Paylaş
Önce şunu iyi bilelim: Terleme fizyolojik, yani doğal bir süreçtir. Zannedildiği gibi sadece vücudumuzdan toksinleri atmak için değil, vücut ısımızı korumak, daha doğrusu ısınan bedenimizi soğutmak için de terleriz.
Tabii ki terleme esnasında bazı toksinlerden de kurtuluruz ama “toksinlerden arınma” denince esas görevi böbrekler ve karaciğerimizin üstlendiğini unutmayalım.
Ayrıca bedenin her tarafı eşit oranda da terlemez. En çok terleyen bölgeler koltukaltları, avuç içleri ve ayaklardır.
Ne kadar terlediğimiz ise öncelikle ne kadar ter bezine sahip olduğumuzla bağlantılıdır. Sağlıklı bir yetişkinin bedeninde 2-4 milyon kadar ter bezi var ve bunların tamamı ergenlik döneminde aktifleşir.
Kadınlar erkeklerden daha fazla ter bezine sahiptir ama erkeklerin ter bezleri kadınlardakinden daha aktiftir. Şu veya bu nedenle zaman zaman fazlaca terlemek normaldir.
Terleme “otonom” yani kendi kendine yönetilen bir sistem tarafından kontrol edilir. Yani bizi “terleten” sistem üzerinde bilinçli ve etkili bir kontrolümüz söz konusu değildir.
Hava sıcaksa veya aşırı bedensel faaliyet gösterdiğimizde terleriz. Korkup sinirlendiğimizde terleriz. Kontrolsüz ölçüde heyecanlandığımızda terleriz. Bu tür terlemelerin hepsi normaldir.
Ne var ki bazen ortada ciddi bir neden yokken de ter dökebiliriz. Mesela mı? Buyurun...
İşte ter döken sebepler...
Aşırı alkol kullanımı terlemeyi artırıyor. Bazıları az miktarda alkol alsalar da terlemeye başlıyor.
Nefes darlığı olanlarda da terleme kaçınılmaz. Şişmanlık, özellikle gövdesel şişmanlık hele bir de insülin direnci ile birlikteyse kontrolsüz terlemeye yol açabiliyor.
Şeker hastalığı da mühim bir terleme nedeni. Kan şekerinin düşmesi de bizi terletebiliyor. En sık görülen “terletici” hastalıkların başındaysa tiroid bezinin aşırı çalışması (hipertiroidi) geliyor.
Listeye kalp hastalıklarını da eklemek lazım. Özellikle kalp yetmezliğinde terleme, sık görülen bir sorun.
Üzülerek belirtelim, bazı kanser türlerinde de aşırı terleme uzun süre ilk ve tek şikayet olabiliyor. Mesela lenfomalar, hipernefroma (böbrek kanseri), hepatoma (karaciğer kanseri) bu tür kanserlerdir. Diğer taraftan menopoz dönemi de önemli bir terleme nedeni. Bazı kadınlarda menopoza ilişkin terlemeler menopozdan 4-5 önce bile başlayabiliyor.
Yine bazı kadınlarda menopoz terlemeleri 70’li yaşlara kadar bile sürebiliyor.
Kısacası “terleme fizyolojik bir süreçtir, bir şey olmaz!” deyip geçmemekte, anlamsız ve inatçı terleme durumlarında bir sağlık kontrolünden geçmekte fayda var.
Terleme ne zaman önemlidir
Eğer terlemeye “göğüs ağrısı, nefes darlığı, ateş, çarpıntı” gibi işaretler eşlik ediyorsa... Terlemeyle birlikte “kilo kaybı, iştahsızlık, solukluk, yorgunluk, bitkinlik” gibi problemler de varsa... Terleme en çok da “geceleri” oluşuyor ve uyku bölünmelerine yol açıyorsa... Terleme ile birlikte uykusuzluk, çarpıntı, ellerde titreme de varsa... Terleme konusunu ciddiye almanızda fayda var.
Hamilelikte kalsiyum ihtiyacı artar mı?
Hamilelik için ayrı bir “kalsiyum programı” yapmaya gerek yok.
Sağlıklı bir genç hanımın hamilelik sürecinde ek bir “kalsiyum hapı” alması da gerekmiyor. Yapılması gereken son derece basit bir beslenme önleminden ibaret: Kalsiyum zengini besinleri daha sık tüketmek.
