Paylaş
PROBİYOTİK FIRTINASI DİNMİYOR
Sağlıklı bir yetişkinin bağırsaklarında 1-1.5 kilo civarında probiyotik “faydalı” bakteri var. Bu muhteşem güce “mikrobiyom” deniyor. Mikrobiyomunuz ne kadar güçlüyse bağışıklığınız o kadar güçlü, kilonuz o kadar dengeli, kolesterolünüz, şekeriniz, tansiyonunuz o ölçüde normal, alerji, kanser riskiniz daha düşük oluyor. Bu nedenle güçlü bir sağlık için probiyotik gücü korumak, mümkünse de arttırmak zorundayız. 2017’de probiyotik zengini besinler geçmiş yıllara oranla daha sık ve çok tüketilecek. 2017’de sadece probiyotik değil, prebiyotik gıdalara da ağırlık vermek zorundayız. Prebiyotik besinler probiyotik bakterilerin en sevdikleri gıdalar. Mesela soğan, sarımsak, pırasa, bamya, yerelması, lahana… Onlar da 2017’nin yıldız sebzeleri olmalı… Probiyotikli yoğurtlar, probiyotik zengini turşular, bozalar daha sık ve bol yenilip içilecek. Özetle 2017 biraz da “probiyotik yılı” olacak.
ELİNİZE BİR KÂSE ALIN ÇÜNKÜ ÇANAKLAR GERİ DÖNÜYOR
Elinize bir kâse alın. İçine bol bol taze (veya haşlanmış) sebze, haşlanmış bakliyat (mercimek/fasulye/bakla/maş/nohut), fırında hazırlanmış hindi, tavuk, et veya balık, karides, kalamar, istiridye parçaları ekleyin. Canınız biraz da makarna mı çekiyor? Yarım su bardağı kadar az haşlanmış, “al dente” yani “dişe gelir” makarna da ekleyin. Kendinizi daha da çok şımartmak mı istiyorsunuz? Baharatlara (kırmızı-karabiber, limon suyu sirke, balzamik veya nar ekşisi) yüklenin. Kâsedekileri şöyle güzelce karıştırdıktan sonra üzerinde yarım kaşık kadar sızma zeytinyağı gezdirin. Sonrası mı? Oturup afiyetle yiyin. Çok değil, en fazla 15-20 dakikada hazırlayacağınız bu mükemmel karışımla hem karnınız doyacak, hem kaliteli yağ, protein ve karbonhidrat kazanacak, hem de hücrelerinize vitamin, mineral, antioksidan, bağırsaklarınıza “posa bayramı” yaptıracaksınız. Evet, bu yılın en ilgi çekici trendlerinden biri öğle ve akşam yemeklerini bir kâse sağlıklı besinle geçiştirmek olacak gibi görünüyor.
BİTKİSEL PROTEİNLER GELİYOR
Daha çok “protein” yıldızı parlayan trendlerden biri. Özellikle kilo sorunu olanlar proteinden zengin beslenmeyi seviyor. Çünkü protein hem tok tutuyor, hem de insülini tahrik etmediğinden kilo dengesine yardımcı oluyor. Sadece fazla kilolular değil, yaşlılığın bir çeşit “yıkım süreci” olduğunu bilenler de proteine yükleniyor. Peki, hangi protein? Hayvansal olanlar mı (mesela whey proteini), bitkisel/vegan olanlar mı (mesela bezelye/pea proteini)? 2017’de hayvansal proteinler yavaş yavaş “out”, bitkisel proteinler daha “in” gibi görünüyor. Çünkü bitkiseller daha güvenli. Özetle 2017’de peynir altı suyu proteini yerine bezelye, mercimek veya diğer bakliyatlardan elde edilen proteinleri tercih edeceğiz. Kilo sorunu olanlar da, yaşlılar da, baklavadan hoşlanan gençler de bu proteinlere yönelecekler.
