Bitkisel ürün kullanımı tüm dünyada her yıl yüzde 10-15 oranında artış gösteriyor. Avrupa’da her üç kişiden, Amerika’da her 5 kişiden birine bitkisel ürün reçeteleniyor.
Avrupa’da reçete edilen ilaçların yüzde 35’ini bitkisel ürünlerin oluşturduğu tahmin ediliyor. Kısacası her gün daha çok insan sağlık sorunlarının çözümünde sentetik kimyasallar yerine bitkisel ürünlerden yararlanmayı deniyor. Bitkilerde bulunan doğal kimyasalların elde edilmesinde güvenli ve etkili yolların saptanması, standardizasyon sorununun çok gerilerde kalması bunda önemli bir rol oynuyor, ama en önemli etkenin sentetik moleküllere duyulan güvensizlik olduğundan kuşkunuz olmasın.
Bitkisel ilaçlara yönelik tercih artışının pek çok sebebi var. İşte bunlardan bazıları:
İlaç yasaklama duyuruları: Son 20 yılda büyük gürültülerle kullanımına sunulan sentetik moleküllerden pek çoğu aradan 5-10 yıl geçtikten, milyonlarca insan bu ilaçları kullandıktan sonra ‘öldürücü veya sakat bırakıcı sonuçları’ nedeni ile yasaklandı. Bir zayıflama ilacının kalp kapağı hastası yaptığı, bir grup romatizmal ilaç ve ağrı kesicinin (Cox-2 baskılayıcıları) ölüme yol açtıkları yıllarca kullanıldıktan sonra açıklandı. Hastalar, aynı sorunları kullanmaya devam ettikleri mevcut ilaçlarında da yaşamayacaklarından pek emin değiller.
İlaç fiyatlarının artışı: Ekonomik faktörler, konu sağlık bile olsa önemli bir faktör.
Doğal hayata dönüş eğilimi: Tüm dünyada, sağlık sorunlarının çözümünü doğada arama eğilimi var ve bu da bitkisel ürünlere yönelmenin çok önemli bir nedeni. Bitkisel ürünler daha masum, bedene ve ruha daha uygun gibi algılanıyor.
Artan sağlık bilinci: Bir sağlık bilincinde artış, sağlığı koruma ve güçlendirme süreci yaşıyoruz. Bitkisel ilaçların sağlığı koruyucu güçlerine daha çok güveniliyor, bitkisel ürünlerle ilgili bilgi birikimi artıyor.
Geleneksel tıpta yaşanan değişimler: Son 5-10 yılda Batı tıbbının geleneksel bitkisel ürünlere yönelmesi de etkili bir faktör. Batı tıbbı da kanserle, ülserle, yorgunlukla savaşta doğal destekler arıyor. Bağışıklık güçlendirici olarak Echinacea veya Umklaoba’dan yararlanmaya, kulak çınlaması veya denge sorununda Ginkgo Biloba kullanmaya başlıyor.
BİTKİSEL ÜRÜN KULLANIMI
Bitkisel ürünleri kullanırken bazı noktalara dikkat etmelisiniz. İşte birkaç önemli ipucu:
4 Bitkisel ürünlerin çoğunda tedaviden olumlu sonuç alabilmek için tedaviye (genellikle) en az bir hafta devam etmelisiniz.
4 Bitkisel ürünlerin değerinin genelde ‘hekimlerce biraz küçümsendiğini, halk arasında ise gereğinden fazla önemsenip değerlendirildiğini’ bilmelisiniz.
4 Yasalarca izin verilmese bile bazı bitkisel ürünlerin yapımcıları tarafından fazlaca şişirildiğini bir kenara not etmeli, hekimlerin bu konudaki güvensizlik veya kayıtsızlıklarının biraz ilgisizlik, güvensizlik, biraz da bilgisizlik ve etik sebeplerden kaynaklandığını unutmamalısınız.
4 Herhangi bir hastalığın önlenmesi, belirtilerinin azaltılıp giderilmesi veya tedavisinde sadece hekimlere güvenmelisiniz. Ancak bir hekimin aldığı eğitim ve edindiği tecrübelerle hastalık teşhisi veya tedavisine yetkili olduğunu unutmamalı, bitkisel ürünleri kullanırken de mutlaka doktorunuzun görüş ve önerilerini almalısınız.
4 Bir bitkisel ürün ile kısa sürede giderilemeyen veya tekrar eden bir sağlık sorununun önemli bir hastalık belirtisi olabileceğini bilmeli ve hemen bir doktordan tıbbi yardım istemelisiniz.
4 Bitkisel tedavi ürünlerinin üstün bir yanı birkaç etkiye birden sahip olmalarıdır. Sentetik ilaçlar genellikle tek bir etkiye sahiptir.
