Paylaş
Fındık da badem de faydalı doğal atıştırmalıklar. İçlerinde sayısız mucize var.
Birbiriyle kıyaslandıklarında ufak tefek farklılıkları yok da değil. İsterseniz önce fındıktan başlayalım.
“Aga nigi!” kampanyasıyla fındığa haksızlık edildi. Haksızlık edildi çünkü fındık yalnız cinsel yaşama değil belleğe (akla), kalbe, kasa, dişe, kemiğe kısacası çok şeye iyi geliyor. Doğrudur, E vitamini içeriği fazladır. Doğrudur, arginin yönünden güçlüdür. E vitamini ve argininin damar duvarlarını güçlendirdiği, damar esnekliğini desteklediği, kanı inceltip kan basıncını düşürerek dolaşımı hızlandırdığı ve de damar duvarında nitrik oksit üretimini takviye ettiği de kesindir.
Ama bu bilgiler sadece “Aga nigi!” yönünden değil, kalp ve damar sağlığı, bellek ve beyin sağlığı bakımından da mühimdir. Ayrıca fındık yağının sağlıklı bir yağ olduğu da, fındığın magnezyum, folik asit ve omega-3 içeriklerinin fazlalığı da unutulmamalıdır. Kolesterolü dengeleyen bitkisel steroller bakımından da fındık bademi geçer ve fındığa bu kadar övgü yeter, sıra bademde. Buyurun…
BADEMİ KİM TERCİH ETMELİ?
Eğer muradınız bedeninize daha fazla kalsiyum kazandırmaksa ilk tercihiniz fındık değil, badem olsun. Menopoz çağındaki hanımlara “fındık, badem, ceviz” tercihlerini yaparken “Bademe öncelik verin” dememiz bundandır. Arzunuz uzun süre tok kalmak, açlık atakları ve hipoglisemi ile mücadele etmekse yine önceliğinizi bademe verin, badem daha tok tutar. Yüksek oranda protein kazanayım diye düşünüyorsanız arada çok ciddi bir fark yok, badem de fındık da olabilir. Netice şu: Biz fındık üreten bir ülkeyiz, ağırlığı da önceliği de fındığa vermeliyiz. Yanıt: FINDIK!
FINDIĞI VE BADEMİ YAKMAYIN!
Fındığı da bademi de keyifle tüketin ama lütfen onları yakıp kavurmayın, tuza ve şekere boğmayın. Üzerlerine başka bir ıvır zıvır da eklemeyin. Dış yüzeylerini kaplayan kırmızımsı iç kabuğu ise asla soymayın. Çünkü o kabuk neredeyse tıka basa “siyah üzümdeki doğal mucize” resveratrol ve başka antioksidanlarla dolu. Tercihiniz ister fındık, ister badem olsun avuç avuç yemeyin, miktarı günde 25-30 gram ile sınırlayın. Bu miktar size 175 kalori civarında enerji kazandırır. Atıştırmalık öğün olarak da bu kadarı yeter zaten. (Not: 175 kaloriyi yakmak için 30 dakikalık hızlı bir yürüyüş yapmak lazım!)
ÇAYIN YEŞİLİ Mİ, SİYAHI MI?
Soruyu daha önce de yanıtladım ama konu mühim. Tekrarda fayda var.
Eğer “yeşil-siyah çay” kıyaslamasını yalnızca lezzet bakımından yapıyorsanız yanıtım “banko” siyah çaydır. Öyle “sallaması” filan da değil, “demlenmiş”, halis “çaydanlık” çayı! Hatta fırsat bulursanız eğer kömürlü semaverde demlemeyi tercih edin. Ne ki sorunun benimle ilgili kısmının lezzet olmadığını biliyorum. Öyle olsaydı yanıtı benim değil de Vedat Milor ya da Mehmet Yaşin’in vermesi gerekirdi. Ben kendi konuma sağlığa döneyim. Buyurun…
İKİSİ DE SAĞLIKLI AMA…
Siyah çay da yeşil çay da aynı bitkiden, Kamelya sinensis’den elde ediliyor. Siyah çayla yeşil çay arasındaki temel fark şu: Yeşil çay kamelya sinensisin daha doğal hali. Yapraklar kurutulup işlemden geçirilmeden hazırlanıyor. Siyah çayı elde etmek içinse aynı yaprakları nemlendirip fırınlamak ve harmanlamak gerekiyor. Bu işlem çaya lezzet, yumuşaklık ve içim keyfi kazandırıyor ama içindeki doğal mucizelerin (az da olsa) kaybına sebep oluyor. Çaydaki doğal mucizeler kısaca “kateşinler” olarak bilinen antioksidan maddeler. Bunlar muhteşem etkileri olan flavanoidler.
