Paylaş
Çocukların beslenmeleri bizden farklı. Onların “yaşamsal” bazı besin unsurlarının eksikliğine dayanmaları daha güç. Ayrıca sürekli bir “büyüme” ve “yenilenme” süreci içinde olmaları beslenmenin “içyapısını” çok daha “hassas” hale getiriyor.
Kısacası sadece “ne kadar?” değil, “ne yedikleri?” ve bunlardan “ne ölçüde faydalandıkları” da mühim bir ayrıntı.
Çocuğunuz varsa özellikle şu üç maddenin eksikliği konusunda dikkatli olun: Demir, Omega-3 ve D vitamini! Peki ne mi yapmalısınız? Listede çinko, magnezyum, B12 vitamini, C vitamini, beta karoten ve daha pek çok ayrıntı daha var.
Ama bu “ilk üç” bizde en mühimleri. Buyurun...
VARAN 1
DEMİR NOKSANLIĞI TEHLİKELİ
Araştırmalara göre neredeyse beş çocuktan biri demir eksikliğinden muzdarip. Çocukların büyümesini, boy atmasını ve hatta beyin gelişimini olumsuz etkileyen bu sorun.
Ayrıca kansızlığa da sebep olabiliyor. Bu yüzden onların demirden zengin yiyecekler tüketmesine özen gösterin.
Kırmızı et, demir açısından son derece önemli bir kaynak. Etli sebze yemekleri, pekmez, yumurta, yoğurt, ceviz, fındık, kuru meyveler de demir açısından zengin bir diyette yer alması gereken besinlerdir.
Ve tabiî ki ciğer! İster tavuk, ister dana ciğeri. Fark etmiyor.
Karaciğer tıka basa demir dolu. Bizim önerimiz ise geleneksel Arnavut ciğeri.
VARAN 2
D VİTAMİNİ ÇOK ÖNEMLİ
Bu vitaminin noksanlığı oldukça yaygın bir problemdir. Büyüme ve gelişme için elzem olan D vitamini, sadece kas ve kemikleri değil, bağışıklık sistemi, kemik iliği ve gözleri de destekler. Eksikliği durumunda çocuklar daha sık ve kolay hastalanır, gelişmeleri yavaşlar ve bazı hastalıklara yakalanma riskleri artar.
Çocuklarınıza D vitamini kazandırmak için güneşten daha sık istifade etmelerini sağlamalı ve beslenme planlarına D vitamini ile zenginleştirilmiş süt ürünleri, kahvaltı gevreği ve yoğurt eklemelisiniz.
Gerekirse, D vitamini seviyelerini ölçtürerek D vitamini damlalarından da faydalanabilirsiniz.
Tabii ki bunun uzman kontrolünde yapılması gerekiyor.
Onları her gün güneşle buluşturun. Güneş girmeyen bedene hastalık girer cümlesini adeta ezberletin.
VARAN 3
OMEGA-3 ŞART!
Omega-3 yağ asitlerinin çocuk beslenmesindeki önemi son yıllarda çok daha net anlaşıldı. Omega-3 yağ asitleri (EPA ve DHA) bedende üretilemiyor. Bu yüzden dışarıdan alınmaları gerekiyor.
Araştırmalar, bebeklerin daha anne karnındayken bile bu hayati yağ asitlerine ihtiyaçları olduğunu gösteriyor. Omega-3 yağ asitlerinin, özellikle beyin ve gözlerin gelişimi, sinir sisteminin olgunlaşması ve pıhtılaşma sisteminin dengeli çalışması için önemli olduğunu unutmayın.
Yapabileceğiniz en doğru şey çocuklarınıza balık yeme alışkanlığı kazandırmak, yağlı balıkları sevdirmektir. Dilerseniz, Omega-3 desteklerinden de faydalanabilirsiniz.
Bu destekleri çocuklar, anne adayları ve emziren anneler de kullanabilir. Bu besin takviyelerinin güvenli, ağır metallerle kirlenmemiş kaliteli ürünler olmasına özen gösterin.
NOT ALIN
Kalsiyumun doğal kaynakları
Kalsiyumdan en zengin besinler süt ürünleri.
Yoğurt, peynir, süt ve ayran sadece kalsiyum değil, D vitamini, fosfor ve proteinden de zengin olduklarından kemikler için mükemmel besinler.
Bir su bardağı yoğurt ya da sütte 300-350 miligram, 50 gram peynirde ise yaklaşık 200 miligram kalsiyum var. Peynir ne kadar sertse kalsiyum oranı da o ölçüde yükselir. Koyu yeşil yapraklı sebzeler ve hamsi gibi kılçığı ile birlikte tüketilen balıklar da mükemmeldir.
