Paylaş
Beslenmek “karın doyurmak”tan daha derin anlamları olan önemli bir konu. Zaten bu nedenle de sadece bilimsel değil popüler bir alan oldu. Her gün bir taraftan yüzlerce, binlerce merkezde, on binlerce araştırmacı “beslenme” üzerine, “beslenme-sağlık ilişkileri” üzerine araştırmalar yapar, beslenme ve gıda üzerine pek çok okulda eğitimler verilirken, diğer yandan gazete ve televizyonlarda en çok “beslenme haberleri” okunup izleniyor.
Beslenmek sadece yağı, proteini, karbonhidratı belirli bir denge içinde kazanmak, bedenimizin üretemediği vitamin, mineral ve benzeri “elzem” ve “hayati” maddeleri besinlerle almakla sınırlı bir konu da değil. Neyi, ne zaman, neyle, ne miktarlarda ve nasıl -çiğ, pişmiş, kızartılmış, dondurulmuş- yediğiniz, yediklerinizin içine hangi kimyasalların girdiği, içlerine hormon, antibiyotik, bitki-böcek ilaçları karışıp karışmadığı da çok önemli noktalar.
Kısacası “beslenme” sözcüğünün zannettiğimizden çok daha derin anlamları var. Zaten bu nedenle de “iyi beslenme, sağlıklı ve doğru besinler tüketme, dengeli-yeterli ve çeşitli beslenme” konusunda hemen herkes -imkanı ölçüsünde- müthiş bir dikkat içinde ve bu “ilgi/dikkat” giderek artıyor.
KÖTÜ YİYECEKLER HASTA EDİYOR
Modern tıptaki gelişmeler yanında hijyenik şartlardaki düzelmeler, toplumsal eğitim düzeyinin artması, sosyal ve ekonomik refahın yaygınlaşması birçok hastalığı yok etti. Yetersiz beslenmeye bağlı hastalıklarla, istisnalar dışında artık pek karşılaşmıyoruz.
Tıp fakültelerinde hocalar öğrencilerine gösterecek skorbüt hastası (C vitamini noksanlığından oluşuyor), raşitik çocuk veya osteomalazik yetişkin (D vitamini eksikliğinde gelişiyor) bulmakta zorlanıyor. Kısacası sağlık sorunlarının çoğu eskisi gibi yetersiz beslenmeden kaynaklanmıyor. Tam tersine çoğunun arkasında ya yanlış beslenme, yüksek kalorili gıda tüketimi, fazla şeker, tuz kazanımı ya da besinlerle kazanılan kanserojen maddeler var.
Mesela doğru besin seçimleri sizi kanserden koruyabilir. Seçiminizi yanlış yaptığınızda ise vücudunuzu bir kanserojen çöplüğü haline getirmeniz işten bile değil! Yiyip içtiklerinizle kalbinizi, kilonuzu, kan basıncınızı, kolesterol, trigliserit seviyelerinizi, ürik asit değerlerinizi, karaciğer böbrek fonksiyonlarınızı, kısacası vücudunuzda A’dan Z’ye her şeyi etkilersiniz.
Bellek gücünüzden cinsel gücünüze, bağışıklığınızdan kemik sağlamlığınıza kadar daha pek çok şey de yiyip içtiklerinizle bağlantılıdır.
Yetmedi!
Kolitten reflüye, gastritten, kabızlığa, ishale, gaza kadar hazım sisteminizin durumu da yiyip içtiklerinizden fazlasıyla etkileniyor. Kısacası sağlığı koruma ve güçlendirmenin yolu bir şekilde, az ya da çok ama mutlaka doğru beslenmekten de geçiyor.
Beslenmenize önem vermeye, konuyu ciddiye almaya devam edin, emin olun siz kazanacaksınız.
İYİ HABER
Ömrü uzatan seyahatler
Geçtiğimiz hafta Hürriyet Pazar’da “havasıyla, suyuyla, doğasıyla, insanıyla” ömür uzatan tatil seçeneklerini görünce pek keyiflendim! Hemen belirtelim ki seyahat ve tatiller zaten başlı başına ömrü uzatan süreçlerdir.
Hürriyet’teki listede “Bolivya, Japonya/Kyotango, Okinawa Adaları, İtalya/Kampodimele, Yunanistan/Simi ve Monako vardı. Bence liste bir hayli eksik.
Listeye mutlaka İtalya’dan Sardunya Pozitano, Türkiye’den Ayvalık Kaz Dağları hattı, Yunanistan’dan Girit ve İkarya, Pakistan’dan Hunza Vadisi de eklenmeli.
TARTIŞMA
Diyet mi egzersiz mi
Kilo sorunu bazen hafif geçici, bazen de ağır, ciddi ve kalıcıdır. Geçici kilo kazanımları en fazla 3-4 haftalık bir diyet ve aktivite planıyla kolayca halledilir. Ama sorun geçici değil de kalıcıysa iş biraz değişir.
Kalıcı kilo eğilimi çoğu zaman ya genetik ya psikolojik ya da metaboliktir. Yani her yediğiniz yağa dönüşüyorsa, içtiğiniz su bile kilo yapıyorsa (!) kilo almanız her geçen gün biraz daha kolaylaşıp vermeniz ağır ve uzun çabalar gerektiriyorsa süreci tetikleyen metabolik, psikolojik ya da genetik yapılanmayı anlamadan, çözüm için en uygun tıbbi planın ne olacağını öğrenmeden ne diyet ne egzersiz işe yaramaz. Hatta bazen ikisi birden uygulamada tutulsa bile beklenen sonuç alınamaz.
Eğer diyet mi, egzersiz mi diye bir polemik açılacaksa bizim cevabımız şu olur: Kalıcı kilo sorununuz varsa diyetsiz egzersiz, egzersizsiz diyet de işe yaramaz, her ikisi birden gündemde tutulsa bile arka plandaki genetik, psikolojik veya metabolik sorun çözümlenmeden sonuç alınamaz.
HATIRLATMA
Sağlıklı beslenme için 10 öneri
1 Öğün atlamayın.
2 “Dengeli, çeşitli” ve “yeteri kadar/kararında” beslenmekten taviz vermeyin. Beyaz un, şeker ve nişastalı yiyeceklerden uzak durun.
3 Sağlıklı, az işlenmiş ve doymamış yağları (özellikle zeytinyağını) tercih edin.
4 Yiyeceklerinize bol bol sirke ve limon eklemeyi, baharatlardan (karabiber, kırmızıbiber, zerdeçal, tarçın) istifade etmeyi ihmal etmeyin. Tuzu azaltın.
5 Yemeklerinizi yağda kızartmayın.
6 Bol ve sık su için.
7 Meyve konsantrelerinden, şeker eklenmiş meyve sularından, gazlı kolalı içeceklerden, hatta yüzde 100 meyve sularından uzak durmanızda, taze sıkılmış meyve sularını günde 50-100 ml ile sınırlamanızda fayda var.
8 Akşam yemeğinizi azaltmanızda, günün son yemeğini yatmadan en az 2–3 saat önce tamamlamanızda fayda var.
9 Önemli noktalardan biri de düşük glisemik yüklü karbonhidratları, iyi protein ve sağlığa yararlı yağlarla birlikte yemeyi becerebilmektir.
10 Doğal ve tabii gıdalara yönelin. Mümkün olan her şeyi çiğ olarak yiyin. İyice, uzun uzun çiğneyin. Haşlayarak ya da buharda pişirmeyi tercih edin. Fast food gıdalara da itibar etmeyin.
Paylaş