Bilinç tutulmasına dikkat edin

Sağlığı güçlendirecek çözümleri uzaklarda değil, yanı başınızda hatta önce kendinizde arayın! Şifayı mango, guava, goji, Acai Berry’de arayacağınıza, kazandığınız üç beş kuruşun bir kısmını vitamin hapları, ot çöp kapsülleri, kerameti kendinden menkul kudret şuruplarına harcayacağınıza, filenizi alın, semt pazarının sebze-meyve, tahıl-bakliyat reyonlarını dolaşın

İster kanser veya kalp damar hastalığı gibi önemli sağlık sorunları, ister soğuk algınlığı gibi sıradan ve basit enfeksiyonlar, fark etmiyor; hastalıklardan korunmak söz konusu olduğunda da ‘bilinç’ her şeyden önde geliyor. Bilinçli olmak genetik mirastan, ekonomik durum ve eğitimden de daha önemli. Bilinçli değilseniz sağlığınızın değerini bilmiyor, ciddiye almıyorsanız, biyolojik ve ruhsal ihtiyaçlarınıza saygı göstermiyor, beden ve ruhunuzun taleplerini dikkate almak konusunda özensizseniz, sağlıklı kalmanız zorlaşıyor.
Benim önerim şu: Her konuda olduğu gibi sağlık konusunda da zor, pahalı, uygulaması güç ve sofistike şeyleri bir kenara bırakıp basit, bildik, kolay ve etkili önlemlere odaklanın. Bunun için de öncelikle günlük yaşamınıza bakın. Mesela gece uykunuzdan asla fedakarlık yapmayın. Erken yatıp erken kalkın. Ağız bakımınıza özen gösterin. Dişleri düzenli olarak fırçalayıp diş ipi kullanmak, düzenli duş almak, ellerinizi her fırsatta iyice yıkamak, bulunduğunuz odayı havalandırmak, soğuksa ısıtmak, sıcaksa serinletici önlemler almak, temiz ve tertipli bir ev ve iş ortamında yaşamaya gayret etmek, abartılı beslenme önlemleri yerine basit, ucuz, kolay ama temiz, sağlıklı, güvenli, katkısız, doğal şeyler yiyip içmeye gayret etmek sandığınızdan çok ama çok daha önemli detaylardır. Diğer bazı noktaları yazının ilerleyen bölümlerinden bulacaksınız.
Anlatmak istediğim şey özetle şudur: Sağlığı güçlendirecek çözümleri uzaklarda değil, yanı başınızda hatta önce kendinizde arayın! Şifayı mango, guava, goji, Acai Berry’de arayacağınıza, kazandığınız üç-beş kuruşun bir kısmını vitamin hapları, ot çöp kapsülleri, kerameti kendinden menkul kudret şuruplarına harcayacağınıza, filenizi veya sepetinizi alın, semt pazarı ya da bir alışveriş merkezinin sebze-meyve, tahıl-bakliyat reyonlarını dolaşın. Domates, kabak, salatalık, patlıcan, biber, maydanoz, marul, turp, taze fasulye, bezelye, nohut, bulgur vs. satın alın. Karpuzu, kavunu, şeftaliyi, kayısıyı, üzümü, nektarini, cevizi, bademi, fındığı da unutmayın! Balık mevsimi açıldı, balık tezgâhlarını daha sık ziyaret edin! Yoğurttan, peynirden, kefirden uzak kalmayın.
Her ne kadar altından girip üstünden çıksak, kirletip kimyasal bir çöplük haline getirmeye çalışsak da sularımız ve topraklarımız hala dünyanın en temiz ve güvenli topraklarından. Yiyeceklerimiz en leziz, besleyici ve sağlıklı yiyecekleriyle dolu. Ayrıca yiyip içme konusunu da takıntı haline getirmeyin. Dengeli, çeşitli ve ihtiyaç kadar yiyenler, geleneksel, yöresel besinlerle beslenenler daha sağlıklı oluyor.
Toplum olarak ciddi bir ‘bilinç tutulması’ dönemi yaşıyoruz. Bu tutulmadan korumaya ve hayatınızı her alanda iyileştirmeye çalışın! ‘Bilinç tutulması’ bence en önemli sağlık zararlısı haline geldi! Bu yalnız beslenme alanında değil, her alanda var ve bize çok zarar veriyor. En fazla zararı da çocuklar, yaşlılar, eğitimsiz kişiler, hasta ve yoksullar görüyor.