Kalsiyumdan zenginleştirilmiş kahvaltılık gevrekler de listeye eklenebilir. Bademde de bol miktarda kalsiyum var.
Fakat yeşil yapraklı sebzeler kalsiyumdan zengin olsalar da süt ürünleri kadar değerli sayılmazlar.
Ispanaktaki oksalat, tohumlardaki fitatlar, bu besinlerdeki kalsiyumun emilimini azaltır.
Önerim, kalsiyumu sert peynirler ve yoğurttan almanız. Sütteki kalsiyumun pek yararlı olmadığını, daha doğrusu bu kalsiyumdan faydalanamadığımızı düşünüyorum.
Amerika süt tüketiminin en yüksek olduğu ülkelerden biri olduğu halde, kemik yoğunluğu değerlerinin hiç parlak olmaması bu görüşümü destekliyor.
Kahve, çay ve kolalı içeceklerde bulunan kafeinin de kalsiyum emilimini azaltabileceği aklınızda olsun.
Sadece üç adım yetiyor
Metabolizmanız tembel. İyi çalışmıyor. Çare arıyorsunuz. Diyelim ki, günde iki-iki buçuk litre su içtiniz. Beslenme uzmanınızı dinleyip hayvansal protein tüketiminizi de arttırdınız. Yine bir başka tavsiyeyi dinleyip her gün birkaç bardak yeşil çay tükettiniz. Hızınızı alamayıp acı biber yiyip yakışan her şeye tarçın da eklediniz.
Peki, tüm bunlar metabolizmanızı ne kadar hızlandırabilir? Çok değil. En çok yüzde bir! Bilemediniz yüzde iki.
Özetle metabolizma hızı söz konusu olunca bunlara çok fazla umut bağlamasanız iyi olur. Metabolizmayı hızlandıran en önemli, en etkili şey egzersizdir.
Kas yapınızı güçlendirmek ve onları çalıştırmaktır. Eğer daha hızlı bir metabolizma istiyorsanız, vücudunuzun motor gücünü artırmanız şart.
Diyelim ki bir tane arabanız var. Arabanızın daha hızlı gitmesini istiyorsunuz ve iki yanına rüzgârgülü takıyorsunuz. İşte o rüzgârgülleri arabanızı hızlandırmada ne kadar etkili olabilirlerse, bu yiyecekler de metabolizmanıza hız eklemekte ancak o kadar etkili olabilir.
Yapmanız gereken arabanızın motor gücünü artırmak olmalı. Bunun da yolu kaslarınızı güçlü tutmak ve kullanmaktan geçer.
Ne kadar güçlü ve aktif kaslarınız olursa o kadar çok kalori yakarsınız.
Aslında hesap basit; metabolizmayı etkileyen bu besinlerden tükettiğinizde ekstradan birkaç kalori yakarsınız. Zaten üç adım atsanız da aynı kaloriyi harcayacaksınız.
UNUTMAYIN
Şeker cildi hızlı yaşlandırır
Cilt yaşlanmasının başlıca nedenlerinden biri, glikasyon denilen bir mekanizma. Kan şekerinin çok sık oynaması glikasyona (kolajenin şekerlenip tahrip olması ve elastikiyetini kaybetmesine) ve cildin daha hızlı yaşlanmasına neden olur.
Aynı, şekerin ısıtıldığında karamelize olarak katılaşması gibi, şeker molekülleri de ciltteki kolajen ve elastine bağlanarak onları sertleştiriyor. Bu mekanizma da cildin yaşlanmasına neden oluyor.
Glikasyonu önlemenin yolu meyve sularından, şekerli içeceklerden ve tatlılardan uzak durmaktan geçiyor. En pahalı kremlere yatırım yapan ve cildine iyi baktığını düşünen bir kadın bol miktarda tatlı tüketiyorsa, bütün çabalarının boşa gittiğini söyleyebilirim.
Birçok kadın, cilt yaşlanmasında çok önemli bir faktör olan glikasyon hakkında bir şey bilmiyor.
Bu mekanizmayı önlemek için bal ve pekmez de dâhil olmak üzere bütün şekerli gıdalardan uzak durulması gerekiyor.
En ideali, genç kızlıktan itibaren başlayarak şekersiz bir beslenme düzeni oluşturmak olsa da, bu anti-aging stratejinin her yaşta faydasını görürsünüz.
Paylaş