Cildiniz neden kırışır?

Cildinizi yaşlandıran pek çok şey var ama bunlardan üç tanesi çok önemlidir: Zaman faktörü, genetik miras ve güneş ışınları...

Cildinizi yaşlandıran diğer nedenleri de belirtelim; cinsel hormonlarınız, kortizon, insülin ve tiroid hormonu düzeyleriniz, beslenmeniz, uykunuz, stres düzeyiniz, sigara, alkol, kafein alışkanlıklarınız, aktivite düzeyiniz, kilo alış-verişleriniz...

Bütün bu faktörler içerisinde en önemli faktör doğal yaşlanmadır. Bunu genetik mirasınız izlemektedir. Her organın bir yaşlanma biçimi vardır. Cilt yaşlanmasının doğal seyri de kırışıklıkların artması, cildin kuruyup buruşması ve bir miktar sarkmasıdır. Buna ciltte oluşan lekeleri, benleri, ince damarsal çizgileri ve tüyleri de ekleyebilirsiniz. Halk dilindeki "anasına bak kızını al" cümlesi, cilt yaşlanmasının genetik yönünü işaret eden oldukça güzel bir tanımlamadır. Cilt önemli ölçüde annede ve babada olduğu gibi yaşlanır.

Zaman faktörünü ve genetik mirasınızı yeteri kadar etkileyemezsiniz ama değiştirebileceğiniz birçok faktör vardır. Beslenme biçiminiz bunlardan en önemlisidir. Doğru beslenerek cildinizi ebediyen değilse de uzunca bir süre genç tutabilirsiniz.

Yaşam seçimleriniz arasında en önemlisi ise sigara dumanı olmalıdır. Sigara, cildinizin en önemli düşmanıdır. Kafein ve alkol kullanmanın da cildi yıprattığı unutulmamalıdır. Dilimizde güzel bir deyim daha vardır: "İçinin karası yüzüne vurmuş". Gerçekten de duygularımız, düşüncelerimiz, endişe ve gerginliklerimiz ve hatta "niyetlerimiz" yüzümüze yansımaktadır. Yanaklarınızda simetrik gülme çizgilerinin ve alnınızda düzensiz endişe hatlarının oluşması bundandır. Gülen, gülümseyen, mutlu ifadelerle süslenen cilt daha geç yaşlanmaktadır.

Cilt sağlığınızı etkileyen faktörler arasında hormonlarınız da yer alır. Özellikle cinsel hormonlar cilt yaşlanmasında etkili olmaktadır. Menopoz ile başlayan ani östrojen kaybının kadınlarda cilt yaşlanmasını hızlandırması bundandır. Kilo alış-verişlerinin, özellikle yanlış planlanan diyetlerin de cilt yaşlanmasını hızlandırdığını hatırlatalım.

Güneş bilinen en etkili cilt yaşlandırıcısıdır. Güneşte uzun süre korumasız kalan her cilt hızla yaşlanır. Bunun en tipik örneği kollarınızda yaşanır. Kollarınızın o pürüzsüz ve düzgün iç yüzü güneşten korunmuş doğal cildinizi yansıtır. Dış yüzü ise güneşin etkisiyle pörsümüş, kırışmış, kurumuş ve yaşlanmıştır. Dış etkenler arasında kirli hava, kullandığınız kötü kaliteli veya yanlış seçilmiş cilt ürünleri de önemli bir yer alır. Sık sık tekrarladığımız serbest radikallere bağlı cilt yaşlanması güneş ışınlarına, hava kirliliğine veya sigara kullanımına fazlaca maruz kalanlarda daha şiddetli yaşanır.

"Cilt yaşlanması önlenebilir mi" sorusunun cevabı henüz "evet" değildir ama bu soru şimdilik "yavaşlatılabilir ya da geciktirilebilir" şeklinde yanıtlanabilir.

Cilt kuruluğunu azaltmak için

Cilt kuruluğu ve kaşıntısını azaltmak için;

Banyo ve duş sıklığını azaltın

Çok sıcak su ile yıkanmayın

Yünlü giysi kullanmayın

Evinizi nemlendirin

Düzenli su için

Cilt nemlendirici ve yağlandırıcılarından yararlanın

BİR SORU

Besin destekleri cilt yaşlanmasını önler mi?

