Depresyon tedavisinde kullanılan ilaçların tüketiminde belirgin bir artış var!
Bu artışın depresyonlu olgu sayısındaki çoğalmadan mı, depresyon tanısı koyan doktorların fazlalaşmasından mı kaynaklandığının cevabı belirsiz. Belki her ikisi de doğru. Eğer birincisi -hasta sayısındaki artış- ön planda ise konuyu biraz irdelemekte yarar var. Farklılaşan, zorlaşan, hızla değişen veya ulaşılması olanaksız hale gelen bir şeyler toplumun ruh sağlığını ciddi boyutlarda tehdit ediyor olabilir!
‘MAJÖR Depresif Bozukluk’ olarak da tanımlanan ‘duygu durum bozukluğu ’na erken tanı konulması önemlidir. Depresyonlu hastalarda intihar riskinin yüksek olması, erken tanının önemini gösterir. Yastaki bir kişinin belirtileri üç ay içinde düzelmiyorsa, benlik saygısı önemli ölçüde zedelenmiş, kendini suçlama duygu ve düşünceleri ön plana fazlaca çıkmışsa soruna daha dikkatli yaklaşmak gerekiyor. Depresyonun 25-45 yaş aralığında ve kadınlarda görülme olasılığının daha fazla olduğunu da hatırlatalım.
Duygu durum bozukluğunun oluşmasında biyolojik etkenlerin ve psikososyal faktörlerin rolü var. En etkin biyolojik aktif maddeler, ‘norepinefrin’ ve ‘serotonin’dir. Depresyonda bazı hormonal değişimler de söz konusu. Depresyon kadınlarda LH ve FSH hormonlarını, erkekler ve kadınlarda testesteron seviyelerini ciddi ölçülerde azaltıp, böbrek üstü bezinin ve tiroid bezinin hormon salgılama işlevlerinde de değişimler oluşabiliyor. Büyüme hormonu salgılanmasında uyku ile oluşan artış bozuluyor. Depresyonun büyüme hormonu salgılanmasını azaltıp IGF1 seviyelerini düşürmesine bakılarak depresyonun erken yaşlandırdığı bile söylenebilir.
Anne veya babasını çocuk yaşlarda keybedenlerde, eş ya da çocuk kaybı gibi ağır acılar yaşayanlarda depresyon oluşumu kolaylaşmakta, aşırı bağımlılık duyulan anne ve babanın kaybı orta yaşlı insanlarda bile depresyonu tetikleyebilmektedir.
BELİRTİLERİ NELER
Depresyon bir ‘duygu durum bozukluğu’dur. Kişinin içsel duygusal durumunun ifadesi olan duygu durumundaki bozulma, depresif veya taşkın bir yönde gelişebilir. Depresif yönde gelişen duygu durum bozukluğuna yakalanan hastalarda çok farklı belirtiler oluşmaktadır. Depresyon sorunu görülen hastalarda gözlenen başlıca değişimler şunlardır:
Enerji ve güç kaybı, ilgi kaybı, anlama ve öğrenme sorunları, suçluluk ve güvensizlik duygusu, düşüncelerini belirli konular üzerinde yoğunlaştırma ve odaklanma güçlüğü, yalnızlaşma, geri çekilme, ilgi, sevgi kaybı ve iştah değişimleri...
Depresyonlu hastaların dış görünümlerinde de değişimler oluşabilir. Yüz ve alın çizgilerinin derinleşip belirginleşmesi, görünümün hüzünlü bir hal alması, saça, sakala, el ve tırnaklara bir süre sonra da kılık ve kıyafete bakımın azalması, çökük omuzlar dikkati çekebilir. Hareketlerde yavaşlama, durgunluk, sıkıntılı ve kaygılı bir görünüm gözlenebilir. Konuşma ritmi ve hızı yavaşlamış, sesin tonu azalmıştır. Az konuşurlar, zor yanıt verirler. Ağır vakalarda tam bir suskunluk hali bile şaşırtıcı değildir. Ağlama eğilimi, üzüntü ve acının ifadesinde aşırılık, yoğun bir geri çekilme arzusu, yakınları tarafından bile kolayca hissedilir derecelere ulaşabilir. Depresyon sorunu ile boğuşan hastalar tedirgin ve bunaltılı bir görünüm de verebilirler. Hastalar sık sık eskiden çok zevk aldıkları ve ilgi duydukları şeylere karşı ilgisizleştiklerini belirtirler. Unutkanlık sık belirtilen bir yakınmadır. Aslında gevşek bir bellek bozukluğu değil, üzüntü ve sıkıntıya bağlı bir dikkat azalması ve ‘kayıt kusuru ’ vardır.
