Paylaş
Herkesin çevresinde “hapşırıp, aksıran, ateşi, kırıklığı, yorgunluğu” nedeniyle işe gelemeyip evinde “derdine çare arayan” birileri mutlaka vardır ve bu yazı işte tam da onlar için hazırlanmıştır!
Çoğumuz bizi “soğuğun hasta ettiği”ni zannederiz ama gerçekte durum farklıdır. Bizi soğuk değil, soğuk nedeniyle azalan direnç bozukluğumuz, yani “bağışıklık zayıflaması problemi”miz hasta eder. Kısacası gribi, nezleyi davet eden soğuğun güç kaybına sebep olduğu zayıflamış, direnci kırılmış bağışıklık sistemimizden başkası değildir.
BUNLAR ÖNEMLİ
İşte bu nedenle temel öncelik soğuklardan korunmak olmalı ama bu tedbiri bir başka tedbirle daha birleştirmemiz lazım: Bağışıklığımızı güçlendirmek!
Bu da daha çok D vitamini depolamak –D vitamini takviyeleri-, daha çok C vitamini kazanmak -daha çok portakal, limon, yeşil sebze meyve, greyfurt, mandalina-, daha çok demir -kırmızı et, ciğer, balık, bakliyat, yumurta- ve daha çok B 12 kazanmakla, daha fazla hayvansal protein -balık, et, tavuk, süt ürünleri- tüketip daha amino asit kazanmakla ilgili bir durum.
Ve tabiî ki daha güzel bir uyku, daha az stres ve daha aktif bir hayat da vazgeçilmez bir zorunluluk. Bu arada bağırsaklarımızdaki probiyotik gücü de artırmamızda fayda var. Bunun yolu daha fazla mayalanmış yiyecek, kefir, doğal yoğurt, boza, turşu, salep tüketmekten geçiyor.
BUNLAR ACİL!
Diyelim ki bütün bunlara rağmen yine de grip veya nezleye yakalandınız. Benim tavsiyem evde istirahat edip günde 3-4 bardak adaçayı, ıhlamur karışımı çay içmeniz, battaniyenin altında güzel güzel dinlenmenizdir.
Kaynatıp soğutulmuş adaçayı ile sık sık gargara yapmanız, öğlen ve akşam aksatmadan tavuk suyu çorbası ile yemeğe başlamanız da iyi olur.
Ayrıca iki bitkisel destekten faydalanmayı düşünmeniz ve daha soğuk algınlığı, nezle işaretlerini fark eder etmez sambucus özleri veya pelargonium ekstrelerinden istifade etmeye çalışmanız da etkili bir tedavi seçeneğidir.
Bu iki bitkisel özün bulunduğu doğal takviyeler eczanelerde mevcut, kullanmayı düşündüğünüzde eczacınızdan yardım istemenizi ve antibiyotik-lerden kesinlikle uzak durmanızı öneriyorum.
Hıçkırık neden olur, nasıl geçer
Basit sağlık sorunlarından biri de olsa konuşmamızı bozduğu, toplum içinde mahcup edici düzeylere varabildiğinde hıçkırık önemli bir sorun haline gelebilir.
Basitçe akciğer ve karın boşluğunu birbirinden ayıran kalın kas dokusu diafragmanın ani kasılmaları sonucu oluşsa da fazla alkol sigara kullanımından gizlenmiş ama ifade edilememiş psikolojik sorunlara, gülme nöbetlerinden habersiz ve ani gıdıklanmalara, hava yutulmasından zamansız korkulara kadar pek çok şey hıçkırık nöbetlerini başlatabiliyor. Bunlar hıçkırığın önemsiz geçici nedenleri.
Hıçkırıkla ilişkili sağlık sorunları da var tabiî ki. Örneğin farkına varmadığımız biz reflü hastalığının ilk işareti hıçkırık olabiliyor. Bazı sinir sitemi hastalıkları diafragmayı tahriş eden, uyaran tümörler, beyinde gelişen kanamalar, beyin zarı iltihapları, hatta beyin tümörlerinde de inatçı bir hıçkırık uzun süre ilk ve tek işaret olabiliyor.
Bu nedenle birkaç günden fazla süren ve şiddeti giderek belirginleşen hıçkırık sorununu ciddiye almanızı tavsiye ederim.
Geçici çözümlere gelince... Sirke içmek, limon suyu içmek, buz parçalarıyla iyicene soğutulmuş su yudumlamak çözüm olabilir.
Lutein göze iyi geliyor
Lutein doğada yaygın olarak bulunan bir sağlık mucizesi. Kimyasal yapısı nedeniyle “karotenoid” ailesinin doğal bir üyesi! Yiyeceklerle yeteri kadar lutein kazandığınızda hemen her hücreniz bundan memnun oluyor ama en çok da gözleriniz bayram ediyor!
“Karotenoidler” ile göz sağlığı arasında zaten yakın bir bağlantı var: Yeteri kadar “betakaroten” kazandınız mı gece körlüğüne karşı ciddi bir koruma sağlıyorsunuz. Göze fayda sağlayan karotenoidler sadece bunlarla da sınırlı değil. Örneğin “zeoksantin” isimli karotenoidin de göze mükemmel bir destek sağladığı kesin.
Betakaroteinin en zengin kaynakları sarı renkli sebze ve meyveler.
Mesela havuç, Trabzon hurması, kavun hemen aklıma gelenler. Lutein de pek çok yiyecekte bulunuyor. Mesela ıspanak ciddi bir lutein deposu. Çok fazla pişirmez, pişirme suyunu dökmez, hele hele pişirmek yerine çiğ haliyle salata olarak istifade ederseniz ıspanak mükemmel bir göz desteği olabiliyor.
Zeoksantine gelince... Ben ona –tıpkı likopene kırmızı mucize dediğim gibi- “pembe mucize” diyorum. Kan portakalı, pembe greyfurt, somon balığı -ve diğer pembe renkli balıklar, örneğin barbun- zeoksantinden oldukça zengin besinler.
BİR UYARI
Göz seğirmesini ciddiye alın
Göz seğirmesi hepimizin zaman zaman karşılaşabildiği ve çok da ciddiye almadığı bir sorun. Çoğu zaman magnezyum ve potasyum eksikliği ile ilişkilendirsek de göz uzmanları tekrarlayan göz seğirmelerinin hipermetrop, miyop, astigmat gibi kırma kusurundan, yani gözlük ihtiyacından veya göz tansiyonundaki artıştan da –ghlokomdan- kaynaklanabileceğini işaret ediyorlar.
Birden bire ortaya çıkan ve tekrarlayıp duran göz seğirmelerini bir de bu gözle değerlendirmenizde fayda var.
Paylaş