Mesela yoğurda, peynire ağırlık vermek. Sebzelere yönelmek. Kuru baklagillerin önemli birer kalsiyum desteği olduklarını unutmamak.
Emzirmek meme kanserini önleyebilir mi
Emzirmenin, özellikle bir yıldan daha uzun süreli emzirmenin kadınlarda meme kanserine yakalanma olasılığını ciddi oranda düşürebileceği kesindir.
Sadece emzirmek değil, gebelik de kadınları meme kanserinden uzak tutabiliyor.
Her ikisinde de mekanizma aynı: Hamilelik ve emzirme döneminde kadınlar östrojen üretmediklerinden meme dokusu östrojen uyarılarından uzak kalıyor. Bu konuda yapılmış en büyük araştırmalardan biri yıllar önce Lancet dergisinde yayınlandı.
Bu çalışmaya bakılırsa bebeğini emziren kadınlar meme kanserine yakalanma risklerini her emzirme döneminde yüzde 4 oranında düşürüyorlar.
Ayrıca geçirilen her hamilelik dönemi de riski yüzde 7 oranında azaltabiliyor.
Kaya tuzu sınırsız tüketilebilir mi?
Her tuz gibi kaya tuzu da “sınırlı ve sorumlu” tüketilmesi gereken bir tuz.
Miktar söz konusu olduğunda onun da üst sınırı günde 6, haydi bilemediniz 8 gramla sınırlıdır. Ayrıca her kaya tuzunun sağlıklı olduğunu da düşünmeyin.
Bu alan da maalesef pek çok “doğal gıda” alanı gibi suiistimal edildi, kirletildi.
Önüne gelen tuz paketleyip “kaya tuzu” diye pazarlamaya çalışıyor.
Kendini “beslenme gurusu” sayan bazıları maalesef kaya tuzunun sınırsız tüketilebileceğini söylüyor. Aman dikkat! Kaya tuzunun da fazlası zararlı...
Elinize iyi bakın
En dikkatli kadınların bile unuttuğu ayrıntılardan birinin “el bakımı” olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Kadınların ihmal ettikleri başka “bakım kusurları” da var maalesef. Bazı kadınlar hâlâ “ağız hijyeni”nin öneminin pek farkında değiller.
Bu nedenle de dişlerini yeterince fırçalamıyor, ağız temizleme süreçlerini ihmal ediyorlar.
Her neyse, konumuza dönelim ve bakımlı ellere sahip olmanın püf noktalarını sıralayalım.
Cildimizin diğer kısımları gibi el bakımı da öncelikle temizlikten ve bol su içmekten geçiyor. Temizlik derken “hijyen” takıntısını söz konusu bile etmek istemiyorum.
Elleri doğal bir sabunla günde 3-5 kez iyice yıkamak gerekli olan. Ayrıca ev işlerini yaparken özellikle bulaşık çamaşır gibi işlerde eldiven kullanmak da el bakımının vazgeçilmez bir parçası.
Elleri kaliteli nemlendiricilerle nemlendirmek de mühim bir nokta.
El üstüne sürülen parfümlerin güneş ışığıyla temas halinde elde “siyah-kahverengi” lekelenmelere yol açabileceği unutulmamalı.
Tırnak bakımının da el bakımının bir parçası olduğu ise asla ihmal edilmemeli.
Tüylenmenin tedavisi var mı?
Tüylenme kadınları, çok üzen bir problem. Bazen genetik nedenlerle de oluşsa da bazen de hormonal bir zeminde gelişiyor.
Bu bazen erkeklik hormonu (androjen) salgılayan bir yumurtalık veya böbreküstü tümörü, bazen de beyindeki hipofiz bezi kaynaklı bir problem olabiliyor.
En sık görülen nedeni ise polikistik over sendromu. Bu sendroma tüylenmeye, insülin direncine bağlı kilo alma eğilimi ve sivilceler de eşlik ediyor. Önemli olan tüylenmenin neden ve nereden kaynaklandığını belirlemek.
Zira tedavi de buna göre planlanıyor. Örneğin polikistik over söz konusu ise metformin tedavisi oldukça iyi sonuç veriyor.
Paylaş