GÜVEN DUYGUSU AZALIR
Sadece düşünceler değil, hareket de bir miktar yavaşlamıştır. Pişmanlıklara ve acıya sık rastlanır. Ruhsal yaşama çaresizlik ve umutsuzluk duygu ve düşünceleri egemen olmuş, motivasyon kaybı ciddi düzeyde artmıştır. Kendini suçlama, pişman olma, yanlış gidişten kendini sorumlu tutma sık görülen belirtilerdir. Hastalar kendilerini işe yaramaz, değersiz, başarısız ve küçük görebilirler. Varlığını ve yaşamın anlamını kaybettiği duygusuna takılıp kalabilirler. Bir süre sonra bu sorunların üstüne izahı güç ve birbiri ile ilgisiz bedensel yakınmalar da eklenir: Ağrılar, bulantılar, kramplar, kasılmalar, gaz, spazm ve çarpıntılar, kulak çınlamaları, denge sorunları, baş dönmeleri birbiri ardına vücuda yerleşiverir. Bu gelişmeler hastaların kendilerine güvenlerini daha da azaltacak, endişelerini ve duygu durumlarındaki bozulmayı daha da arttıracaktır. Bulantı, yemek kokularına tiksinti, iştah ve kilo kaybı da sık görülür. Aşırı yeme eğilimi, iştah sapmaları ve kilo alma sorunu ile daha seyrek karşılaşılır.
Uyku sorunları bazen çok hafif bazen de bezdirici ve yorucudur. Uykuya dalma güçlüğü, sık sık tekrarlayan uyku bölünmeleri ve erken uyanmalar en sık karşılaşılan uyku sorunlarıdır. Depresyonda cinsel istekte (libido) azalma da oluşabilir. Depresyonun cinsel yaşam üzerindeki olumsuz etkisi çoğu kez fark edilmez, gözden kaçar.
TEDAVİSİ ÇOK KOLAY
Depresyon, ruhsal ve bedensel bütünlüğü bozan, her iki alanda da önemli ve ilerleyici sorunlar yaratıp yaygınlaşan bir sağlık sorunudur. Sorunun yaşlılar, gençler ve çocuklarda da sıklaşması üzücü ve araştırılması gereken bir durumdur. Sağlığın ve kaliteli hayatın bu önemli tehdidine ilişkin erken işaretleri tanımakta, hazırlayıcı ve kolaylaştırıcı nedenleri belirleyip mümkünse uzaklaştırmakta yarar var. Depresyonun tedavi edilebilir bir sağlık sorunu olduğunu unutmamalı, mutlu ve neşeli bir yaşam sürmeyi olanaksız hale getiren bazı bedensel hastalıkları taklit ederek gereksiz üzüntü ve endişelere yol açan bu sinsi soruna karşı uyanık olmalısınız.
DEPRESYONUN İŞARETLERİ
Depresyonlu hastalar, kendilerini üzgün ve boşlukta hissedebilir, yakınları onlardaki geri çekilmeleri, üzgün ve ağlamaklı duruşları fark edebilirler.
Daha önceden keyifle ve istekle yapılan bazı etkinliklerden, uğraşılardan zevk alamama ve onlara karşı kayıtsız kalma da dikkati çekebilir.
Anlamsız kilo kayıpları ve kilo almalar, iştah düzeyinde artış veya azalmalar.
Uyku kaçmaları ya da aşırı uyumalar, huzursuzluk, sinirlilik ya da durgunluk hali.
Sabahla birlikte başlayan derin ve bezdirici bir bitkinlik, güçsüzlük, gün içinde sık sık oluşan enerji dalgalanmaları, akşama doğru belirginleşen yalnızlık duygusu ve kararsızlık.
Ağır vakalarda yineleyip duran ölüm düşünceleri, intihar etme eğilimleri.