Daha önce kalp krizi geçirenlerin merak ettiği şeylerin başında yeni bir krizden nasıl korunacakları geliyor.
Bu çok önemli bir konudur. Çünkü bir defa kalp krizi atağı geçirenlerin eğer dikkat etmezlerse yeni bir atak geçirme olasılıklarının yüksek olduğu biliniyor. Eğer daha önce kalp krizi geçiren sabıkalı biriyseniz, özellikle kilonuza, stres yükünüze ve aktivitelerinize gereken özeni göstermek zorundasınız. Çünkü kilo fazlalığı, ikinci bir kriz söz konusu olduğunda kolesterol fazlalığı ve tansiyon yüksekliği kadar önemli bir risk faktörüdür.
Yeni bir krize engel olan önlemlerin başında sigaranın bırakılması, stresin yönetilebilir seviyelere indirilmesi, aktivitenin artırılıp kan yağlarının dengelenmesi ve sağlıklı bir kilonun ısrarla sürdürülmesi geliyor. Bu arada şeker hastalığı ve hipertansiyon gibi bir problem varsa onların da kontrol altına alınması da şarttır. Hastaların bundan sonraki tedavileri planlanırken aspirin veya bir başka kan incelticiyle pıhtılaşma süreçlerinin yavaşlatılması, beta-broker ilaçlar kullanılarak kalbin daha ekonomik çalışmasının sağlanması, eğer yüksekse, statin grubu ilaçlarla LDL kolesterolün azaltılması ve gerektiği zaman kalsiyum antagonistlerinin,ACE baskılayıcılarının da kullanılması koruyucu programın değişmezleri arasında yer alır.
Bütün bu çalışmaların tamamı risk faktörlerini kontrol altına almak ve hastanın yeni bir krizle karşılaşmasına engel olmak amacını taşıyor.
Fazla kilolar dert
Bugün üzerinde durmak istediğimiz nokta kalp krizi geçirenlerin doktorları tarafından kendilerine reçetelenen ilaçları ve sigaranın bırakılması gibi bazı tavsiyeleri neredeyse eksiksiz uygulamalarına karşılık stres yönetimi ve kilo konusunu pek ciddiye almamalarıdır. Kilo fazlalığının ya da fazla kilolardan kurtulmanın ikinci bir kalp krizi üzerindeki etkisini inceleyen çok güçlü çalışmalara sahip değiliz. Ancak, bizim gözlemlerimiz ve diğer meslektaşlarımızın tecrübeleri fazla kiloların verilmesi ve kilo alma sorununun önlenmesinin en az kan yağları, kan şekeri, kan basıncı yüksekliği ile mücadele kadar önemli olduğunu gösteriyor. Özellikle karın/göbek çevresinden şişmanlayanlarda bu daha önemli bir sorun gibi görünüyor.
Bizce kilo fazlalığı ikinci bir kriz söz konusu olduğunda kolesterol fazlalığı, tansiyon yüksekliği kadar önemli bir risk faktörüdür. Vücut yağında anlamlı azalmalar ve beden kitle endeksinde önemli düşüşler elde eden hastaların bunu yalnızca diyet yaparak değil de egzersiz çabalarını arttırarak da başardığı durumlarda ise ikinci bir kriz riski önemli ölçüde düşüyor.
Özellikle çok genç yaşlarda (45-50 yaş ve altında) kalp kriziyle karşılaşanların diğer koroner risk faktörü ne olursa olsun kilo kontrollerine çok önem vermeleri gerekiyor. Çünkü kilo kontrolü öncelikle göbek bölgesinde yağ biriktirenlerde (ama genel olarak fazla kiloluların tümünde) insülin direncinde azalmaya, iyi kolesterol HDL de yükselmeye kan basıncı ve kan şekeri ayarında düzelmeye de yardımcı oluyor. Diğer taraftan kilo vermenin sağladığı kendinden mutlu olma hissi ve kilo verme çabalarının içinde yer alan egzersiz gayretleri koroner risk faktörleri arasında gittikçe daha önemli hale gelen depresyonu da azaltıyor. Kilo kontrolünü becerebilen kalp hastalarında uyku düzeliyor. Uyku apnesi iyileşiyor. Stres yönetimi kolaylaşıyor. Hiddet, öfke nöbetleri, ani sinirlenme gibi kalbin hiç de hoşuna gitmeyen bazı yanlışlar oldukça azalıyor. Bu nedenle fazla kilolardan kurtulmak kalp krizi geçiren biri için bir taşla iki üç değil neredeyse beş kuşu aynı anda vurmak anlamına geliyor!
Sağlığınıza dikkat edin işi oluruna bırakmayın
Anlatmak istediğimiz şey şu: Kalp krizi geçiren hastalar doktorlarının tavsiyelerini genellikle dinliyorlar. Bilhassa kan yağlarını dengeleme, tansiyonlarını izleme, koruyucu aspirin kullanma ve diğer tedavileri uygulama konusunda yeterli dikkati gösteriyorlar. Ama konu özellikle kilo kontrolü olduğunda durum değişiyor, kiloları yeteri kadar iyi izlenmiyor. Fazla kiloların verilmesi için gerekli çabalar gösterilmiyor. Sağlıklı bir kiloda kalma konusunda dikkatli ve ısrarlı davranılmıyor. İş oluruna bırakılıyor. Bu dikkatsizliklerini egzersiz alışkanlığı ve stres yönetiminde de tekrarladıklarını söylemek mümkün. Krizden sonraki birkaç yıllık dönemde az da olsa dikkat ettikleri egzersiz aktiviteleri ve stres yönetimini kısa bir süre sonra terk ediyorlar. Ne var ki bu son üçlü yani kilo kontrolü, egzersiz alışkanlığının sürdürülmesi ve stres yönetimi en az kolesterolün, trigliseridin, kan şekerinin takibi kadar önemsenmesi gereken risk faktörüdür. Diğer taraftan birçok hastada vücut ağırlığının % 5-10’un kaybı bile kan yağlarını dengelemeye ve insilün direncini düzeltmeye kafi geliyor.
Eğer daha önce kalp krizi geçiren sabıkalı biriyseniz kilonuza stres yükünüze ve aktivitenize gereken özeni göstermek zorundasınız. Bunu yapmazsanız kalp koruma programının "koruyucu sac ayağı"nın birini eksik bırakırsınız.