Paylaş
Sadece “göbek genişliği” yani “bel çevresi” değil, “boyun kalınlığı” da önemli bir “sağlıksızlık” göstergesi.
Nedeni şu: Bana göre de boyun çevresi ile insülin direnci, uyku apnesi ve horlama sorunları arasında net bir ilişki var. Kısacası, “ensesi kalın biri” olmak zannedildiği gibi hayırlı bir iş değil. Boyun çevresi genişleyip, ense kalınlaştıkça hastalıklar sıraya giriyor. Hipertansiyona, şeker hastalığına, insülin direncine, uyku apnelerine, kalp ve solunum problemlerine, hatta bellek sorunlarına ensesi kalınlarda daha sık rastlanabiliyor.
Bu nedenle de uzmanlar “karın çevresi”nin takibi kadar ense çevresinin takibinin de önemine işaret ediyor. Bunu özellikle “uyku apnesi” için önemli bir işaret sayıyor.
Rakamsal sınırlara gelince: “Boyun çevresi kadınlarda 40, erkeklerde 43 cm’yi geçmemeli” deniyor.
Kaslarınıza sahip çıkın!
Yaşlılık sürecinin tatsız sorunlarından “yorgunluk, halsizlik ve bitkinliklerin” ve tekrarlayıp duran “düşme”ler ile bunlara bağlı “kırık-çıkık”ların arka planında kas kaybı var. Nedeni şu: Enerji üretim merkezlerimiz yani “mitokondri” cihazlarımızın en çok yer aldığı hücreler, kas hücreleri. Kaybolan her kas hücresi azalan mitokondri sayısı, yok olan enerji üretim istasyonu demek.
Enerji üretemeyen bedenin sorunu da “yorgunluk, bitkinlik, halsizlik” hali. Kötü yaşlanan, gezip tozmayı bırakın, oturup kalkacak gücü bile bulamayan insanların temel sorunu da bu mühim ayrıntıyı bilmemek!
İtiraf edelim: Sadece siz değil, biz doktorlar da “kas erimesi” yani “sarkopeni” meselesinin farkında değiliz. Biz de bu konuda bilgi fakiriyiz.
Unutmayın: Önlem almazsanız 40’lı yaşlardan sonra her yıl kaslarınızın yüzde 2’sini kaybediyorsunuz. Bu 70-80 yaşına gelince yüzde 30-40’lık kas kaybı, ve en az yüzde 25-30’luk bir enerji eksikliği demek. İyi yaşlanmak istiyorsak bu erimeye “dur!” demek zorundayız.
Nasıl mı? Kas erimesini önleyen bir ilaç var mı? Var! Yanıtı aşağıdaki kutuda.
Kas erimesinin ilacı var mı?
Kaslarınızın erimesini önleyebilen birçok ilaç var. İlki düzenli egzersizler. Mümkünse her gün yürümek, sık sık da çömelme egzersizi yapıp, direnç-ağırlık çalışmaları ile kasları güçlü kalmaya, enerji üretmeye zorlamak.
Zira toplam kas kütlemizin yüzde 80’inden fazlası göbek çizgimizin altında; kalça, baldır ve bacaklarda. Bu bölgedeki kasları korumak ilk ve vazgeçilmez görevimiz olacak.
Bunun en ucuz, en etkili yolu da, yürümek, yüzmek, bisiklete binmek, kayak yapmak, dans etmek gibi “aerobik faaliyetler”.
Peki diğer “kas destekleri” neler? D vitamini, bol proteinli bir beslenme biçimi, yeteri kadar koenzim Q10 yani ubiquinol koenzimi, kafi miktarda potasyum ve magnezyum zenginliği ilk akla gelenler.
Özetleyelim: Kas erimesinin ilacı eczanelerde değil, parklar, bahçeler, spor salonlarında bulunuyor. Doğru beslenme planları, güneşten akıllıca faydalanmak kasları koruyor...
İnsülinim yüksek şekerim normal, sorun olur mu?
Açlık insülini 20’yi geçen ama açlık kan şekeri 100 civarında, üç aylık kan şekeri ortalamasını gösteren hemoglobin A1C (HbA1C) seviyesi ise 5.9 olarak saptanan bir hastam, insülin yüksekliği konusunda uyardığımda bana başlıktaki cümle ile yanıt verdi.
Ona, “insülin yüksekliğinin büyük bir risk olduğunu, sorunun sadece kilo fazlalığı ve karaciğer yağlanması ile sınırlı kalmayabileceğini” söyleyince de çok şaşırdı. Hastama, “İnsülin seviyeleri aşırı yüksek olan pek çok kişide henüz diyabet ortaya çıkmadan yıllar önce kalp damarlarında (koroner arterler) plaklar, göz damarlarında (retinal arterler) kanamalar ve pıhtılar, böbrek damarları ve süzme sistemlerinde (glomerüller) hasarlar oluşabileceğini” anlattım. Bu bilgi çok önemli. Zira çoğumuz kan şekerimiz 110 barajını geçene ve doktorlar “Tip 2 diyabet” hastası olduğumuz haberini bize verene kadar ne insülin fazlalığını ne de insülin direncini ciddiye alıyoruz. Problemi sadece “göbekli olmak” ile sınırlı sanıyoruz.
Lütfen sizin de aklınızda olsun: Kan şekeri artışı da, zamanla gelişen trigliserit, kolesterol ve ürik asit yükselişi de sebep değil sonuçtur. Sebep “insülin fazlalığı” yani “ hiperinsülinemi” ve onun neticesinde gelişen “insülin direnci” meselesidir.
Problem bu iki aşamada çözülmez de süreç “gizli şeker” veya “Tip 2 diyabet” aşamasına kadar ilerlerse zaten iş işten geçmişse bile damar hasarı çoktan başlamış demektir.
Uykusuzluk...
◊ Şeker / tatlı krizlerini tetikliyor.
◊ Kaza yapma olasılığını yükseltiyor.
◊ Daha fazla yediriyor.
◊ Unlu, tuzlu ve yağlı besinlere yönlendiriyor.
◊ Tansiyonu yükseltip kalbi hızlandırıyor.
◊ Baş ağrılarını davet ediyor.
◊ Öfke ataklarına yol açabiliyor.
Paylaş