Paylaş
DÜZENLİ aralıklarla chek-up yaptırmayı sağlığımızın garantisi sayarız. Yanlış da değildir. Düzenli sağlık taramaları yaptırmak kanserden şekere, hipertansiyondan damar sertliğine, pek çok sağlık sorununun erken teşhisine olanak sağlar. Hatta biraz daha ileri gidilir, sürece genetik testler gibi daha detaylı incelemeler de dahil edilirse, hayatı tehtid eden hastalıkların bazıları daha tasarım aşamasındayken bile tanımlanabilir.Erken teşhis modern tıbbın en önemli avantajlarından biridir. Bu sayede pek çok sağlık sorunu ciddi tahribatlara yol açmadan, hastalık süreçleri dallanıp budaklanmadan, çoğu zaman da ilaca, ameliyata gerek kalmadan çözümlenebiliyor. Hal böyleyken, birçoğumuz yanlış saplantılar ya da iflah olmaz bir boş vericilikle, “Hiçbir şikâyetim yokken, neden bu testleri yaptırayım, neden zamanımı daha da önemlisi paramı bu incelemelere ayırayım” diye düşünüyoruz. Oysa, “Su uyur düşman uyumaz” misali, çoğu hastalık siz bedenen kendinizi “turp gibi” hissederken de çoktan yola çıkmış, biyolojik sağlığınızı çoktan tehdit etmeye başlamış olabilir. Yani “beden sağlamken, biyolojik sağlığımızın bozuk olması” her zaman mümkündür. “Sağlığımın biyolojik olarak bozulması da ne anlama geliyor”? diye bir soru soracağınızı biliyorum! İsterseniz bu sorunu bir örnekle açıklamaya çalışayım.
Bir diyabet hikayesi
Diyelim ki, doktorunuzdan bir randevu aldınız ve ondan, iki aydır canınızı sıkan “kilo kaybı, sık idrara çıkma, ağız kuruluğu, sık acıkma, yorgunluk, bitkinlik ve giderek artan cinsel güçsüzlük” gibi yakınmalarınızın nedenini araştırmasını istediniz.
Doktorunuz, kan analizlerinizi yorumlarken size kötü haberi verdi: Şeker hastasısınız! Şeker hastalığının, (kan şekerinin 12 saat açlıkta bile 120 mg’ın üstüne çıkmasının) – bu durumda tokluk kan şekeriniz de muhtemelen 200’leri geçmiş demektir - sizi yalnız kilo kaybı, sık idrara çıkma, çok su içme, ağız kuruluğu gibi kan şekerinizin ayarlanmasıyla kısa sürede düzelebilecek şikayetlerle taciz ve tehtid etmediğini, bozulmuş kan şekeri ayarınızın size en az 8-10 yıldan bu yana zarar verip özellikle damarlarınızın canına okuduğunu bilirseniz, onu “gizli şeker”, hatta “reaktif hipoglisemi ve insülin direnci” döneminde ne kadar önemli bir şey olduğunu daha iyi anlarsınız. Nedeni şu...
Gizli şekerin ‘yıkımı’
Orta ve ileri yaşlarda ortaya çıkan şeker hastalığının, hastalık ortaya çıkmadan önceki 8-10 yıllık süreçte de biyolojik olarak var olduğunu ve “gizli şeker” adı verilen bu dönemde de tahribatlarını yaptığını biz hekimler olarak çok iyi biliyoruz..
Şeker hastalığının gizli diyabet aşamasında da, kalp damarlarında, böbrek, göz, beyin ve diğer damarlarda ciddi tahribatlar yaptığından hiç kuşkumuz yok! Kolesterolü yüksek olmayan, açlık şekeri normal bulunan, sadece tokluk şekerine bakılarak ya da bir şeker yüklemesi yapılarak gizli şekeri olduğu anlaşılan birinde, bir kalp krizinin sadece bu şeker dengesizliği ve insülin fazlalığı, yani “insülin direnci” sorunundan kaynaklanabileceğinden en ufak bir şüphe duymuyoruz. Bir başka deyimle “şeker hastalığı”na giden yolculukta “gizli şeker”in ortaya çıkmasıyla, hatta “reaktif hipoglisemi-insülin direnci” probleminin başlamasıyla birlikte kanda “glikozilasyon/şekerlenme” ve “inflamasyon/yangısal” süreçler zaten çoktan başlamış oluyor. Kanın akışkanlığında bozulmalar, damar duvarında zedelenmeler kendini zaten gösteriyor. Oysa bu dönemde o kişi henüz “klinik olarak sağlam” kabul ediliyor. İyi bir sağlık riski analizi yapıldığında ise “biyolojik olarak sağlam olmadığı” kolayca anlaşılabiliyor.
