Paylaş
Uzmanlar bu yeni çalışmayı da dikkate alarak D vitamininin özellikle kanserle mücadelede önemli bir yardımcı olabileceğini düşünüyor. Benim kanaatim de bu yönde. Kanserden korunmanın bir yolu da, bedende yeteri kadar D vitamini bulundurmaktır.
Özellikle son yıllarda dünya ölçeğinde bir “D vitamini noksanlığı” sorunu yaşanıyor. Durum bizde de aynı. Bunun birden çok nedeni var, ama en önemlisi güneş ışığından yeteri kadar istifade edememek. Çünkü bedenimizin ihtiyaç duyduğu D vitaminin en az yüzde 80’i güneş ışınlarının etkisiyle cildimizde üretiliyor. Ne kadar dikkatli ve dengeli beslenirsek beslenelim yiyecek içeceklerle D vitamin ihtiyacımızın ancak beşte birini karşılayabiliyoruz. Yani bu iş güneş ışınlarından faydalanmadan (ya da böyle bir imkân yoksa D vitamini desteği kullanmadan) başarılamıyor.
GÜNEŞTEN KORKMAYIN
Son yıllarda güneş ışınlarından faydalanma konusunda herkeste bir korku var, bu nedenle de çoğu insan güneşlenmek istemiyor. Güneşlenenler de bol bol “koruyucu krem” sürüp güneşin ciltte D vitamini üretmesine engel oluyor. Ya cilt kanserine yakalanacağından ya da ciltlerinin erkenden yaşlanacağından korkarak yapıyorlar bunu. Oysa D vitamini üretmek için cildi sadece 15 dakika güneş ışığına bırakmanız yetiyor.
El, yüz ve kollarınızın her gün 15 dakika güneş ışığına maruz kalması halinde vücudunuz ihtiyacı kadar D vitamini tıkır tıkır üretiyor! Hatta bu işi haftada 4-5 kez yapmanız bile yetebiliyor. Ama çoğumuz ya dikkatsizlik ya da korkudan bu işi hakkıyla yapmıyoruz. Güneş ışığından faydalananların çoğu da kullandıkları “koruyucu” kremler nedeniyle ciltlerinin güneş ışınlarındaki ultraviyole ile buluşarak D vitamini üretmesine engel oluyorlar.
GÖRÜNMEZ İLAÇ
İşte bu nedenle toplumumuzda yaygın bir D vitamini açığı var. Çocuk, yetişkin, yaşlı herkes için söz konusu olan bir problem bu. Oysa D vitamini yalnız kanserden korunmada değil, damar sertliğini önlemede, kemik ve kasları güçlendirmede, bağışıklığı desteklemede, kiloyu kontrol etmede, şekeri, tansiyonu dengelemede, bağışıklığı güçlendirmede ve daha pek çok alanda adeta bir “görünmez ilaç” gibi çalışıyor. Bu sorunu çözmek zorundayız...
Ne Yapmalı
D vitamini noksanlığını anlamanın yolu basit bir kan testi ile D vitamini seviyesini ölçtürmekten geçiyor. Özellikle güneşten uzak kalanların, kemik erimesi problemi yaşayanların, orlistat, kortizol, karbamazepin ve benzeri ilaçları kullananların, böbrek yetmezliği, karaciğer hastalığı bulunanların, 60 yaşın üzerinde olanların ve osteoporozu olanların bu testi özellikle yaptırmalarını tavsiye ederim. D vitamini seviyesi hiçbir zaman 20 ng/ml’nin altında olmamalı. Doğrusu, bu rakamı 50’nin üzerinde tutmak gibi görünüyor.
Eğer bu değerin altındaysanız D vitamini desteği almanızı tavsiye ederim. Her gün 400-800 ünite D3 vitamini ya da doktorunuzun önereceği dozlarla bu destekten faydalanabilirsiniz. Yağda eriyen dolayısıyla vücutta depolanan bir vitamin olduğu için sakın kendi başınıza hareket etmeyin, D vitamini desteklerini doktorunuza danışmadan, kan tahlilinizi yaptırmadan kullanmaya kalkmayın.
Kendi kendine zayıflama tüyoları
Birkaç kilo fazlalığınızdan kendi kendinize kurtulmanın yolunu arıyorsanız aşağıdaki önlemlerden faydalanmayı düşünün. Biraz dişinizi sıkar ve bu planı ısrarla uygularsanız sabit bir diyet listesine ihtiyaç duymadan da birkaç kiloluk yağ fazlalığınızdan kurtulabilirsiniz.
- Günde 3 ana, 3 ara öğün yemeyi unutmayın.
- Mümkün olduğu kadar en büyük öğünü kah-valtıya ayırın, öğlen daha az, akşam en az yiyin.
- Yavaş yavaş ve iyice çiğneyerek yemeye özen gösterin.
- Bol bol su için.
- Günde en az iki bardak yeşil çay içmeyi ihmal etmeyin.
- Yemeğe salatayla ya da çorbayla başlayın.
- Yağı az, kalorisi düşük sebze çorbalarını tercih edin.
- Ara öğün seçeneklerinizi ceviz (3-4 adet), badem veya fındık (8-10) adet yönünde kullanın.
- Açlık atağı yaşarsanız bir meyveyle geçiştirmeye çalışın.
Paylaş