Siz yaşlandıkça beyniniz de yaşlanır. Gözleriniz nasıl eskisi kadar iyi görmüyor, kulaklarınız iyi işitmiyorsa, kaslarınız, kalbiniz 10-15 yıl önceki gücünü korumuyorsa beyniniz de kapasitesinin bir kısmını kaybeder.
Bu normal, beklenen, olması gereken doğal bir süreçtir. Korkmayın, telaşlanmayın! Bu hafif kayıpları yaşlanmanın size yaptığı küçük oyunlar, hoşluklar gibi algılayın. Eğer bu doğal gidişi az da olsa yavaşlatmak istiyorsanız, aşağıdaki 10 öneriden yararlanın.
1. Düzenli aktivite yapın, hareketli bir yaşam sürün: Özellikle açık havada yapılan aerobik egzersizler sadece kaslarınıza değil, belleğinize de güç katar. Beynin, yeni beyin hücresi filizlendirme ve mevcut hücreler arasında daha yoğun ve daha etkin kavşak noktaları oluşturmasında aktif bir hayat ilaçlar kadar etkilidir. Bunun için ne yapın edin haftada en az 4-5 gün 30-45 dakika yürüyün, yüzün veya başka egzersizler yapın. Fırsatınız yoksa 1-2 gün de idare eder!
2. Beyin alkol ve sigaradan kesinlikle hoşlanmıyor: Sigarayı hiç içmeyin. Alkolü çok az kullanın. Araştırmalar, fazla alkolün beyin hücrelerini tahrip ettiğini gösteriyor. Günde 1-2 kadehten fazla alınmadığında, yani çok az miktarda tüketildiğinde bu zararlar görülmeyebiliyor. En doğrusu ikisini de kullanmamak.
3. Damarlarınızı genç tutun: Özellikle tansiyon ve kolesterol yüksekliğiniz varsa mutlaka kontrol altına alın. Kan şekerinizi dikkatle izleyin. Bu üçlü, damarları yaşlandıran en etkili problemlerdir. Beyin damarlarının daralıp tıkanması ise beyne giden oksijeni ve besinleri azaltmakta, onu aç ve susuz bırakmaktadır.
4. Stresinizi iyi yönetin: Stres, ölçülü ve iyi yönetildiğinde dikkati ve odaklanmayı güçlendiriyor, belleği destekliyor. Ama yoğun ve sürekli hale geldiğinde endişe, korku, sıkıntı yüklediğinde stresin zararları başlıyor, beyin hücrelerinizin canına okuyor!
5. Beyne etkili ilaçlardan uzak durun: Yatıştırıcı ve uyku ilaçları, antihistaminikler, antidepresanlar ve diğerlerini doktorunuz önermedikçe asla kullanmayın. Doktorunuz kesince hemen bırakın. Doktorunuzun belirttiği dozun üzerinde almayın. Mide ilaçları, alüminyum içeren antiasitler, aşırı miktarda kafein ihtiva eden ağrı kesiciler de zararlı olabilir.
6. Uykuyu ihmal etmeyin: İyi bir gece uykusu kadar beyni besleyen etkili ilaç hálá bulunamadı. Kaliteli bir gece uykusu beynin sütüdür. Beyni dinlendirir, yeniler, güçlendirir. Beyin yaşlandıkça, uykusuzluğa karşı direnci azalır. Yaşlı beyinde uyku kaybı bellek hatırlama- sorunlarını hızlandırır. İyi bir gece uykusu beyni canlandırır.
7. Hergün yeni bir şeyler öğrenin: Gazete okuyun. Kitap okuyun. Bulmaca çözün. Sudoku oynayın. Briç-satranç-tavla partilerine katılın. Yeni bir dil öğrenin. Şiir ezberleyin. Öğrenmek beyninize iyi gelecektir.