ANTİ ASİDİK BESLENME
Sağlıklı her beden mükemmel bir asit alkali dengesi ustasıdır. Siz ciddi yanlışlar yapmadığınız, böbreğiniz, karaciğeriniz iflas etmediği sürece öyle kolay kolay asidoza filan da girmezsiniz. İşte bu nedenle “alkali diyet” yaklaşımının bilimsel temeli koca bir sıfırdır. Siz işin bu “medyatik” tarafını boş verin. 2017’de alkali diyet yerine asit yükü az besinlere yönelmeyi deneyenler çoğalıyor. Çünkü asit yükü az besinlerden sindirim sistemi de, mikrobiyomunuz, yani probiyotik yükünüz de çok ama çok hoşlanıyor. Anti asidik beslenmek için “her şeye limon sıkın!” Yetinmeyin, “her şeye maydanoz olun!” Soğana, sarımsağa, bamyaya, pırasaya, yer elmasına daha çok yüklenin.
DOĞAL TATLAR GÜNDEMDE
Şeker çoktan “tu kaka!” oldu. Üstelik bir de “zehir “muamelesi görmeye başladı. Früktozun ise sadece “sınırlı miktarlarda: en çok 20-30 gram” tüketilebileceği kesinleşti. Yani doğal şeker diye güvendiğimiz meyve şekerinin de dağlarına kar yağdı. Bu gelişmeler de üreticileri yeni tat verici arayışına yönlendirdi. İlki çoktan piyasaya verildi: Steviya. Steviya, yapraklarında şekerden çok daha tatlı özler taşıyan bir bitki. Yapay/sentetik olmaması onu 2017’nin de gündemine taşıyor. Diğerine gelince: O da bitkisel bir tatlandırıcı, adı agave. Ve muhtemelen onu da 2017’de daha sık konuşacağız.
YİNE VE YENİDEN İNSÜLİN DİYETİ
Kilo probleminiz ister insülin direnci nedeniyle oluşsun. İster başka sebeple fark etmiyor, kilo sorununun kalıcı çözümü insülin diyetinden, bizim tabirimizle “30+30+40 modeli” beslenmeden geçiyor. Bu %30 yağ, %30 protein ve %40 karbonhidrat içeren ve karbonhidratların düşük glisemik yüklü olanlarını önceleyen harika bir beslenme modeli. İnsülin direnci diyeti sadece “insülin direnci” olanlara değil, 4-5 kiloluk fazlalıklarından sadece yağ yakıp kas yakmadan kurtulmak isteyenlere de tavsiye ediliyor. Bu diyet planı sizi sadece zayıflatmıyor, insülin seviyelerinizi de azaltıyor. Unutmayın: Uzun, sağlıklı, diyabetsiz, damar sertliksiz, hipertansiyonsuz bir ömrün mühim sırlarından biri de kanınızdaki insülinin seviyesidir. Ve “Ne kadar az insülin, o kadar uzun bir ömür!” formülü herkes için, her yaş için geçerlidir. Netice şu: İnsülin direnciniz olmasa da kilo probleminiz söz konusu değilse de “düşük glisemik yüklü” beslenmeyi ve “30+30+40 modeli”ne yakın bir beslenme planı sürdürmeyi denemeyi öneriyorum. Özellikle 40-70 yaş aralığında…
FASTFOOD’UN DA SAĞLIKLISI olur
Hayat her gün biraz daha hızlanıyor. Yavaşlatabilir miyiz? En azından şimdilik mümkün gibi görünmüyor. Netice şu: Hızlı hayat, “hızlı yemek, ayaküstü bir şeyler atıştırıp durmak” anlamına da geliyor. Üstelik sadece öğle değil, sabah kahvaltıları, hatta akşam yemekleri bile “hızlı gıdalar/fastfood” veya “paket mönüler” ile geçiştiriliyor. Yapacağımız tek şey şu: Mademki “yeni hayat” bizi fastfood’a mecbur ediyor, biz de sağlıklı fastfood’lar geliştiririz. Çoğu fastfood üreticisi de zaten bu yolu benimsedi. Birçok atıştırmalık imalatçısı içinde ilave şeker, katkı maddesi bulunmayan, doğal atıştırmalık arayışına girdi. 2017’de bu ürünlerle de, sağlıklı fastfoodlarla da daha sık karşılaşacağız.
Paylaş