Hayatı iyileştirmenin ve sağlığa doğru, etkili ve kalıcı yatırımlar yapmanın yolu öncelikle beyinden geçiyor. Eğer işin “düşünsel ve ruhsal” yönünü halledebilirseniz bedensel yanı kendiliğinden geliyor.
Beyni olumlu, yapıcı ve umut verici duygulara adapte etmek şart! “Beyni iyi şeylere adapte etmenin” en kolay yolu ona iyi duygular yüklemek, olumlu-pozitif bir bakışı alışkanlık haline getirmek, hoşgörülü, paylaşımcı biri olmak, affedebilmek, az eleştirip çok övmektir. Ayrıca “cömert ve yardımsever bir yapılanma” da beyne en az Omega-3 ve ginkgo kadar iyi geliyor. “Olumlu düşüncenin gücü” zaten biliniyordu. Yeni çalışmalar da iyi yaşayıp güzel yaşlanmanın olumsuz düşünceleri azaltmakla yakından ilişkili olduğunu doğruluyor. Olumlu düşünmek kanserden ülsere, reflüden kolite pek çok sorunun da en etkili ilacı gibi görünüyor.
İLİŞKİ DETOKSU ŞART
İyi bir hayat için “kalabalıklaşmak” tabii ki önemli ama kalabalıklaşacağım derken çevrenizi kirletmemeye de özen göstermeniz gerekiyor! Gereksiz ilişkileri sonlandırmak -ilişki detoksu da deniyor-, anlamsız ilişkileri temizleyip ayıklamak zaman zaman yapacağınız birikmiş evrak temizliği kadar önemli bir uygulama olmalı. Sizi aşağı çeken sorun, stres, kavga, gerginlik yükleyen ilişkileri temizlemezseniz duygusal bagajınızı da boşaltmanız mümkün olmuyor. Daha sık seyahate çıkmak, yeni ve farklı ortamlar, yaşamlar, mutfakların farkına varmak değişimin önemli araçlarından biri. Sürekli aynı yerlere gitmek yerine farklı yerlere yolculuk yapmaya özen gösterin. Bunu yaparken de güvenlik ve konfor gibi temel faktörleri gözden kaçırmayın.
DUANIN GÜCÜNDEN İSTİFADE EDİN
Bütün araştırmalar “duanın ruhsallık, yani inanç gücünün hayatı iyileştirip güzelleştirdiğini, ömrü uzattığını” doğruluyor. İlahi güçlere inanmak, olan biteni başka güçlerin varlığına bağlamak zayıflığınızı kabullenmenizi, yardım istemenizi kolaylaştırıyor. Kendinizi güvende hissetmenizi, endişe ve korkuyla daha kolay mücadele etmenizi sağlıyor. Dua etmek de başlı başına bir tedavi edici gibi görünüyor. İnanç dünyası güçlü olanlarda psikosomatik hastalıklara, depresyon, panik bozukluk ve benzeri ruhsal sorunlara, bağışıklık bozukluklarına daha az rastlanıyor. Bu grupta yer alanların hipertansiyon, kalp damar hastalıkları, kanser gibi sağlık sorunlarıyla mücadele etmeleri, hastalandıkları zaman da daha çabuk iyileşmeleri dikkati çekici gözlemler.
YAŞLANMAYI KABULLENİN
Önemli bir nokta da iflah olmaz bir “yaşlanma düşmanı gibi davranmamak”tır. Yaşlılığı hayatın olması gereken bir bölümü gibi kabul etmek, onun ruhsal ve fiziksel değişimlerini kabullenmek, hatta kazanılmış bir servet gibi görebilmek önemlidir. Abartılmış estetik girişimler, tekrarlanan kozmetik prosedürler, dalga geçilecek boyutlara ulaşan kas geliştirmeler, ölçüsünü yitirmiş antrenman, egzersiz tutkuları bedeni değilse bile ruhu kesinlikle yoruyor. Gençleştirmek bir yana daha erken yaşlandırıyor. Yaşlanmaktan değil, sağlıklı yaşlanamamaktan korkmak, iyi ve güzel, huzurlu ve keyifli yaşayamamaktan endişe etmek en doğru yaklaşımlar olarak gösteriliyor.
