Paylaş
Ağzımıza attığımız her lokma kalbimiz kadar beynimizi de etkiler. Özellikle son 20 yılda bilim insanları araştırmalarıyla bu konuda müthiş yol aldılar, önemli bilgilere ulaşıp önümüzü açtılar.
Örneğin, bizi depresyondan koruyabilen, stresimizi azaltıp bellek gücümüzü destekleyen –ya da tersini yapan- besinlerin neler olduğunu belirlediler.
Omega-3 yağlarının, özellikle DHA’nın belleğin en mühim dostlarından biri olduğunu da onlar sayesinde öğrendik. Keza B12, D vitaminleri ve demir gibi mineralleri de öyle. Doğal eczane bize yüzlerce “beyin hapı” sunuyor.
Üzümdeki resveratrol, çaydaki kateşinler, meyve ve sebzelerdeki pek çok antioksidan da beyin gücümüzü destekliyor. Ayrıca “beslenme-beyin ilişkisi” konusunda farklı ve yeni fikirler de var. Bu fikirlerin bazıları daha önce de gündeme getirilmiş, büyükanne ve dedelerimiz tarafından da önerilmiş şeyler.
İsterseniz sözü uzatmadan hemen konuya girelim, bugün dersimiz “beslenme- beyin ilişkisi!” Sizi bu alanın en önemli uzmanlarından birinin, Dr. David Perlmutter’in hazırladığı çok güzel bir testle baş başa bırakayım. Testi lütfen dikkatle doldurun ve yazdıklarımızı durumunuzu öğrendikten sonra yeniden değerlendirin.
Not: Belleğimizi destekleyen besinler konusuna gelecek hafta gireceğiz.
Akşam şekerli şeyler yemek neden daha tehlikeli?
Şeker ve şekerli yiyecek içecekler, sağlığı her zaman bozabilen yanlış besinler. Günün hangi saatinde yenip içildikleri önemli değil, onlar her zaman tehlikeli.
Ama yine de siz siz olun şekerli besinlerden özellikle akşam ve gece saatlerinde uzak durmaya bakın.
Çünkü akşam veya geceleri şeker yemek –ya da şekerden oluşan alkollü içkiler içmek- gündüzleri şekerli gıda tüketmenin tüm kötü sonuçlarını doğurduğu gibi, hipofiz bezinin geceleri ürettiği büyüme hormonu salınımını da baskı altına alıyor.
Büyüme hormonu salınımı azalıyor. O azaldıkça da uyku kalitesi bozukluğundan kilo almaya, bağışıklık baskılanmasından hızlı yaşlanmaya kadar değişebilen bir dizi sorun ortaya çıkabiliyor. Zaten böyle olduğu için de beslenme uzmanları akşam meyvelerini ve tatlılarını çoktan yasakladılar.
Gece mutlaka bir şeyler atıştırmak isteyenlere proteinli ara öğünler tavsiye ediyorlar. Mesela bir su bardağı yoğurt ya da ılık süt, bir parça peynir gibi.
Beyin-beslenme testi
Aşağıdaki ifadelere, beyin sorunlarıyla ilgili yaptığım saptamaları göz önünde bulundurmaksızın dürüstçe cevap verin. İlerleyen bölümlerde neden bu ifadeleri kullandığımı ve risk faktörlerinizin neler olduğunu anlamaya başlayacaksınız.
Eğer doğru ve yanlış arasında kalıyor ve “bazen” diye cevap vermeniz gerektiğini düşünüyorsanız cevabınızın “doğru” olması gerekmektedir.
1- Ekmek yerim (Herhangi bir çeşit). DOĞRU/YANLIŞ
2- Meyve suyu içerim (Herhangi bir çeşit). DOĞRU/YANLIŞ
3- Günde bir porsiyondan fazla meyve tüketirim. DOĞRU/YANLIŞ
4- Şeker yerine agaveyi tercih ediyorum. DOĞRU/YANLIŞ
5- Günlük yürüyüşümü yaparken nefesim kesiliyor. DOĞRU/YANLIŞ
6- Kolesterolüm 150’den düşük. DOĞRU/YANLIŞ
7- Şeker hastasıyım. DOĞRU/YANLIŞ
8- Fazla kiloluyum. DOĞRU/YANLIŞ
9- Pilav ya da makarna yerim. DOĞRU/YANLIŞ
10- Süt içerim. DOĞRU/YANLIŞ
11- Düzenli egzersiz yapmıyorum. DOĞRU/YANLIŞ
12- Ailemde nörolojik sorun yaşayan kişiler oldu. DOĞRU/YANLIŞ
13- D vitamini takviyesi almıyorum. DOĞRU/YANLIŞ
14- Düşük yağlı bir beslenme programı uyguluyorum. DOĞRU/YANLIŞ
15- Statin içeren bir ilaç kullanıyorum (Kolesterol ilaçları). DOĞRU/YANLIŞ
16- Yüksek kolesterol içeren yiyeceklerden kaçınırım. DOĞRU/YANLIŞ
17- Meşrubat içerim (Diyet ya da normal). DOĞRU/YANLIŞ
18- Şarap içmem. DOĞRU/YANLIŞ
19- Bira içerim. DOĞRU/YANLIŞ
20- Tahıllı gevrek–kahvaltılık gevrek, müsli- yerim. DOĞRU/YANLIŞ
Bu testten tam not alabilmek için “doğru” cevabını hiç işaretlememiş olmanız gerekiyor. Tek soruya bile “doğru” cevabını verdiyseniz beyninizin –ve tüm sinir sisteminizin- bir hastalıkla karşılaşma riski, hiçbir soruya “doğru” cevabı vermemiş birininkinden çok daha yüksektir. “Doğru” cevabı verdiğiniz soru sayısı arttıkça riskiniz de artacaktır. Eğer 10’dan fazla soruya “doğru” cevabı verdiyseniz, önlenebilir fakat teşhis edildikten sonra geri dönüşü olmayan ciddi nörolojik sorunların risk alanındasınız demektir.
(Dr. David Perlmutter’in “Tahıl Beyin” kitabından alınmıştır.)
Yoğurt mu kefir mi?
İkisinden de vazgeçmeyin ama kefir severlerin sayısı yoğurt severlere oranla bir hayli az. Bu biraz da bizim kültürel olarak yoğurda fazlaca bağımlı olmamızla ilgili bir durum.
İkisinin de birbirlerine ufak tefek üstünlükleri yok değil tabii ki. Mesela probiyotik zenginliği söz konusu olduğunda kefir, yoğurdu kolayca yener! Lezzet söz konusu olduğunda ise yoğurt kefiri her zaman geçer.
Kefirin sindirim ve bağışıklık sistemine vereceği desteğin yoğurttan daha fazla olacağını, protein ve kalsiyum yoğunluğu nedeniyle besleyicilik bakımından yoğurdun kefiri yolda bırakacağını da hatırlayalım.
Paylaş