Bağışıklık en mühim meselemiz

Neden virüsü alan herkes hasta olmuyor? Virüsü kapıp enfekte olanlardan niçin bazıları hastalığı neredeyse hiç belirti yaşamadan, örneğin sadece basit ağrılar/yorgunluklarla atlatırken, neden diğerlerinde şiddetli boğaz ağrısı, ateş, öksürük var? Daha da önemlisi nasıl oluyor da bazılarında sorun zatürreye hatta ölümcül solunum yetmezliğine dönüşebiliyor? Bu soruların çok az bir kısmı genetikle ilgili. Diğerleri neler mi? Buyurun...

Haberin Devamı

NEDEN BAZILARI DAHA AĞIR HASTALANIYOR

* Aldığınız virüs yükü önemli. Virüs yükünüz ne denli yoğunsa işiniz o kadar zor.

* Genel sağlık durumunuz ciddi bir belirleyici. Kronik bir hastalığınız varsa, örneğin şeker hastası, akciğer hastası, organ yetmezliği olan, kanserli, hipertansiyonlu biriyseniz problemin büyüme ihtimali daha fazla.

* Erken teşhis fevkalade etkili. Tanı ne kadar erken konmuşsa süreç o denli ‘hafif’, en azından kontrollü geçiyor.

* Bağışıklık gücünüz ise en mühim belirleyici. Bağışıklığı güçlü olanlarda virüsün hastalık ve hasar yapma ihtimali azalıyor. Kısacası uykunuz, egzersiz/aktivite alışkanlığınız, sakin ve huzurlu yapınız ve tabii ki beslenme seçimleriniz çooook mühim ayrıntılar. Peki ne yiyelim/içelim? Ayrıntılar yandaki kutuda...

Haberin Devamı

Bağışıklık en mühim meselemiz

SABIRLI OLUN

Sorunun kısa sürede çözümlenemeyeceği, daha en az iki ay gibi bir süreye ihtiyaç olduğu kesin. Sürecin bundan çok daha uzun olması bile mümkün. Kısacası önümüzdeki günler korku, panik ve dedikodulardan uzak kalmamızı gerektiren, toplum olarak birbirimize ruhen daha sıkı tutunmamızı zorunlu kılan günler. Daha pek çok sınavdan geçeceğiz. Ekonomik sorunlar, sıkıntılar, sosyal problemler, baskılar olabilecek. Bunların hepsini inşallah “Her gecenin bir sabahı var” aklıyla atlatacağız. Yıkılmamak, hayatta kalmak için buna mecburuz.

Bağışıklık en mühim meselemiz

VİRÜS GERÇEKTEN ÖLÜMCÜL MÜ

Başlangıçta yapılan önemli bir hatadan, bu baş belası virüsü ‘ölümcül koronavirüs’ cümlesi ile tanımlama yanlışından geç de olsa vazgeçtik. Doğrusunu yaptık. Evet, bu virüs gerçekten tehlikeli bir bela. Ne var ki dünya genelinde rakamlar dikkate alındığında virüsü kapanların sadece yüzde 1’i hayata veda ediyor. Hastalananların ise bazı ülkelerde yüzde 0.5’i (Almanya), bazılarındaysa yüzde 8-10’u (İtalya, İspanya) hayata veda ediyor. Eğer tedbirler yoğunlaştırılıp test sayısı artar ve virüs erken yakalanırsa ölüm oranını yüzde 1’in altına bile düşürmemiz mümkün.

Haberin Devamı

Bağışıklık en mühim meselemiz

HAPŞIRIK DA AKSIRIK DA PAS GEÇİLMEMELİ

Başlangıçta yaptığımız uyarılarda ben dahil hepimiz sizi “Aksırık, hapşırık, burun akıntınız varsa korkmayın” diye bilgilendirip, bu belirtilerin koronavirüs enfeksiyonlarına değil bildik nezle ya da soğuk algınlığına işaret ettiğini söyledik. Yanılmışız! Veri sayısı arttıkça bilgiler daha bir netleşiyor. Eğer ateş, boğaz ağrısı, öksürük varsa, hapşırık da aksırık da burun akıntısı da ciddiye alınması gereken işaretler haline gelebiliyor.

Bağışıklık en mühim meselemiz

KORONA GÜNLERİNDE NE YİYELİM İÇELİM

* Şekerden (sadece bakkal şekeri değil, her türlü şekerli yiyecek ve içecekten), aşırı un ve nişasta yükünden uzak duralım.

* Sebze meyve ve protein (yumurta, yoğurt, bakliyat) ağırlıklı bir beslenme sistemi uygulamaya çalışalım.

Haberin Devamı

* Sebze seçimlerimizde sülfür zengini lahana, karnabahar, turp, roka, tere, soğan, sarımsak daha bol ve sık bulunsun. Bunlar içerdikleri antioksidanlar, polifenoller, vitamin, mineraller ve posa zenginlikleriyle de güçlü yiyecekler.

* Renkli ve taze sebzelere, özellikle kırmızı, mor, siyah renklilere (mor lahana, siyah fasulye ve mercimek, mor/siyah turp havuç) yönelelim.

* Köklü sebzelere (yerelması, kereviz, soğan, sarmısak, pırasa, turp, pancar, havuç) ayrıcalık tanıyalım.

* Su içmeyi, mümkünse de mineral zengini sert suları tercih etmeyi unutmayalım.

* Sadece bedeni değil, ruhu da besleyelim. Ruha bol sevgi, hoşgörü, iyi niyet, olumlu beklentiler ekleyerek ‘huzurlu bir keyif hali’ hedefleyelim. Huzurlu bir keyfin de daha çok ‘manevi güç’, zenginlik, daha fazla ‘aidiyet duygusu’ ve en az bunlar kadar da “Bu da geçer yahu!” dürtüsü gerektirdiğini bilelim.

Yazarın Tüm Yazıları