeker hastalığı, hipertansiyon ve koroner kalp hastalığındaki artışın arkasında yatan gerçek neden budur. Rafine şekeri (bakkal şekeri), beyaz ekmek ve diğer unlu mamulleri, işlenmiş paketlenmiş, "tak deyince" donan, "şak deyince" ısınan ve neredeyse çiğnemeye bile gerek kalmadan yutulan, daha bağırsaklara temas etmeden sindirilen ve kana bir yıldırım hızıyla karışıp kan şekerinde bedenin dayanması güç ensülin-şeker dalgalanmaları yaratan bu kötü ve yabancı besinler, özellikle orta yaş sonrasında yaşadığımız sağlık sorunlarının en önemli etkenleridir. Çünkü bu işlenmiş karbonhidratlar yani beyaz ekmek, kurabiye, pizza, kek, börek, bisküvi, meşrubatlar ve benzeri gıdalar kana hızla karışıp çabucak şekere dönüşen yiyeceklerdir.

Kişilik de değişir

Bu yiyeceklere bir kez paçayı kaptırdınız mı kolay kolay iflah olmazsınız! Her şeyden önce çok hızlı yer, çok çabuk acıkır ve bir türlü doymazsınız. Kan şekerinizdeki dalgalanmalar, sizi yalnız sık sık acıktırmakla bırakmaz, sinirli, huysuz, çekilmez, çabuk öfkelenen, her şeyden alınan, yorgun, içine kapanık, unutkan ve keyifsiz biri haline getirir.

Ensülin direnci

Vücudunuzu yeme yanlışları nedeniyle aşırı ensülin salgılamaya başladıktan bir süre sonra hücrelerinizde "ensülin direnci" gelişir. Ensülin direnci ortaya çıktığı zaman, kiloyu yönetmek çok güç hale gelir. Eğer sorunu bilmeden doğrudan bir diyet programına başlarsanız vay halinize! Çünkü ensülin direncinden kurtulmadan ve bu direnci kırmadan ne kadar az kalori alırsanız alın, vücudunuzdaki yağlar bir türlü yanmaz. Siz diyet yaptıkça yağlarınız yerine kaslarınızı yakmaya başlarsınız. Sonuçta yağ-kas oranınızı iyice bozar, metabolizmanızın canını iyice sıkarsınız. Ayrıca ensülin direncine yol açan sorunlardan özellikle kabiniz hiç hoşlanmıyor.

Ensülin iğnesi zararsız

Bir yanlış anlamayı hemen düzeltmemiz gerekiyor. Kalbinizin hoşlanmadığı ensülin fazlalığı, şeker hastalığının tedavisinde kullanılan (yani tedaviniz amacıyla size başlatılan) ensülin iğneleri değildir. Aman (!) bir yanlış yapmayın, ensülin kullanan bir şeker hastası iseniz sakın ensülininizi azaltmayın, bırakmayın. Bu durumda ensülinin varlığı değil, yokluğu bir sorundur ve ensülin enjeksiyonları olmadan kan şekerini ayarlamanız olanaksızdır. Bizim anlatmak istediğimiz şey, yeme yanlışları sonucu pankreastan salgılanan yani bedeniniz tarafından üretilen ensülinin fazlalığıdır.

Akılcı yaşam tarzı

Genetik miras kader değildir, genlerin akılcı yaşam tarzı değişimleri ile daha iyi yönetilmeleri imkan dahilindedir, ama bu kadar çok fazla kalori, şeker ve işlenmiş karbonhidrat, rafine besin ve alkol tüketerek ve bedenimizi iflah olmaz bir tembelliğe, strese teslim ederek sağlığınızı korumak da, yaşam kalitenizi yükseltmek de pek kolay olmayacak.
Yazarın Tüm Yazıları