Paylaş
Kısacası, trafik tabelasında “sarı” değil “kırmızı” ışık yanıyor. Eğer “can yakıcı” sözcükleriyle ifade edilen bazı tedbirleri bir an önce alıp uygulamaya da ciddiyetle sokmazsak sağlık sistemimiz tıkanacak, kayıplarımız daha da artacak. İşte bu nedenle gelebilecek eleştirileri daha en baştan kabullenerek geçen hafta yaptığım önerileri -üzülerek ve daha da sertleştirerek- bir kez daha tekrarlamak istiyorum.
BANA GÖRE
NE YAPMALIYIZ
Karşılaşabileceğimiz daha ağır neticeleri önlemek için tavsiyelerim şunlar:
ÖNERİ 1: 4 Aralık Cuma günü itibarıyla 10 gün sürecek bir yasaklama süreci başlatılmalı. 4 Aralık’tan itibaren hafta içi her akşam saat 21.00’den başlayarak sabah 05.00’e kadar sürecek bir sokağa çıkma kısıtlaması uygulamasına geçilmeli. Hafta içi uygulanan bu kısıtlamalara ek olarak bu yasaklar 5-6 ve 12-13 Aralık cumartesi-pazar günlerinde tam gün olarak sürdürülmeli. Kısacası 4 Aralık Cuma günü başlatılacak kısıtlamalar 14 Aralık Pazartesi sabahı saat 05.00’e kadar devam etmeli.
ÖNERİ 2: Bu süre içerisinde lokanta, kafe ve büfelerde gel-götür/al-götür ve benzeri uygulamalar yasaklanmalı, sadece paket servis yapılmasına izin verilmeli.
ÖNERİ 3: AVM’lerin açık kalma süreleri kısıtlanmalı. Ayrıca AVM içindeki restoran ve büfeler için de sadece paket servise izin verilmeli.
ÖNERİ 4: 4-14 Aralık tarihleri arasında şehirlerarası ulaşıma da ciddi kısıtlamalar getirilmeli. Örneğin HES kodu kontrolü yapılmadan hiçbir yolcunun seyahatine izin verilmemeli.
ÖNERİ 5: Özellikle büyükşehirlerde, mümkünse de her yerde mesai saatlerinde yaşanan toplu ulaşım meselesinin çözümü için yerel yönetimlerle birlikte ciddi ve etkili önlemler alınmalı. Toplu taşımadaki kalabalıklaşma mutlaka engellenmeli.
0 KAN GRUBU DAHA MI ŞANSLI
COVID-19 enfeksiyonunun bazılarında daha hafif veya daha ağır seyrettiği biliniyor. Burada temel belirleyicinin de “bağışıklık gücü” olduğu kabul ediliyor. Kanada’da yapılan yeni bir araştırma kan grupları ile COVID-19’a yakalanma riski arasında da bir ilişkinin olabileceğini gösterdi. Araştırmaya göre, COVID-19’a yakalanma riski 0 kan grubuna sahip olanlarda yüzde 12 daha düşük bulundu. Ayrıca kan grubunuz ne olursa olsun eğer “Rh negatif” biri iseniz siz biraz daha şanslısınız: COVID-19’a yakalanma riskiniz yüzde 21 oranında daha düşük olabiliyor.
BİR UYARI
DİYABETLİLERDE RİSK KATLANARAK ARTIYOR
BAŞTAN beri yazıyor, söylüyor, altını ısrarla çiziyor, “Bu can sıkıcı süreçte özellikle kronik hastalığı olanların çok ama çok daha fazla tedbirli olmaları, kendilerini daha sıkı bir koruma çemberi içine almaları gerekiyor” diyoruz. Bizi risk grubu içini sokabilecek o kronik hastalıkların en başında da şeker hastalığı olduğunu ısrarla belirtiyoruz. Geçtiğimiz haftalarda da hatırlattım: Şeker hastaları bu belalı virüse maalesef daha kolay yakalanıyor, hastalığı daha ağır geçiriyor, yaşamlarını kaybetme bakımından da daha fazla risk taşıyor. Ama bundan daha da kötü durumlar var. Komplikasyonlar söz konusuysa iş iyice ciddileşiyor.