8. Hayatı sevin: Huzura, keyfe önem verin. Endişeden, korkudan, telaştan uzak durun. Yetinmeyi bilen, kendini güvende hisseden, seven, sevilen, ailesiyle işinde yaşadığı toplumda manevi duygularla güçlü bağlar geliştiren biri olmaya gayret gösterin. Huzurlu bir hayat sürmek belleği koruyan en etkin ilaçlardan biridir.
9. Vitamin-mineral ve antioksidan desteklerden faydalanın: Folik asidin, B12 vitaminin, C vitaminin belleği güçlendirebileceği biliniyor. Omega-3 yağ asitleri özellikle DHA bellek bozukluklarını geciktirmede etkili olabilir.
10. Sağlığınıza bir bütün olarak özen gösterin. Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur. Vücudunuz sağlamsa belleğiniz size daha az ihanet eder.
LDL-HDL kolesterol dengesine dikkat
Adlarının birbirine yakın olmasına rağmen HDL kolesterol ile LDL kolesterol arasında beyazla siyah, geceyle gündüz kadar fark vardır. LDL kolesterolü bir damar tıkayıcısı ya da çöp, HDL kolesterolü bir damar açısı veya çöp işçisi gibi düşünebilirsiniz. Eğer damar tıkayıcısı LDL kolesterol üretiminiz az, temizleyici ve çöpçü HDL kolesterol miktarınız yüksekse damarlarınızın tıkanma ihtimali düşüktür. Eğer damarlarınız daha önceden daralmış veya tıkanmışsa ve bazı ilaçlarla LDL kolesterolünüzü azaltıp, HDL kolesterolünüzü artırabilirseniz damar tıkayıcı süreçleri yavaşlatıp kontrol altına alabilirsiniz. Bu son durum özellikle kalp-damar hastalığı mevcut, stend takılmış veya by-pass operasyonu yapılmış hastalar için son derece önemlidir. Bu hastalarda damarı tıkayan hadiseler kontrol altına alınmazsa bir süre sonra takılan stendler veya düzeltilen damarlar yeniden tıkanabilmektedir.
Ürik asit yüksekliği ne anlama geliyor
Ürik asit, yiyeceklerde bulunan "pürin" adlı maddenin çözünmesi sonucu ortaya çıkan yıkım ürünüdür. Pürin, DNA molekülünün ana birimi olan "nükleotid"in alt öğelerinden biridir.
Vücutta üretilen ürik asitin önemli bölümü kana karışır, böbreklerden süzülür ve idrarla atılır. Ancak, bazı durumlarda çok fazla ürik asit üretilir ya da çok az süzülme olur ve vücutta ürik asit birikmeye başlar.
Kanda ürik asit düzeyi yükselmesine "hiperürisemi" denir. Şişmanlık, aşırı alkol kullanımı, pürinden zengin gıdaları fazla tüketmek, başta düşük doz aspirin olmak üzere idrar söktürücü veya tansiyon düşürücü bazı ilaçlar, lösemi, lenfoma ve psoriasis (sedef hastalığı) gibi hücre yıkım ve yenilenmesinin çok hızlı olduğu hastalıklarda ürik asit yükselir.
Başlangıçta belirti vermeyen hiperürisemi eğer tedavi edilmezse:
Gut hastalığı, idrar yollarında ürik asit taşları, böbrekte ürik asit birikimi ve ürik asit nefropatisi, yumuşak dokuda ürik asit depolanmasına (tofi) yol açabilir.
Sadece az yiyerek zayıflamak mümkün değildir
Kilo verme çabası içine girenlerin yaptıkları en önemli hatalardan biri sorunu sadece az yiyerek çözebileceklerini düşünmeleridir. Hele bir de bu yanlışı aç kalarak, öğün atlayarak ve açlık oruçları yaparak sürdürürlerse işleri daha da güçleşmektedir. Araştırmalar az yemenin ve aç kalmanın metabolizmayı yavaşlattığını ve neredeyse durma noktasına getirdiğini gösteriyor. Hangi diyet programını uygularsanız uygulayın günde en az 30 dakika yürümeyi unutmayın. Düzenli ve dengeli beslenmenin kilo verirken de şart olduğunu unutmayın.