DERS 1:
İYİ HAYATA ODAKLANIN

Dr. Mehmet Öz’ün karşılaştığı sürpriz sizi şaşırtmasın ve asla kötümser biri yapmasın. Kanserden korunmada da ne her konuyu abartın, ne de doğru şeyleri bir kenara bırakın. Yalnız kanserden korunmada değil, sağlıkla ilgili her konuda kaliteli bir hayatınız olmasını, yaşamınızı sağlık, huzur ve güven içinde devam etmesini, bir yandan çalışıp üretirken diğer yandan aileniz ve dostlarınızla keyifli bir hayat sürmenizi istiyorsanız güvenilir uzmanların yaptığı ‘iyi hayat’ tavsiyelerine uymaya devam edin! Yani Mehmet’i (Öz) de, Hasan’ı (İnsel) da, Murat’ı (Tuzcu) da, beni de diğer uzmanları da dinlemeye devam edin!
Öğrendikleriniz belki sizin ‘hayata kazık çakıp’, yüz yıl yaşamanızı garanti etmez, belki kansere, ülsere, şekere yüzde yüz ‘dur’ diyemezler: Ama kader çizginizde yazılı da olsalar bazı hastalıkları geciktirebilirler. Erken dönemde teşhislerine olanak verirler. Seyrini, şiddetini hafifletirler. Böyle bir sorunla karşı karşıya kaldığınız zaman da vücudunuzun daha çok direnmesini o sorunlarla daha iyi mücadele etmesini sağlarlar.
Tıbbi tavsiyelerin özellikle beslenme, egzersiz ve stres yönetimine ilişkin olanların sizi bazı kanserlerden koruduğu kesin olarak kanıtlanmıştır. Eğer bu tavsiyeleri dikkate almaz kanserojen yüklü yiyecekleri yiyip içmekte ısrar eder, beslenme planınıza yiyecek içeceklere gizlenmiş doğal kanser ilaçlarını dâhil edemezseniz özellikle kanserle mücadelede işinizin oldukça zorlaşacağından emin olabilirsiniz. Bunları bir alışkanlık haline getirip bedeni beslemek kadar ruhu beslemek üzerine de odaklanın. Kolesterolü, tansiyonu yönetmek kadar stresi, uykuyu yönetmeye de özen gösterin. Yıllık tıbbi kontrollerinize gitmeyi ihmal etmeyin ama dostlarınızı, aile büyüklerinizi ziyareti de unutmayın. Kısacası kendinize, bedeninize değil, ‘iyi hayat’a odaklanın.

DERS 2:
ANTİBİYOTİKLER DOĞA İÇİN DE TEHDİT

Son zamanlarda yaşadığımız kanser felaketinin en önemli nedenlerinden biri yaşadığımız çevreyi hızla kirletmemizdir. Daha 1800’lü yıllarda Amerika’da yerel kabilelerden birinin şefi topraklarını ABD egemenliğine teslim ederken şunları söylemiş: “Çocuklarınıza bizim çocuklarımıza öğrettiğimiz şeyi, ‘toprağın anamız olduğunu’ öğretin. Toprağın başına ne gelirse toprağın çocuklarının başına da o gelir. Toprak insana değil, insan toprağa aittir.” Özellikle tarım ilaçları ve antibiyotiklerle kirlenen topraklar geleceğimiz için en önemli tehdittir. Bir araştırmaya göre ABD’de kullanılan hormonlar ve antibiyotiklerin yüzde 90’ı insanlar için değil, hayvanlar ve bitkiler için kullanılıyor. Biz de bu antibiyotik ve hormon yüklü besinleri afiyetle yiyoruz! Yani farkına bile varmadan ciddi ve yoğun bir antibiyotik saldırısıyla karşı karşıyayız. Buna bir de tarım ilaçlarından aldığımız kanserojen kimyasalları eklerseniz tehlikenin boyutlarını daha da iyi anlarsınız. Aşırı antibiyotik maruziyetinin kolon kanseri ile ilişkili olabileceğini düşünenler var. Bir nokta daha var: Sadece doğayı değil, iç dünyanızı da kirletmeyin. İyi ve güzel şeyler düşünün, dileyin, isteyin. Paylaşın, verin, ilgilenin, şefkat gösterin. Kirlenen yalnız doğa değil, düşünceler de bundan payını alıyor?