4 Toksik etki yapabileceği için (birkaç istisna dışında) yüksek dozlarda uzun süre kullanılmaları gerekir. Sentetik ilaçlara göre (bir ölçüde) biraz daha güvenli olabilirler.
OKULLARDA KOLALI İÇECEK SATIŞINI YASAKLAYALIM!
Amerika’nın bazı eyaletlerinde okullarda yiyecek - içecek otomatlarının yasaklandığını birkaç ay önce ‘iyi haber’ olarak yazdık. Bu hafta bir iyi haber daha var: Amerikan Meşrubat Üreticileri Birliği, şimdi de çocuk obezitesi ile savaşa destek olmak için ilkokullardaki otomatlara kolalı içeceklerin konulmaması kararını almış. Birlik başkanı, ailelere çocuklarının kilo almalarını önlemede yardımcı olmak için böyle bir kararı aldıklarını belirtmiş. Bizim kolalı meşrubat üreticilerinin de benzer bir kararı almalarının tam zamanıdır. Çocukları hiç olmazsa okullarda kolalı içeceklerden uzak tutmanın en kolay yolu olan bu kararı gecikmeden vermenizi öneriyorum. Bu yararlı ve etkili uygulamanın Türkiye’de de başlaması için çocuk şişmanlığının salgın hale gelmesini beklemeyelim.
NASIL YAŞIYORLAR?
ERDİL YAŞAROĞLU (Karikatürist)
34 yaşındayım. 1.92 boyunda, 92 kiloyum. Haftada 2 kez kırmızı et tüketiyorum. Tavuğu çok sevmediğim için pek yemiyorum. Haftada 2-3 kez balık yiyorum. Genellikle sebze ve meyve ağırlıklı besleniyorum. Tuz ve unlu ürünleri fazla kullanmıyorum. Yemeklerde nadiren bir dilim ekmek yiyorum, iki haftada bir de makarna. Çay, kahve içmiyorum. Haftada bir, abartmadan alkol alıyorum. Yemekte alkol almak gibi bir alışkanlığım yok. Ne kadar yoğun çalışırsam çalışayım öğün atlamıyorum. Uyku düzenim haftada bir işim dolayısıyla sabahlamak zorunda kalmamı saymazsak çok iyi; gece 12-1 gibi yatıyorum, sabah 8-9 gibi kalkıyorum. Aslında ben işime ‘iş’ gözüyle bakmıyorum, işim aynı zamanda hobim fakat her hafta yetiştirilmesi gereken işler olması onu stresli hale sokuyor. Ayrıca masabaşı işi olduğu için bütün gün çok hareketsiz kalıyorum. Ben de bu yüzden haftada 3 gün koşuyorum. Ayrıca kardiyo ve ağırlık çalışıyorum. Sigara kullanmıyorum. Ailemde ırsi bir rahatsızlık ya da düzenli olarak kullandığım bir ilaç yok.
PROF. DR. OSMAN MÜFTÜOĞLU’NUN YORUMU
Boy ve kilo arasındaki denge gözetildiğinde sayın Yaşaroğlu’nun sağlıklı kiloya ulaşmak için biraz çaba göstermesi gerektiği anlaşılır. Besin seçimleri ve dengeleri oldukça iyi. Muhtemelen sadece günlük kalori tüketimini azaltması ve haftada üç kez yapabildiği egzersizleri biraz daha sıklaştırması gerekiyor. Kanaatimce işe yediklerinin miktarı ve kalori değerlerini gözden geçirerek başlamalı. Bir günde yapabileceği iyi bir egzersizin en fazla 400-500 kalori kadar bir enerji harcaması sağlayabileceği ama sadece bir tabak makarnadan vazgeçmenin de aynı miktara denk geleceği dikkate alınırsa yiyeceklerle alınan kalorileri azaltmanın ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılabilir. Ve bir uyarı: Haftada üç gün koşmak yerine 4 veya 5 gün ortalama 1 saatlik tempolu yürüyüşlerin tercih edilmesi sağlık açısından daha yararlı. Koşu, özellikle nefes nefes bıraktığında anaerobik bir egzersiz haline dönüşmekte, fayda yerine zarar vermektedir. Anaerobik egzersizlerin kalbi, beyni ve damarları yaşlandıran, hücreleri daha çabuk paslandıran, yaşamı kısaltıcı serbest radikallerin miktarını arttırdığını unutmamakta fayda var. Sayın Yaşaroğlu’nu sigara kullanmadığı için ayrıca tebrik ediyorum. Başarılı, sağlıklı, huzurlu bir hayat diliyorum.