Paylaş
Gençlİk ve yaşlılık farklı davranış ve kabulleniş kalıplarını da beraberinde getiriyor. Mesela erkekler gençken daha bir hızlı, çabuk ve sabırsızdır. Yaşlandıkça frene basarlar, sakinlik ve sabır sözcüklerine daha çok inanırlar. Ayrıca genç erkekler fizyonomilerine ve formlarına daha düşkündür. Yaşlandıkça hafiften “boş vermeler” başlar. “Baklava-börek” durumu da bence işte böyle bir şeydir. Genç erkekler baklavacıyken, altmışını geçen erkeklerin çoğu hafiften börekçi olmaya başlar. Özetle spor salonları ya da plajlarda “baklavalarını göstermek” daha çok genç erkeklerin işidir.
Daha doğrusu “işiydi!” Şimdi durum en azından bazı orta yaşlı veya yeni yaşlı erkekler için değişti. Peki, ne oldu? Onlar “balkonsuz ev, göbeksiz erkek olmaz” ya da “göbek erkeği zengin gösterir” gibi eski hoşlukları bir yana bırakıp “baklavacı” olmaya karar verdiler. Ayrıca bu yeni baklavacıların önemli bir bölümü sadece “daha çok kas” peşinde koşan kişiler de değil. Mühim bir tutkuları daha var: Daha çok testosteron! Peki, bu ikisi arasında bir ilişki var mı? Baklava olmak tercih edilince erkeklerin testosteronu, dolayısıyla cinsel gücü de artıyor mu? İşte orası pek net ve açık değil! Belki birkaç araştırmada baklava geliştiren erkeklerin börek olmaya razı erkeklere oranla daha fazla testosterona sahip oldukları gösterilmiş ama tam da tersini kanıtlayan, göbekli erkeklerin daha fazla testosteron ürettiklerini ortaya koyan çalışmalar da var.
BAKLAVACI OLMAK ZOR
NETİCE ŞU: Baklavacı olmak börekçi olmaktan daha sağlıklı bir tercih. Bu kesin! Ama baklava istiyorsanız işiniz bir hayli zor. Zira baklava için vücut yağ oranınızın %12 hatta 10’un altına düşmesi gerekiyor. Ayrıca bu da yetmiyor, her gün en az 20-30 dakika sadece karın kaslarınızı çalıştıran fiziksel antrenmanlar da yapmak zorundasınız. Ve bana sorarsanız bütün zahmetlere girerken de daha fazla testosteron hedeflememelisiniz.
HAREKETSİZLİK SORUNU BÜYÜYOR
Hareketsİzlİk çağın en büyük sorunlarından biri. Dünyadaki ölümlerin en az %6’sı fiziksel bir hareketsizlik nedeniyle meydana geliyor. Obezitenin, şeker hastalığının, hipertansiyonun, kalp damar hastalıklarının ve felçlerin de en az üçte birinin hareketsizlikle ilintili olduğu belirtiliyor.
KARAR SİZİN
Hareketsizliğin belleği zayıflattığı, eklemleri paslandırıp kasları erittiği, dengesizliği davet edip düşmeleri kolaylaştırdığı, bağışıklık sistemini güçsüz, bitkin, takatsiz bıraktığı ve bazı kanserlere (meme, kalınbağırsak, prostat) davetiye çıkardığı da kesin. Kısacası burada da yine karar sizin! Ya daha çok hareket edip sağlıklı biri olarak kalacaksınız ya da tembellikte ısrar edip paslanacak, hastalanacaksınız. Kısacası bizim motto her zaman ve her yaş için geçerli: HAYATTA KALMAK İSTİYORSAN AYAKTA KAL!
UYKUSUZ OLMUYOR
Güçlü bir sağlık için yeterli ve kaliteli bir uyku en az beslenme kadar önemli olsa da çoğumuz bunun hala farkında değiliz. Oysa yetişkin nüfusun neredeyse üçte biri farklı uyku sorunlarıyla boğuşup duruyor, özellikle yaşı altmışı geçenlerin çoğu kronik uykusuzluktan yakınıyor.
Kiminin uyku durumuna kolayca geçememe, kiminin uyku bölünmeleri, kiminin de gecenin erken saatlerinde ya da sabahın köründe uyanma problemi var. Sorunlar bunlarla bitse neyse. Sırada daha pek çok problem bekliyor: Uyku apnesi nedeniyle kaliteli bir uyku uyuyamayıp hemen her sabah yorgun uyanan, gün boyu baş ağrıları ve uyku halinden yakınanlar; horlama sorunu nedeniyle eşiyle oda değil, ev, hatta eş değiştirmek zorunda kalanlar bile var.
KÖTÜ BİR ‘İŞARET’ OLABİLİR
Geceleri kendini daha çok hissettiren kramplardan, ayaklarındaki kasılmalar, yanma ve uyuşmalardan şikâyet edenlerin sayısı da oldukça fazla. Zaten biraz da bu nedenle “uyku sorunları” nöroloji yani sinir bilimi alanının ayrı bir ihtisas konusu oldu. Uyku uzmanlığı diye yeni bir alan gelişti. Onlar sayesinde uyku sorunlarını daha detaylı değerlendirebilen, tedavi konusunda bize yol gösterici fikirler veren uyku doktorlarımız var.
Kısacası her gece şöyle mışıl mışıl kaliteli bir uyku çekmek en az sağlıklı beslenmek, düzenli egzersiz yapıp stresten uzak durmak kadar mühim bir konu. Uykusuzluğun her türlüsü ise ya bir hastalığın işareti ya da hastalıklara sebep olabilen bir problem.
NETİCE ŞU: “Uykusuz her gece” belki şarkı olarak kulağınıza hoş gelebilir. Ama iş başa düştüğünde uykusuzluk dayanılmaz bir kâbus, ciddi bir sağlık tehdidi gibidir. Uykusuzluğun yol açabileceği sağlık sorunlarının bazılarını yandaki kutuda bulacaksınız. Listenin uzunluğu sizi şaşırtmasın, ben birazcık kısaltmaya bile çalıştım.
UYKU SORUNLARIYLA İLİŞKİLİ 10 SAĞLIK PROBLEMİ
- Uyku problemi olanlarda iştah sapmalarına, gece yemelerine, dolayısıyla kilo sorunlarına daha sık rastlanıyor.
- Araştırmalar uykusuzluğun şeker hastalığı riskini arttırdığını gösteriyor.
- Uykusuzlarda kalp damar hastalığına yakalanma ve felç geçirme riski fazlalaşıyor.
- Uyku sorunu olanların bellekleri daha erken bozuluyor, bunama ihtimalleri yükseliyor.
- Uykusuzluğun hipertansiyonla da bağlantısı var.
- Uykusuzlarda sindirim sistemi problemlerine, özellikle mide sorunlarına sık rastlanıyor.
- Kronik uykusuzluk baş ağrısı, migren atakları ve fibromiyaljik kas ağrılarıyla da ilişkili.
- Uyku sorunu olanların işte ve trafikte kaza yapma ihtimalleri de daha fazla.
- Uykusuzluk ve depresyon arasında da net bir bağlantı var. İkisi birbirini besleyen sorunlar.
- Uykusuzluğun cinsel performansı da düşürdüğünü gösteren ciddi kanıtlara sahibiz.
Paylaş