Paylaş
Zindelik çok popüler, pek moda, çok da “in” bir sözcük. Özellikle “kardiyovasküler” yani “kalp damar zindeliği” hepimizin son derece önem verdiği bir konu.
Ama en az onun kadar mühim bir zindelik kavramı daha var: Beyin zindeliği. Eğer zinde bir beyniniz varsa belleğiniz her yaş için garanti altında demektir. Zinde bir bellek daha kolay kaydeder ve daha kolay hatırlar ve siz 100 yaşında bile olsanız ciddi bir bellek sorunu yaşamazsınız.
İyi bir haber de şudur: Kardiyovasküler zindelik için gerekli olan hemen her şey beyin zindeliği söz konusu olduğunda da işe yarıyor. Mesela mı?
◊ İyi bir uyku.
◊ Akılcı bir stres yönetimi.
◊ Depresyondan uzak bir ruhsal örgütlenme.
◊ Alkolden uzak bir yaşam.
◊ Sigarayla selamı sabahı kesmek.
◊ Kanda şeker ve kolesterol değerlerini kontrol altında tutmak.
◊ Kilo sorunuyla, özellikle insülin fazlalığı ve insülin direnci problemiyle mücadele etmek.
◊ Kan basıncını kontrol altında tutmak.
◊ Sosyal ilişki ağını güçlendirip sağlam ve samimi dostluklar oluşturmak.
◊ İlaçlardan uzak bir hayat sürmek.
◊ Doğal desteklerden akıllıca istifade etmek, özellikle “omega-3/DHA, kolin, D vitamini ve B 12 vitamini”.
Beyin zindeliğini ciddiye alın...
BİR KUTLAMA
Konuşucaz, gülücez, kahkaha atıcaz
İki gün önce Kadınlar Günü’nü kutladık. Bana sorarsanız her gün kadınların olmalı. Hatta her konuda son kararı onlara bırakmalı. Bütün kadınların daha mutlu, daha keyifli, daha huzurlu olacağı günler ve hayatlar diliyorum.
Yukarıdaki başlığı, 8 Mart’ta bana gönderilen bir nottan aldım ve yürekten katılıyorum: Kadınlar hangi yaşta, nerede ve ne durumda olurlarsa olsunlar ama mutlaka “Konuşsunlar, gülsünler ve kahkahalar atsınlar!”
Kısacası “yaşasın kadınlar!”
OKUR SORUSU
Sistitten nasıl korunabiliriz?
Sistit, idrar torbasının iltihaplanması sonucu ortaya çıkan bir sorun. Özellikle de kadınların sık sık karşılaştıkları bir problem. En çok da menopoz dönemindeki kadınları kıskacına alıyor. Kasık ağrısı, sık ve ağrılı idrar yapma en önemli işaretleri.
Sistitten korunmak için ilk yapılması gereken şeyse hijyenik kurallara dikkat etmek. Özellikle hanımların genital bölgelerinin temizliğinde dikkatli olmaları, tuvalet sonrası temizlik yaparken bölgenin temizliğini önden arkaya doğru ve dikkatle yapmaları mühim bir ayrıntı.
Ayrıca C vitamininden zengin beslenmenin de faydası var. Askorbik asit idrarın asidik özelliğini artırıyor, bu da hafif bir antimikrobik koruma sağlayabiliyor.
Doğal desteklere gelince, “Yaban mersini ekstreleri” en sık kullanılan bitkisel ürün. İçindeki yoğun “antosiyanin” yapısı “koliform” mikropların idrar torbasına tutunmasını, dolayısıyla enfeksiyon oluşturmasını engelleyebiliyor. Kızılcık, üzüm ve pancar gibi antosiyanin içeren diğer “kırmızından zengin” sebze ve meyvelerin de işe yarayabileceği aklınızda olsun.
BİR TAVSİYE
Öfkeden uzak durun
Sağlığın en önemli düşmanlarından biri de öfkedir. Özellikle kardiyoloji ve nöroloji uzmanları öfke kontrolünün üzerinde daha sıkı durmanızı tavsiye ediyorlar.
Kardiyologlara göre kalp krizlerinin ve aritmi ataklarının tetiklenmesinde ve de tansiyon fırlamalarında öfke kontrolünün bozulması çok önemli bir faktör. Nöroloji uzmanları da öfke konusunda oldukça endişeliler: Öfke ataklarının beyin felci oluşturabileceğini düşünüyorlar.
Mutfak sarımsaksız olmaz
Çoğumuz biliyoruz ama yeniden hatırlayalım: Sarımsak sadece mükemmel bir lezzet değil, aynı zamanda doğal bir ilaç. İçerdiği olağanüstü doğal moleküller sayesinde “tansiyonu düşürür, trigliserid ve kolesterolü dengeler, kan şekerini makul değerler içinde tutar, antibiyotik etkisiyle mikropları öldürür.”