Ve işte bir başka örnek
Sağlık taramalarında kolonoskopik incelemelerle saptanan poliplerin -örneğin adenomatöz polipler, villöz adenomlar- kolonoskopi esnasından temizlenmesi, ileride büyük bir ihtimalle kansere dönüşecek olan bu oluşumların daha yolun başındayken hem teşhisini hem tedavisini mümkün kılıyor. Yine kolonoskopik incelemeyle divertikül saptanan hastaların beslenme planları değiştirilerek sonradan oluşabilecek divertikül iltihabı gibi son derece can sıkıcı hatta problemlerin önünü kesmemize olanak sağlayabiliyor. 50’li yaşlardan sonra 3-5 yıllık aralıklar yaptıracağınız kolonoskopik incelemeler ilerde başınıza gelebilecek bir kolon kanserini sizde yaratabileceği pek çok travmanın (ağır ameliyatlar, radyoterapi ve kemoterapiler gibi) yolunu kesebiliyor.
Yaş 50’yi geçince
KIRKLI yaşlar tamamlandığında orta yaş yolculuğu da başlamış oluyor. Bu dönemde kadınlarda meme kanseri, osteoporoz incelemeleri, erkeklerde prostat kanseri ve her iki cinste akciğerler, kolon kanseri, kalp-damar hastalıkları şeker hastalığına yönelik tetkikler, hipertansiyon incelemeleri ön plana çıkıyor. Bu listeye yaş ilerledikçe bellek değerlendirmeleri (hafıza kaybı yönünden), vitamin mineral eksikleri(B12, B vitamini gibi) de ekleniyor. Troid fonksiyonlarının takibi bu yaşlarda da önem kazanıyor. 60’lı yaşlar sonrasında herkesin yılda bir kez böbrek ve karaciğer fonksiyonlarını da gözden geçirtmesi şart!
NE YAPMALI
Ticari değil kişiye özel CHECK-UP
SAĞLIK riski analizlerinden işe yarar sonuçlar alılabilmesi için, bunları fabrikasyon süreçler gibi gören, herkese aynı testleri tekrarlayıp duran, kişisel bir risk analizi yapmadan, kişiye özel sağlık hikâyelerini, genetik mirası, yaşam şartlarını, mevcut sağlık sorunlarını, kullanılan ilaçları dikkate almadan yapılan incelemeler bana göre işi eksik yapmak oluyor. Dahası, bu tür eksik, yarım bırakılmış incelemeler, elde edilen sonuçlara bakılarak gereksiz telaşlara ya da abartılmış güven duygularına yol açılabiliyor. Neticede önemsiz sorunlar önemli, önemli problemler tehlikesizmiş gibi algılanabiliyor. İşte bu nedenle son yıllarda oldukça suistimal edildiğini düşündüğüm ticari “chek-up” yaklaşımını bir kenara bırakmakta ve süreci “kişiye özel sağlık analizi” gibi düşünüp uygulamakta yarar var. Uzun sözün kısası, hastalıkları önlemek tedavi etmekten, erken teşhis geç teşhisten daha iyidir.
NE ZAMAN BAŞLAMALI
Umulmadık zamanda ‘gölü’ yemeyelim
İŞ, güç, kariyer peşinde koşacağız, çocukları büyüteceğiz, iş sahibi olup ev-bark kuracağız derken 20-50 yaş diliminde sağlığımızı genelde ihmal ediyor, sırf bu yüzden de hiç ummadığımız bir zamanda golü yiyebiliyoruz!
Oysa bu yaş kesitinde de yılda bir kez sağlık taramasından geçmek lazım. Mevcut bir sağlık sorununuz ya da “Her an gelebilirim” diyebilecek bir sağlık tehdidiniz varsa, incelemeleri daha da sıklaştırmanız gerekebiliyor. Bu yaş grubunda yılda bir kez tansiyon ölçümü, detaylı fiziksel inceleme EKG, kanda kolesterol, şeker, ürik asid, trigliserid böbrek ve karaciğer fonksiyonlarının taranması gerekiyor.
Ve kadınlarda durum
Kadınlarda yıllık meme muayenelerinin yapılması şart! Eğer aile öyküsünde meme kanseri yoksa, mamografi gibi ileri meme incelemelerinin bu dönemde yapılması gerekmiyor. Yine ailede kalın bağırsak kanseri hikâyesi yoksa, prostat kanseri hikâyesi mevcut değilse, kolonoskopi ve PSA gibi taramalara da gerek duyulmuyor. Bu yaş grubunda son yıllarda öne çıkan tarama testleri arasında cinsel yolla bulaşan hastalıklar da yer alıyor (HİV gibi). Ben, karaciğer yağlanmasının araştırılmasının, özellikle kadınlarda tiroid incelemelerinin de (nodül, haşimato hastalığı, kanser) bu yaşlarda başlatılmasını uygun olacağını düşünüyorum.
Paylaş