HER DERDE DEVA
Kalp ve beyin damarlarını koruyor, belleği güçlendiriyor, kansere karşı ciddi bir direnç bariyeri oluşturuyor, bağışıklığa destek veriyorlar. Kemik yapımını olumlu yönde desteklediklerini gösteren bulgular bile var. Siyah çayın bir fincanı 250, yeşil çayın 300 mg kadar flavanoid içeriyor. Bu nedenle ikisi arasında ciddi bir antioksidan güç farkı olduğunu söylemek zor. Ayrıca siyah çayı demleyerek hazırladığınızdan, muhtemelen içine daha fazla antioksidan güç geçebilir. Yeşil çayı –lezzeti nedeniyle- günde 1-2 fincan, siyah çayı ise keyfi ve gelenekselliği nedeniyle günde 3-5 bardak içtiğinizi düşünürseniz “antioksidan kazancın” siyah çay lehine olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
SİYAHTA KAFEİN DAHA FAZLA
“Peki, hocam kafein meselesi ne olacak?” diye bir soru da aklınıza gelirse yanıtım şu olur:
Bir fincan siyah çayda 40, yeşil çayda 20 mg kafein var. Eğer kafeine duyarlı biri değilseniz 3-5 bardak “Türk çayı” ile kazanacağınız 50-100 mg kafeinin ciddi bir sağlık zararı olmaz. Ama “kafeine hassas” biriyseniz, kafein sizde çarpıntı, uykusuzluk, tansiyon yükselmesi yapıyorsa çayınızı sabah erken saatlerde için ve miktarı sınırlayın. “Ben ille de akşam çayı isterim hocam” diyorsanız da o saatlerde yeşil çayı tercih edin.
ÜÇ İLAVE BİLGİ
İlave notlarım da şunlar.
- Bir; antioksidan kazanımınızı daha da artırmak arzusundaysanız o yeşil çayı da küçük bir parça (25 gr) bitter çikolatayla birlikte yudumlayın.
- İki; çayı şekersiz içmeye çalışın.
- Üç; yemek üstüne içilen çay demir eksikliği filan yapmaz, korkmayın!
NE YEDİĞİNİZ Mİ NE KADAR YEDİĞİNİZ Mİ?
Yakın zamana kadar sağlık uzmanları yukarıdaki soruya aynı yanıtı veriyor, “kazandığınız kalorilerin nereden geldiği önemsizdir ve fazladan her kalori bedeninize daha fazla yağ depolamak demektir” diyordu.
SİNDİRİM DE ÖNEMLİ
Ne ki yeni bulgular yanıldığımızı gösterdi, şu bilgi kesinleşti: Her kalori aynı değil. Kalorinin “nereden geldiği” de en az “ne miktarda olduğu” kadar mühim bir ayrıntı. Kısacası sadece “ne kadar kalori kazandığımız” değil, “o kalorileri hangi gıdalardan elde ettiğimiz” sorusunun yanıtı da mühim.
Hatta biraz daha ileri gidip “neleri, ne miktarda, ne hızla sindirip bedenimize emdiğimiz” yani “nasıl hazmettiğimiz” sorularının yanıtları da çok önemli. Örneğin 500 kalorilik kızarmış patatesle eşit kaloride soğuk patates haşlamasından veya bu patateslerle eşit kalori içeren yoğurttan kazandığımız kilo kazanımı aynı olmuyor. Yağlı yoğurtla yağsız yoğurt arasında bile fark var. Kalori içerikleri eşit de olsa yağlı yoğurtların yağsız yoğurtlara oranla daha fazla kilo kazanımına yol açtığı kanıtlanmış.
NEYİ, NEYLE YİYORSUNUZ?
Diyelim ki “makarna tutkunu” birisiniz. Dün akşam dumanı üstünde tüten 400 kalorilik bir tabak makarnayı midenize afiyetle indirdiniz. Bu akşam da buzdolabında beklemiş 200 kalori içeren penne makarnayı, 200 kalorilik bir parça yoğurt ekleyerek midenize indirdiniz. İkisinden de eşit miktarda yani 400 kalori kazandınız. Bir gece önceki tercihinizin size daha fazla yağ ekleyeceğinden emin olabilirsiniz. Çünkü ikincisinde makarnayı sıcak değil, soğuk yiyip yoğurtla da (proteinle) evlendirerek (!) bedene daha az glisemik yük eklediniz. Özeti şu: Kilo meselesi öyle zannedildiği kadar kolay anlaşılabilecek, basit çözümler üretilip mücadele edilebilecek bir sorun değil.
BİRAZ KAFA KARIŞTIRAYIM
Ne kadar yediğiniz de, ne yediğiniz de neyi, neyle tükettiğiniz, nasıl ve ne şekilde hazmettiğiniz de mühim. Kafanızı biraz daha karıştırayım: O yiyeceklere vereceğiniz metabolik yanıtlar da mühim.
Mesela mı?
İnsülin direnci olan birinin olmayana göre aynı yiyecekle depolayabileceği yağ miktarı daha fazla olabiliyor. Kafanızı daha fazla karıştırmak istemem, şimdilik bu kadarı yeter.
Paylaş