AMAN DİKKAT
RETİNOPATİLİ DİYABETLİLER DAHA DİKKATLİ OLMALI
DİABETES Research and Clinical Practice dergisinde yayımlanan yeni bir çalışma, bu riskin özellikle göz komplikasyonu (retinopati) gelişmiş diyabetlilerde çok daha yüksek olduğunu onayladı. Araştırmaya göre retinopatisi olan diyabetliler, COVID-19 nedeniyle hastaneye yatırıldıklarında entübasyona daha çok ihtiyaç duyuyorlar. Ve bunlarda entübasyon gerektirme riski en az 5 kat artıyor. Bana göre aynı risk koroner kalp hastalığı ve böbrek yetmezliği saptanan diyabetliler için de söz konusudur. Zira her üç durumda da küçük kan damarlarında diyabete bağlı ciddi hasarlar saptanıyor. Bu damarsal hasarlar ise COVID-19’un en korkulan sonuçlardan birine, “pıhtılaşma problemleri”ne çanak tutuyor. Neticede de hastalık çok daha ağır seyredebiliyor.
OKUR SORUSU
OTURMAK NASIL HASTA EDİYOR
DAHA önce de yazdım: Siz oturma eylemini başlattıktan en geç 20-25 dakika sonra kalça kaslarınızda “insülin direnç” hali başlıyor. Bu tatsız gelişme ise kanda insülin artışına, şeker-yağ ayarının altüst oluşuna, kilo almaya, damar yaşlanmasına sebep oluyor. İşte bu nedenle bu sayfada size sık sık “Oturmak bedene yapılan en büyük ihanettir!” uyarısı yapılıyor. Netice şudur: Çok gerekli değilse, oturarak geçirdiğimiz süre 20-30 dakikadan uzun sürmesin. Ara verip hiç olmazsa 3-5 dakikalık kısa bir yürüyüş yapmayı lütfen ihmal etmeyin.
MANTI MI, MAKARNA MI
BAŞLIKTAKİ soruyu daha önce de yanıtladım ama tekrarda fayda var: İkisinin de kendine has lezzeti, besleyici yönleri var. Eğer İtalyan mutfağına tutkun biriyseniz makarnayı, Anadolu mutfağını tercih ediyorsanız mantıyı tercih edin. Makarnayı tercih ettiğinizdeyse onu az pişirmenizi, mümkünse yoğurt veya kıymayla tüketmenizi tavsiye ederim. Zira az pişmiş ve proteinle evlendirilmiş makarnanın lezzeti daha fazla, zararı daha azdır. Az pişmiş makarnanın “kan şekerini aniden yükseltip insülin patlamalarına yol açma” ihtimali azalır. Mantıya gelince... Mantı bir hamur işi mucizesidir. İçine yerleştirilen kıyma ve üzerine eklenen yoğurt mükemmel bir “karbonhidrat-protein evliliği” örneğidir. Lezzet de besleyicilik de zarar verme ihtimalini azaltma mantığı da 10 numaradır. Kısacası mantıda sadece lezzet değil, mantık da var. Dolayısıyla mantıyı makarnaya tercih etmek lazım.
BİR ÖNERİ
D VİTAMİNİ ÜCRETSİZ DAĞITILAMAZ MI
ŞU bilgi net ve açık: D vitamini rezervleri yeterli olanlar, COVID-19’da mücadelede daha şanslılar. Bu şansı dikkate alan bazı ülkeler (mesela İngiltere) koronavirüse karşı verilen mücadele kampanyasına “risk grubundaki kişilere ücretsiz D vitamini dağıtımı”nı da eklediler. Bilindiği gibi D vitamini en ucuz doğal desteklerden biri. Her gün düzenli alınan D vitamini desteği eğer virüsle mücadeleyi kolaylaştıracaksa -ki bunu doğrulayan çok sayıda bilimsel veri var- bizde de riski yüksek ama ekonomik imkânı sınırlı kişilere devletimiz ücretsiz D vitamini desteği dağıtımını mutlaka düşünmeli. Bana göre bir başka çözüm de D vitamini ile güçlendirilmiş gıdalar olabilir. Örneğin belirli bir süre yoğurtlara, peynirlere ve benzer yiyecek ve içeceklere (ayran) D vitamini eklenebilir.
Paylaş