Bilgiler neden çelişkili

Besin seçimlerini yaparken başvurduğumuz doktorların fikirleri zaman zaman ciddi değişiklikler gösterebiliyor. Buna şaşırmamak lazım. Eski bir yazımda da belirttiğim gibi tıp haberlerinde de “moda alanında olanları hatırlatan” değişimlerle karşılaşmak mümkün. Daha da önemlisi yeni bir araştırmanın vardığı “bilimsel sonuçların son kullanma tarihi yiyecek paketlerinin üzerindeki son kullanma tarihlerinden de kısa” olabiliyor. Bunun son örneğini yağ konusunda yaşadık.

Haberin Devamı

Bana göre sağlık alanında bilinenler değişmeye, ters yüz olmaya devam edecek. Ne eski bilgileri önerenler “bilgisiz” ne de yeni tavsiyelerde bulunanlar “kahraman” sayılmalı. Mark Twain ustanın dediklerini de hiç unutmayalım: Sağlık kitaplarını okurken dikkat ediniz. Baskı hatasından ölebilirsiniz! İsterseniz söz buraya gelmişken eski bir yazıma da göz atalım. Yedi yıl kadar önce yazılmış bir yazı bu. Buyurun...

ALDATILDIK MI?

Kimse aldatılmadı, sadece mevcut bazı bilgilerin yanlışlığı ortaya çıktı. Eski bilgilere göre (1960) tereyağını bırakıp margarine geçmek, ne kalp krizi geçirme ihtimalini, ne kalp hastalığına yakalanma riskini azaltıyordu.
Yeni bilgilere göre (1990) bol miktarda trans yağ ihtiva eden margarinler damarları tıkamada tereyağından daha başarılı! Tereyağından margarine geçmek, daha az doymuş yağ yemek şansı veriyordu ama margarinlerde bol miktarda bulunan trans yağlar bu avantajı yok ediyordu.
Son 20 yılda yapılan yüzlerce çalışma, bitkisel yağların hidrojenle sertleştirilmesi yoluyla üretilen margarinlerde (şimdi başka ve daha güvenli teknolojiler kullanılıyor) bulunan trans yağların tereyağında bulunan doymuş yağlardan daha tehlikeli olduğunu ortaya koydu.
Hidrojenle sertleştirilmiş bitkisel yağlarda fazla miktarda trans yağ vardı ve bunlar kötü kolesterolü (LDL) doymuş yağlardan daha çok yükseltiyordu.
Üstelik kötü kolesterolün en kötü bölümünü oluşturan küçük ve yoğun LDL parçacıklarının sayısını artırdığından damarları süratle sertleştirip daraltıyordu.
Bizim tavsiyemiz hidrojenle sertleştirilmiş bitkisel yağları mümkünse hiç kullanılmamasıdır. Gıda endüstrisi, bisküvi, gofret, cips ve diğer atıştırmaları üretirken fırınlar pasta, börek yaparken -maalesef- bu kötü yağları hâlâ kullanabiliyor.
Bu besinleri en çok da çocuk ve gençlerin tükettikleri dikkate alınırsa hidrojenle sertleştirilmiş bitkisel yağlar ve hidrojenle üretilen margarinlerin neden çok önemli sağlık tehditleri oldukları daha iyi anlaşılır.

Haberin Devamı

YAĞLAR SAĞLIĞIN GARANTİSİDİR

Ama şunu da unutmayalım ki yağ olmadan sağlık olmaz. Peki, neden yağsız olmuyor? İşte birkaç mühim neden...
1. Yağlar enerji ihtiyacınızın en önemli kaynaklarıdır. Vücudunuz gerektiğinde yağları yakarak enerji ihtiyacını giderir.
2. Yağlar olmadan bazı vitaminlerden yararlanamazsınız. Vücudun A, D, E, K vitaminlerini bağırsaklardan ayırabilmesi için yağa ihtiyaç vardır. Yağlar bu vitaminlerin görevlerini yerine getirmeleri için de gereklidir.
3. Eğer yeteri kadar yağınız yoksa vücut ısınızı muhafaza etmekte zorlanırsınız. Yağlar otomobillerdeki antifrizler gibi ısıyı saklamada, dengelemede ve beden ısısını korumada önemli görevler üstlenirler.
4. Sağlıklı bir hücrenin üretimi için yağlar zorunludur. Hücre duvarının esas maddesini yağlar oluşturur. Hücrenin bütünlüğünü korumada hücreler arası destek dokusunu oluşturma görevi yağlara verilmiştir.
5. Yağlar sağlıklı bir cilt, güzel bir görünüm için de gereklidir. Cilt altı dokusunda bol miktarda yağ vardır. Yağlar cilde gerginlik ve kıvam kazandırır. Kadınlar erkeklerden daha fazla yağ taşır. Yaşlandıkça her vücut bir miktar yağlanır. Yağlar iç organların etrafını sararak onları koruma ve desteklemede de görev alır.
6. Özellikle bir organınız var ki yarıdan fazlası yağdır: Beyin. Beyin ve omuriliğin önemli bir kısmı yağlardan oluşmaktadır.
7. Yağ yiyeceklerinizin lezzetinin garantisidir. Yiyeceklerin kendine has lezzetleri çoğu kez ihtiva ettikleri yağlarla ilişkilidir.
8. Yağlar hormonların yapımı ve üretimi için zorunludur. Aşırı yağ kaybına yol açan diyetlerin sonunda ortaya çıkan adet bozuklukları hormon üretiminde aksamalardan kaynaklanır.

Haberin Devamı

Sorun: Sevgisizlik

Kadınlarımıza yönelen saldırganlıkların etraflı bilimsel incelenmelere konu olması lazım. Temel görevin de öncelikle sosyologlara düştüğü kanaatindeyim. Toplumsal bir sevgisizlik ve ilişkisizlik krizi yaşıyoruz. Başka yanlışlarımız da var ama yüreğimizi kanatan son acıların temelinde sevgisizlik ve ilişkisizlik problemi var. İsterseniz şu üçüncüsünü de ekleyebilirsiniz: Saygısızlık!
Sevgi başkalarının farklılıklarını kendimiz gibi olmalarını beklemeden anlamak ve kutlamak, karşılık beklemeden iyi ve güzel ilişkileri saygıyı esas alarak kurgulamaktır. Sevgi başkalarına göstereceğimiz koşulsuz saygı ve en önemli ilişki kuralıdır. Onun için “ilişkinin kapısı” deyimini kullanmak mümkündür. Yaşadığımız bu talihsizlikler ilkelliğin, sersemliğin, eğitimsizliğin, sevgisizlik ve ilişkisizliğin bir insanı adileştirebileceği en son noktadır.
Erkek kadın ilişkisi çok daha üst, çok daha seviyeli bir ilişki tarzıdır. Aidiyeti zayıflamış, ruh, sevgi, saygı ve yakınlıktan nasibini almamış, mahalle kültüründen kopmuş, insani yetileri gelişmemiş, mutluluktan uzaklaşmış, sevincin, sevginin değerini ıskalamış, kökenlerini manevi tohumlarından alamamış yeni, tehlikeli, arızalı bir toplumsal yapı gelişiyor.
Soruna biraz da böyle bakmanız, çözümü biraz da yeni yapının, kötü, olumsuz değişimlerinde aramamız lazım. Başta Özgecan’ın annesi, babası olmak üzere herkesin acısını yürekten paylaşıyorum. Paul Tillich’nin şu cümlesini lütfen bir kenara not edin: İnayet bizi, büyük bir acı ve huzursuzluk çektiğimiz zamanlarda bulur.

Yazarın Tüm Yazıları