BAĞIŞLAYIN
Biri bana en sevdiğin ilk on cümleyi yaz dese “bağışlamak unutmaktır” bunların içinde mutlaka yer alırdı. İyi yaşlanmak istiyorsanız affetmeyi de öğrenmek zorundasınız. Bununla da kalmamalı, affettiğiniz şeyi-kişiyi daha o anda unutmalısınız. Kin tutanlar, öfke duygusundan sıyrılamayanlar kalp damar hastalıkları, kanser, depresyon ve benzeri sorunlarla daha çok ve sık yüzgöz oluyorlar.
BİR SORU/BİR CEVAP
Akut nefrit ne anlama geliyor
Böbreğin süzme fonksiyonunu üstlenen, yapısında herhangi bir nedenle meydana gelen iltihabi değişikliklerde “nefrit” sözcüğü kullanılıyor. Eğer bu iltihabi değişimler birden bire ortaya çıkmış ve hızlı bir seyir gösteriyorsa “akut nefrit” tanısı konuyor. Akut nefritin başlıca belirtileri şunlar: İdrar miktarında azalma, kanlı veya çay rengi idrar yapma, göz kapaklarında ve vücudun diğer bölümlerinde şişme, iştahsızlık, kan basıncı yükselmesi, baş ağrısı. Bu işaretlere daha başkalarını da eklemek mümkün. Eğer bu belirtilerden herhangi biri söz konusu olursa en yakın dâhiliye veya nefroloji uzmanı ile görüşmekte yarar var. Dr. Evren Altınel
UZMAN GÖRÜŞÜ
Yumurtalık kistleri önlenebilir mi
Birçok kadında yaşamının herhangi bir döneminde yumurtalık kistleri oluşabilmektedir. Kistlerin çoğu zararsızdır ve çok az şikâyete sebep olur ve yine kistlerin çoğu birkaç ay içinde kendiliğinden kaybolur. Bazı kistler ise çok büyürlerse veya burkulup yırtılırlarsa karın ağrısı yapabilir, bazen bu durum apandisit ile bile karıştırılabilir. Yumurtalık kistlerinin zararlı olanları doktorunuz tarafından belirlenip tedavi edilir. Yumurtalık kistlerinin oluşmasını engelleyecek kesin bir yöntem olmamakla birlikte düzenli takip ve kontroller yapılırsa bu kistler daha erken tespit edilip tedavisi yönüne gidilebilir. Yumurtalık kistleri veya tümörlerinin çok geç evrede belirti verdiği göz önüne alınırsa erken teşhisin önemi açıktır. Bazen kist oluşumları doğum kontrol haplarıyla bile önlenebilirken, bazen de geniş çapta operasyon gerektirebilirler. Dr. Erhan Cankat
İYİ HABER
Sağlıklı yaşlanmak için mükemmel bir kombinasyon
Berkeley Üniversitesi’nde yapılan çalışmalar özellikle L-Carnitin ve Alfa Lipoik Asit’in beraber kullanıldığı durumlarda hücrelerin enerji üretim merkezi olan mitokondri DNA’sının yapısının daha iyi korunabildiğini gösterdi. Mitokondrisi genç ve sağlam hücre daha sağlıklı ve uzun ömürlü oluyor. Bu nedenle eğer bu yaz uygulayabileceğim bir antioksidan destek planı olabilir mi diye aklınızdan geçiriyorsanız her gün aç karna 200 mg Alfa Lipoik Asit ve 500 mg L-Carnitin almayı düşünebilirsiniz. Daha iyi sonuç almak istiyorsanız bu takviyeyi günlük 30-40 dakikalık yürüyüşlerle de desteklemenizi öneririm. Tabiî ki günün serin saatlerinde. Diyetisyen Nilüfer Bayram
BİR UYARI
Radyolojik incelemeleri abartmayın
Gereğinden sık tekrarlanılan, lüzumsuz yere yaptırılan radyolojik incelemelerin sağlık sorunlarını teşhis etmenin ötesinde zararlı bile olabileceği aklınızda olsun. Özellikle son zamanlarda neredeyse bir moda haline gelen ve çok sık tekrarlanan mamografiler, bilgisayarlı tomografi ile yapılan anjiyografik incelemeler, kemik yoğunluğu ölçümleri ve “laf olsun torba dolsun” diye yapılan kemik yoğunluğu ölçümleri, CT’ler, hele bir de kalibrasyonları iyi yapılmamış, kontrolleri zamanında gerçekleştirilmemiş cihazlarla gerçekleştiriliyorsa ciddi bir radyasyon birikimine sebep olabiliyor. Doktorunuza sormadan, çok gerekli olduğu anlaşılmadan radyolojik inceleme yaptırmak gibi bir yanlışı yapmayın.