Fazla karbonhidrat ömrünüzden çalar

Karbonhidrat seçerken kana yavaş yavaş karışan, kan şekerini birdenbire yükseltip yoğun bir insülin cevabına yol açmayan, aşırı bir şekerlenme (glikasyon) süreci yaratmayan, "fitobesin"ler dediğimiz sağlığa yararlı antioksidanlardan zengin olanlara öncelik ve ağırlık vermek gerekiyor.

Glisemik yük kavramına önceki yazımızda değindik. Bu yazımızda glikasyon yani proteinlerin şekerlenmesi sorunundan bahsedeceğiz.

KÖTÜ karbonhidratlar, kan şekerini fazlaca yükseltirlerse ikinci bir günah daha işlerler: Glikasyon veya karamelizasyon!.. Bu kavram, karbonhidratların iltihaplanma üzerine olan etkisini ifade eder. Vücudunuzda hızlanmış ve süreklilik kazanmış bir iltihaplanma süreci (inflamation) varsa muhtemelen daha hızlı yaşlanırsınız. Kan şekeriniz çok yüksekse şekerle proteinler arasında oluşan bazı kimyasal etkileşimlerle (glikasyon) proteinlerin yapısı bozulmakta, çapraz bağlantılarla proteinler bozulup deforme olmaktadır. Her iki durumda da ortak sonuç bedeninizdeki yangısal süreçlerin tetiklenmesidir. Daha hızlı ve yoğun bir glikasyon sürecini hızlanmış yangısal süreçler ve daha erken yaşlanma gibi düşünenler haklıdır. Kısacası kötü, zararlı, sorunlu karbonhidratlar vücuda en az doymuş yağlar ve kötü kolesterol ile beslenmek kadar zarar vermektedir.

GLİKASYON SORUNU

Karbonhidrat seçimlerinizi yaparken sadece miktarlarına değil, yapısal özelliklerine ve glisemik yüklerine de bakmalısınız. Glikasyon sorunundan korunmak için daha az karbonhidrat tüketmeli, kana yavaş karışan karbonhidratları seçmelisiniz.

Önemli bir nokta daha var: Karbonhidratlar "mikrobesin unsurları" olarak tanımladığımız vitamin, mineral, flavonol, polifenol ve karotenoid’lerin de en önemli kaynaklarıdır. Bakliyat, tahıllar, sebze ve meyveleri seçerken vitamin, mineral ve fitobesin unsurlarına da özen göstermeniz gerekiyor. Bunun en etkili çözümü, en taze ve renkli olanlarını tercih etmektir. Kısacası, karbonhidrat deyip geçmeyin.

Tahıl, sebze meyve ve bakliyat seçerken biraz dikkat edin!

KARBONHİDRAT SEÇERKEN

Mercimeği, fasulyeyi sakın küçümsemeyin

Tatlandırılmış, fruktoz şurubu ilave edilmiş meyve suyu konsantrelerini değil, yüzde 100 doğal meyve suyunu, mümkünse taze sıkılmış ve posa içeriği ile birlikte kullanılan meyve sularını kullanın.

Kolalı içeceklerden uzaklaşın.

Fast food’dan uzak durun. Kızartılmış patates, krema, karamel, mayonez eklenmiş besinleri en aza indirin.

Tam buğdaydan yapılmış makarnayı (özellikle kepekli) kremalı soslar ve fazla miktarda yağ eklemeden ölçülü miktarlarda kullanabilirsiniz.

Daha çok bakliyat (fasulye, mercimek, nohut...) taneli tahıl ve sebze-meyve kullanın. Bir antioksidan deposu olan siyah fasulyeyi, zengin bir protein kaynağı olan mercimeği, protein yanında isoflavon yüklü kolesterol azaltıcı, kemik güçlendirici soyayı daha çok kullanın.

UNUTMAYIN

Kanserden korunmanın en kolay yolu doğru beslenme

Yaşınız ilerledikçe sizi bekleyen önemli bir tehlike var: Kanser! Beslenme tarzının ve besin seçimlerinin bazı kanserlerin oluşumunu engellediği veya kanser oluşumunu tetiklediğini gösteren güvenilir araştırmalar var.

KIRMIZI ETİ AZALTIN

Düşük kalorili beslenme planının, bol miktarda sebze, meyve, soya, tam tahıl ve bakliyat kullanımının, kırmızı et tüketimini azaltıp, balık tüketimini arttırmanın, alkol tüketimini sınırlamanın ve sigarasız bir yaşamın kansere karşı savaşmada bedeni desteklediği biliniyor.

POSALIYİYECEK

Orta yaş ve sonrasında kalori değerleri daha düşük, lif-posa içeriği daha yüksek besinlere yönelmek kanserden koruyucu bir etki gösteriyor. Bunun için doğal ürünleri tercih etmek, işlenmiş ürünlerden uzaklaşmak gerekiyor. Sebze ve meyve tüketimini arttırmak, oldukça etkili çözümlerdir. Sebze ve meyveler düşük kalorili olmalarının yanında kanser savaşçısı antioksidanlar, vitamin, mineraller ve posa ile doludur.

FLAVONİD DEPOLARI

Bazı bilim insanları tükettiğiniz besinlerin flavonoid açısından ne kadar güçlü ise kansere karşı o kadar çok bir koruma sağladığını düşünüyor. Flavanoidler en az vitaminler ve mineraller kadar etkili doğal kanser savaşçılarıdır. Özellikle yeşil çay, domates, böğürtlen kiraz, vişne, çilek, üzüm ve narın en etkin doğal flavanoid depoları olduğunu hatırlatalım. Beslenme alışkanlıklarımızı daha çok sebze, bakliyat ve tahıl tüketmeye doğru kaydıralım.
Yazarın Tüm Yazıları