Güçlü fayda için sarımsağı -biraz da kokusuna katlanarak- pişirmeden doğal haliyle yemeye çalışın. Peki sarımsak hapları bir işe yarıyor mu? Pek emin değilim. Tavsiye de etmiyorum.
OKUR SORUSU
Ağır metal tehdidi...
Önemli! Önemli zira yiyip içtiklerimizin çoğu maalesef sadece antibiyotik, hormon ve tarımsal ilaçlarla değil, ağır metallerle de kirlendi. Özellikle arsenik, kurşun, cıva ve kadmiyum yiyecek ve içeceklerimizin içine karışabilen en tehlikeli metaller. En sinsisi ise arsenik.
Arseniğin özellikle içme sularıyla bedenimize girme ihtimali var. Akciğer, karaciğer, böbrek ve mesane kanserine sebep olabileceği net ve açık olarak gösterildi. İçme suları konusunda uyanık olmak lazım.
İkinci bir tehlike de kurşun. Kurşun da çok toksik bir ağır metal ve ne yazık ki onu da şu veya bu şekilde bedenimize –farkına varmadan- yükleyebiliyoruz. Örneğin kemiklerimizi güçlendirsin diye yuttuğumuz kalsiyum takviyelerinin bazılarında –özellikle istiridye kabuğu kaynaklı olanlarında- kurşun bulunabiliyor. Kurşunun, su tesisatı eski olan evlerde içme suyuna borulardan da karışabileceği aklınızda olsun. Balık tutmada kullandığınız kurşun ağırlıkların, hatta eski tip kurşunlu akülerin de kurşun zehirlenmesi yapabileceğini bir kenara not edin.
Cıvaya gelince... Günümüzün en tehlikeli ağır metali cıva olmalı. Zira bazı denizler çoktan cıva çöplüğüne dönüştü ve bu denizlerde yaşayan balıkların çoğu cıva yüklü. “Daha sağlıklı besleneyim” diye hemen her gün balık yiyen çok sayıda hastamda yüksek düzeyde cıva varlığı belirlendi.
Özellikle uzun ömürlü balıkların (kılıç balığı) cıva yükü daha yüksek oluyor. Kısa ömürlü ve küçük yüzey balıklarını (hamsi, istavrit) tercih etmek lazım.
OKUR SORUSU
Neden alfa lipoik asit?
Alfa lipoik asit çok önemli ve güçlü bir antioksidan. Antioksidan formüller oluştururken benim de sık tercih ettiğim bir destek. Diğer antioksidanlardan temel farkıysa hem suda hem de yağda eriyebilmesi. Bu özelliği onun hücre içine daha kolay nüfuz etmesini sağlıyor.
Ayrıca çok mühim bir özelliği daha var: ALA, şekerin glikasyon yapısı etkisini de önleyebiliyor. Bildiğiniz gibi glikasyon süreçleri hızlı ve kötü yaşlanmanın temel nedenlerinden biri. Kanda şeker biriktikçe damar ve dokulardaki proteinlerin yapısı şekerlenerek (glikasyon) bozuşuyor.
Bu bozuşma da doku ve damarların esnekliğini azaltıyor, yapılarını bozuyor. Alfa lipoik asit ise glikasyona karşı en güçlü doğal silahlardan biri kabul ediliyor.
Özellikle menopoz döneminde gelişen cilt pörsümeleri -kırışmalar- glikasyon süreçleri ile de ilişkili. İmkanı olan hanımlar yılda bir kez 3-4 aylık ALA kürleri uygulayabilir.
BİR BİLGİ
Fibrokistik meme tehlikeli mi?
Fibrokistik meme sorunu, neredeyse her iki kadından birini ilgilendiren yaygın bir problem. Bu kistlerin neden ve nasıl oluştukları tam olarak bilinmiyor, östrojen hormonu “baş şüpheli” olarak gösteriliyor. En sık görülen belirti adetten önceki hafta başlayıp adet süresince devam eden meme ağrıları ve duyarlılık/gerginlik hali.
Teşhis için elle meme muayenesi, ultrasonografi ve mamografiden yararlanılıyor. Kuşkulu durumlarda ise ince iğne aspirasyon biyopsisi ile kist sıvısı boşaltılıp patolojik inceleme yapılıyor.
“Kansere dönüşür mü, dönüşmez mi?” sorusunun net ve açık bir cevabı yok. “Hangi kistler riskli veya risksiz?” sorusunun yanıtını uzmanlara bırakmak gerekiyor.
Paylaş