DERS 3:
BIZA GIDALAR KANSERİ GELİŞTİREN DOĞAL GÜBREDİR

ABD’de yapılan bir araştırma tarım ilaçlarından en çok etkilenen meyvelerin elma, armut, şeftali, nektarin, çilek, kiraz ve üzüm, sebzelerin biber, kereviz, yeşil fasulye, patates, ıspanak, marul, salatalık ve kabak olduğunu gösteriyor. Bunlar bizim de en çok tükettiğimiz meyve ve sebzeler. Yiyecek ve içeceklerle vücudumuza giren bu kanserojenleri azaltmayı başaramazsak işimiz gerçekten zorlaşacak. Montreal Üniversitesi’nde görev yapan ünlü araştırmacı Dr. Richard Belliveau diyor ki: “Bugün, kanserin gelişmesini azami ölçüde teşvik eden bir diyet tasarlamam istenseydi, şimdiki diyetimizden daha iyisini bulamazdım!” Gerçekten de eğer dikkat etmezsek bazı yiyecek ve içecekler kanser gelişmesini tahrik eden doğal bir gübre işlevi görürken bilinçli beslendiğimizde tam tersine diğer bazı besinler içlerindeki anti kanser moleküller nedeniyle bize yardımcı olur. (*)

DERS 4:
DOĞRU BESLENİN

Besinlerin içindeki doğal kanser savaşçılarına bitkisel kimyasallar ‘fitokimyasallar’ diyoruz. İyi biliyoruz ki doğada doğal koşullarda yetişen sebze ve meyveler karşılaştıkları saldırılar karşısında ne savaşabilir ne de kaçabilirler! Hayatta kalabilmek için kendilerini bakterilere böceklere ve kötü hava koşullarına karşı koruyabilmek için güçlü moleküllerle donatırlar. Bu moleküller mikroplara, mantarlara, böceklere ve diğer biyolojik zararlılara karşı koyma özelliklerine sahip doğal kimyasal bileşenlerdir. Bitkilerin hücrelerini güneş ışınlarından mantar bakteri ve böcek saldırılarından kanserojen etkenlerden koruyan bu antioksidan maddeler insan vücuduna girdiğinde de aynı işlevi görürler. Mesela çayda bulunan epigalokateşin galat (EGCC) böyle bir moleküldür. EGCC kanserli hücrelerin yeni kan damarları oluşturarak yayılmasını önleyen en güçlü doğal gıdasal moleküllerden biridir. Günde iki-üç fincan yeşil çay içmeniz şu veya bu nedenle oluşabilecek tümöral bir süreci baskılamaya yardımcı olabilir. Bir başka örnek daha verelim: Çilekte ahududunda narda bulunan ellajik asit hücreleri toksinden arındırma ve kanserojenlerin etkisini azaltmada son derece yararlı bir moleküldür. Kirazdaki glukarik asit üzümde yaban mersini ve bitter çikolatada bol miktarda bulunan antosiyanidinler de benzer etkilere sahiptir. Bu örnekleri daha da çoğaltmak mümkün. (*)

(*) David Servan Scheiber/Anticancer/Varlık Yayınları
Yazarın Tüm Yazıları