Erkek, kadından daha az yaşıyor

Bir ruh sağlığı uzmanı "Erkekleri tanımak kadınları tanımaktan daha zordur" diyor.

Haksız sayılmaz! Uzmanlar, erkeklerin birçok konuda yalnız "soruları yanıtlamak" değil, "sorun çözmek" ve "soru sormak"tan da hoşlanmadıklarını düşünüyor. Birçok araştırmacı, erkeklerin başlarına ciddi bir felaket gelmedikçe "danışmak ve fikir almak" gibi şeylere pek sıcak bakmadıklarını söylüyor. Konu sağlık olunca da durum değişmiyor. Erkekler, sağlıkları söz konusu olduğunda da "danışmak" ve "dertlerini paylaşmaktan" hoşlanmıyor.

"Eğer erkekleri iyi anlamak mümkün olabilirse, onların kadınlardan neden daha az yaşadıklarını anlamak daha kolay olacak" diye düşünenlerden biriyim. Sağlıklı ve uzun yaşamla ilgilenenler nedense yalnızca kadınların neden daha uzun yaşadıklarına kafa yormuşlar. Bu konuda fikirler ileri sürmüş, projeler üretmişler. Konu "erkeklerin neden kısa yaşadıklarına" geldiğindeyse, nedendir bilinmez, pas geçmişler. Bu yazımızda zor erkeklerin neden daha kısa ömürlü olduklarının yanıtını vermeye çalışacağız.

Değişmeyi sevmiyorlar

Erkekler kadınlara oranla daha çekingenler. Sorunlarını paylaşmakta kadınlardan daha tutucu davranıyorlar.

Değişmeye, ortaya çıkan yeni gelişmelere göre yeni pozisyonlar almaya, değişimlere uyum sağlamaya pek yatkın değiller. "Değişmek" kadınlar için "yenilenmek, yeniden başlamak" gibi güzel anlamlar ifade ederken, erkekler için "bir şeyi başaramamak, var olanı yitirmek hatta vazgeçmek ve bazen de kaybetmek" ile eşanlamlı. Değişimi "döneklik" olarak değerlendirenler bile var.

Hiç dertleşmiyorlar

Daha az konuşup dertleşiyorlar. Yalnızca erkek arkadaşları ile değil kız arkadaşları, sevgilileri ve eşleri ile (hatta kendileriyle) açık seçik konuşmaya, yanlışlarını ortaya koymaya pek sıcak bakmıyorlar. Bunu doktorları ile konuşurken bile yapıyorlar.

Stres üretiyorlar

Duygularını, öfke ve kızgınlıklarını ifade ederken kadınlar kadar açık ve samimi değiller. Hiddete daha eğilimliler. Duygu ve düşüncelerini saklamayı erkekliğin doğal bir parçası, bir gereği gibi görüyorlar. Bu da onlarda iç çatışmaların daha yoğun olmasına yol açabiliyor. İç çatışmaların yoğunluğu daha çok stres, daha sık kalp sorunu ve tansiyon yüksekliği demek!

Arkadaşlık ve dostluk ilişkileri kadınlarınki kadar sağlam ve uzun ömürlü olmuyor. İlkokul arkadaşıyla düzenli olarak buluşup dertleşen, çocukluk veya iş arkadaşlarıyla haftada değil, yılda bir kez bile bir araya gelemeyen erkeklerin sayıları oldukça fazla.

Güç saplantısı var

Doymak bilmeyen bir başarıya odaklanma, güce yakın olma, hatta güç noktası haline gelme eğilimi var. Olanla yetinmeyi, küçük şeylerle sevinmeyi bilmiyor veya beceremiyorlar.

Sol beynini kullanır

Erkeklerin sağ beyinleri kadınlara oranla daha az gelişmiş olabilir. Erkekleri sol beyin yönetiyor ve daha çok etkiliyor. Beynin sol kısmının analitik çalıştığı, mantık ve yargı çizgisinde işlem yaptığı biliniyor. Sağ beyin daha insancıl ve duygusal. Eğer kadınların Venüs’ten, erkeklerin Mars’tan geldikleri doğruysa Venüs sağ beyin, Mars sol beyin olmalı.

Çabuk depresyona girer

Belki şaşıracaksınız ama kadınlardan daha kolay depresyona giriyorlar. İşin kötüsü erkeğe depresyon hiç yakışmıyor. Daha da önemlisi erkeklerin depresyonu depresyon gibi de olmuyor! Depresif erkek sürekli olarak korkular, endişeler, geleceğe ilişkin kaygılar yaşıyor. Ama bunu ne etrafına hissettiriyor, ne de kendi kabul ediyor.

Erkekler menopoz gibi ciddi bir hormonal travma yaşamıyor ama, orta yaşlardaki hormonal kayıplardan çok fazla etkileniyor. Hormonlarındaki küçük fizyolojik azalmaları bile 7 şiddetinde bir deprem gibi hissediyorlar.

Erkeklerin neden kısa yaşadığını açıklayacak daha pek çok sebep var ama ilk akla gelenler bunlar. Bütün bu eksikliklerine rağmen tıptaki ilerlemeler, refah ve eğitimin yaygınlaşması sonucu erkeklerin de ömrü uzuyor. Günümüzde 50 yaş, eskinin 40 yaşına, 70 yaş 60 yaşına eşdeğer haline geldi. Bu nedenle erkeklerin yaşlanmaya bakışlarını yeniden gözden geçirmeleri "inceldiği yerden kopsun" demekten vazgeçip yeni bir "kendine iyi bakma, iyi, mutlu ve güzel yaşlanma" formülü geliştirmeleri gerekiyor. Çünkü ne yaparsa yapsınlar bu yüzyılın sonunda onlar da ortalama 85-90 yıl yaşamak zorunda kalacaklar. Eğer bu uzun yaşamı elleri ayakları tutarak, görerek, işiterek veya hatırlayarak sağlam bir beden ve ruhla tamamlamak istiyorlarsa buna mecburlar.

Doktora gitmez, ilaçlarını kullanmaz, çok sigara içer

Orta yaşlarda filizlenen, şeker hastalığı, hipertansiyon, kolesterol yüksekliği, gut, göbekleneme gibi sorunlar erkekleri daha çok etkiliyor. Bu problemlerin neredeyse tamamı sürekli bir doktor-hasta ilişkisini gerektiriyor. Ne var ki erkekler doktorlara zamanında gitmiyor. Gittikleri zaman da ya sorunlarını tam olarak açıklayamıyor, ya da önerileri gereği gibi uygulamıyorlar.

Erkeklerin tam bir "kendine bakma kusurlusu" oldukları da biliniyor. Erkekler yiyip içtiklerine, aktivitelerine, uykularına, stres yönetimine ve hayatla olan ilişkilerine yeteri kadar dikkat etmiyorlar. Çoğu erkek kişisel hijyenine bile gerekli özeni göstermiyor. Periyodik sağlık kontrollerini zamanında yaptırmıyor. Bu kontrollerde verilen önerileri ciddiye almıyor.

Hastalıklarının tedavisi için verilen ilaçları düzenli olarak kullanmıyorlar.

Korunmaya özen vermiyorlar: Prezervatif kullanmayı, kask takmayı, emniyet kemerini bağlamayı ihmal ediyorlar.

Daha çok alkol alıyor, sigara içiyorlar.
Yazarın Tüm Yazıları