Besin desteklerinin bazıları cildinizin yaşlanmaya direncini artırabilir. Benim kanaatim bu konuda likopen, alfa lipoik asit ve L-Karnitin’in en önemli destekler olduğudur. Ko-enzim Q10, C vitamini, E vitamini, Selenyum gibi antioksidan desteklerin, Gingko özütlerinin, Sillymarin ve yeşil çayın da cilt yaşlanmasına karşı gelebileceğini düşünenler var.

Düzenli tüketilen Omega-3 desteklerinin, Omega-6 kaynağı bitkisel ürünlerin (Evening Primrose Oil) de faydalı olduğunu ileri sürüyorlar. Size cildinize iyi geleceği vaadiyle pazarlanan bir ürünü hemen satın almayın. Ürünün içeriği ve ihtiva ettiği aktif maddelerin miktarı, hazırlama tekniğinin güvenilirliği gibi koşulları da sorgulayın ve bu ürünleri mümkünse bir dermatoloji uzmanına sormadan kullanmayın.

MENOPOZ NOTLARI

Menopozda hormon kullanalım mı?

Bazı kadınlarda hormon destek tedavisinin yan etkileri görülebilir. Bu yan etkilerin çoğu aslında fazla rahatsız etmemektedir. Ancak yan etkiler görülürse doktorunuzla konuşun. Doktorunuz ilaç dozunu yeniden ayarlayabilir veya farklı bir ürün kullanabilir.

Hormon yerine koyma tedavisi uyguluyorsanız, doktorunuz nadir de olsa bu ürünleri kullanan kadınlarda görülebilecek problemleri erken teşhis edebilmek için yılda bir kez kontrolden geçmenizi önerecektir. Doktorunuz memelerinizde kitle olup olmadığını inceleyecek, pelvik muayene yaparak yumurtalıklar, rahim, rahim ağzı veya vajenle ilgili bir bozukluk olup olmadığını kontrol edecektir. Hormonlar bazı kadınlarda kan basıncını artırabildiğinden kan basıncınıza bakılacaktır. Düzenli kontroller yapmayı ihmal etmeyin.

BİR GÖRÜŞ

Op.Dr. Erhan

CANKAT


Menopozda hormon ne zaman kullanılmalı?

Menopozda hormon tedavisinde amaç, eksik olan östrojenin yerine konmasıdır. Bazı kadınlarda östrojen hızlı, bazılarında yavaş yavaş düşüş gösterir. İhtiyaç her kadında farklı olacağından, hangi östrojenin hangi yolla ve ne dozda verileceğini doktor ayarlamalıdır. Tedavide östrojenin yanında progesteron verilmesi tek başına verilen östrojenin rahimde olası zararlı etkilerini önlemek amacıyladır.

Östrojen tedavisi adet gördürerek veya gördürmeyerek yapılabilir. Yeni menopoza girmekte olanlarda adetlerinin bir müddet daha devam ettirilmesi, hastanın psikolojik olarak rahatlamasına yardımcı olur. Tıbbi açıdan adet olmanın önemi yoktur.

Menopozda hormon tedavisi çok tartışılmış bir konudur. Son çalışmalardan çıkan sonuç ise gerekli değilse tedavinin verilmemesi, ancak ihtiyacı olan hastalarda doktor kontrollü olarak uygun tedavinin verilebileceği yönündedir. Östrojenin sayısız faydalı etkisi olduğu söylenmekle birlikte, buna karşı çıkan birçok çalışma yayımlanmıştır. Bugün için varılan ortak görüş, şiddetli ateş basması ve terleme, huzursuzluk şikayetlerini sadece östrojenin geçirebileceği, dolayısıyla bu şikayetleri günlük yaşantısını etkileyen hastaların hormon tedavisi alabileceğidir.

Biraz sabır ve dengeli beslenme, egzersiz, sağlıklı yaşam kurallarının uygulanması ile menopoz sorunu tedavisiz de aşılabilmektedir.

Diyetisyen

Oya Yüksek


Fazla kilonun kaybı daha çok sağlık demektir

Mesajınız çok net: Sizin için sağlıklı olarak kabul edilen aralıktaki kilonuza ulaşın ve koruyun. Kilonuz bir kere olması gerekenin üzerine çıktığında, birazcık fazla kilo sorun yaratmaz inanışı sağlığınızı tehlikeye sokabilir.

Kilonuz öncesinde olduğundan 2.5 kg. arttığı anda aklınızda sarı bir uyarı bayrağı çekin. Ne yazık ki, kilonuzdaki küçük artışlar daha büyük sağlık sorunlarına yol açabilmektedir. Kilonuzdaki ufak bir azalmanın bile sağlığınızı anlamlı şekilde iyileştirdiği kesindir. Başlangıç kilonuzun yüzde 5-10’unu vermeniz hastalık riskinizi düşürecektir.

BESLENME

OKULU


Diyetisyen

Tuğçe Altan


Kilo kaybı kalp sağlığını olumlu etkiler

Sadece yüzde 5 gibi bir oranda bile olsa, kilo kaybının sağlık üzerinde çok etkisi vardır.

Kalp hastalığının, kalp yetmezliğinin, yüksek kan basıncının ve diğer kronik hastalıkların tedavisinde ve önlenmesinde kilo kaybının önemli bir yeri vardır.

Vücut ağırlığınızın yüzde 10’unu kaybetmeniz, vücudun insüline olan yanıtını olumlu olarak etkiler, kan şekerinin kontrolüne yardımcı olur, yüksek kan basıncını kontrol altına alır veya önler ve trigliserit, HDL kolesterol ve LDL kolesterol düzeylerini olumlu olarak etkiler.

Başlangıç kilonuzun yüzde 5-10’unu vermenizin sağlık üzerine birkaç yararı aşağıda özetlenmiştir.

* Kilo 45 yaşından önce verildiyse, meme kanseri riskini azaltır.

* Her 10 kilogramlık kayıp, kan basıncını 10 derece düşürür.

* BKI’nin her bir birim düşmesi, HDL kolesterolü yükseltir.

* Diyabetin görülme sıklığını yüzde 58 oranında azaltır.

Birçok araştırma kuruluşunda yapılan, kilo kaybı ve fiziksel aktivite bileşenlerini içeren yaşam tarzı programıyla katılımcılar diyabetin gelişme riskini yüzde 7 oranında azaltmışlardır.

DİYET GÜNLÜĞÜ

Sorularınız için:

manager@yasasinhayat.org

Tel: (0212) 236 73 00

Kışın vitamin almam gerekir mi?

Diyetisyen Nilüfer Bayram

Ne kadar süre vitamin almalıyım?

Sağlıklı besleniyor musunuz? Çoğunlukla, tam tahıllar, baklagiller, ceviz, badem, fındık gibi yağlı tohumlar, taze meyve-sebzeler ve su içeren bir beslenme planı uyguluyorsanız, fazladan besin desteği kullanmanıza gerek yoktur. Sadece stres altında olduğunuz dönemler ve uzun yolculuklar gibi sağlıklı bir beslenme döneminden uzak kaldığınızda tamamlayıcı almanız yeterlidir.

Stres altındaysanız, günde ikiden fazla alkollü içecek, sigara veya birkaç fincan kahve içiyorsanız, daha fazla C ve E vitaminleri ve diğer antioksidanlardan kullanabilirsiniz. Fast-food besinlerle, hızla geçiştirilen, düzensiz bir diyet uyguluyorsanız, bir miktar antioksidan almanızda yarar olabilir.

İşte en iyi antioksidan besinlerden bazıları; somon balığı, ton balığı, alabalık, kuruyemişler (ceviz, fındık), brokoli, domates, karpuz, nar, havuç, biber, ıspanak...

1.65 boyunda 63 kg. ağırlığındayım. Ağırlığım aşırı değil ama kendimi şişman hissediyorum. Yağlı bir görünüme sahibim. Bunun nedeni ne olabilir?

Diyetisyen Güneş AYIR

Şişman mı, yağlı mı?

Beden kitle indeksi dediğimiz parametreye ideal sınırlar içerisindesiniz. Yalnız genel vücut ağırlığınızdan çok, bu ağırlığın açılımı bizim için önem taşımakta... Vücut ağırlığının bileşenlerini kabaca kas, yağ ve su olarak sıraladığımızda, bizim için önemli olan bu bileşenlerin ideal sınırlara göre oranları...

Bu oranlardan yağ oranı fazla olduğunda, siz vücut ağırlığı bakımından ideal sınırlar içerisinde olsanız dahi bahsettiğiniz gibi yağlı bir görünüme sahip olabilirsiniz. Ya da ideal sınırlar içinde olduğunuz halde vücut şeklinizden dolayı kendinizi şişman hissedebilirsiniz. Bölgesel problemleriniz için diyet yapmak yerine mutlaka egzersize başlayın. Ama ondan önce vücut analizinizi yaptırıp, dağılımın nasıl olduğunu bir diyetisyene yorumlatın.
Yazarın Tüm Yazıları