Paylaş
Örneğin, bu yılın rakamlarını bilmiyorum ama Amerika’da geçtiğimiz yıl sadece şubat ayında on binden fazla kişi grip nedeniyle hayata veda etti. Bu yıla gelince... Geçtiğimiz ay Gürcistan’da patlak veren grip salgını, geçen hafta da Sırbistan ve Bosna Hersek’i kasıp kavurdu. Peki bizde durum ne? Bir “salgın tehdidi” söz konusu mu? Sağlık Bakanlığımızın resmi açıklamalarına bakılırsa olayın henüz “salgın” boyutlarında olmadığı kesin. Ne var ki özellikle büyük şehirlerde bu yıl her zamankinden daha fazla insanımızın soğuk algınlığı veya grip nedeniyle yatağa düştüğü, işinden gücünden olduğu, okuluna gidemediği de hepimizin malumu. Hastane acil servislerine bu yıl geçen yıllara göre daha fazla hastanın müracaat ettiğini gösteren ve yine ağırlaşan gribal enfeksiyonu nedeniyle paçasını bronşite, zatürreye kaptıran, dahası yaşamı tehdit edecek ölçüde hastalananların sayısı da oldukça fazla. Peki neden böyle oldu? Değişen ne? Bu yılın virüsleri daha mı etkili, yoksa biz mi bir şeyleri eksik yapıyoruz? Yanıtlar için buyurun...
İLK 5
Grip virüsünün farklı tipleri var. Tipler farklı ama tip değiştirme yeteneği hepsinde aşağı yukarı aynı ve çok yüksek. Bu virüsler çok hızlı “kimlik” değiştirebiliyorlar. Bu nedenle de kalıcı bir bağışıklık kazanabilmek maalesef mümkün olmuyor.
Özellikle bu yıl karşılaşılan H3N2 virüsünün oluşturduğu enfeksiyon bence daha kolay bulaşıyor, daha ağır seyrediyor, daha uzun sürüyor.
Bir başka gözlemim de şu: H3N2 enfeksiyonuna yakalananlarda enfeksiyonun akciğerlere yayılma ihtimali de beklenenden daha yüksek oluyor.
Virüsler sık sık kimlik değiştirdikleri için her yıl yeni, farklı ve değişken virüslerin tiplerine göre yeni aşılar üretiliyor. Aşıların koruma süresi de bir yılı geçmiyor, geçemiyor. Bu nedenle de aşının her yıl tekrarlanması gerekiyor.
İnfluenza virüslerinin bulaşıcılık kabiliyetleri zaten çok yüksek. Enfeksiyonu kapmak bu nedenle çok ama çok kolay. Hasta biri daha kendinde belirtileri hissetmeden bir gün önce bile virüsü yaymaya başlıyor. Bulaştırma süresi de bir haftaya kadar uzayabiliyor. Bu kişilerin öksürük, aksırıklarıyla enfekte olan havayı soluyanlar veya ağız, burun salgılarının bulaştığı eşyalara temas edenler de en geç 1-2 gün içinde gribe yakalanıyor.
İKİNCİ 5
Bu nedenle toplu halde yaşamın yoğunlaştığı kış ayları gribe yakalanmanın en kolay ve yoğun olduğu zaman dilimleri.
Solunum yoluyla bulaşmanın kolay olduğu kapalı ve toplu alanlar hasta birinin virüsü hızla yayabildiği noktalar.
Hastalığı tamamen atlatmadan işine, okuluna geri dönenler, ev içinde bulaşmayı önleyen tedbirlere dikkat etmeyenler sorunun daha da yaygınlaşmasına sebep olabiliyorlar.
Önemli bir sorun da şu: Son yıllarda oluşan aşı karşıtı kampanyaların, mutlaka aşılanması gerekenlerin de (kalp, akciğer, karaciğer, böbrek yetmezliği olanlar, ileri derece yaşlılar, şeker hastaları) aşılanma oranını azaltması da önemli bir problem olarak karşımıza çıkıyor.
Oysa grip aşısının etkili bir korunma sağladığını gösteren net ve açık kanıtlar var. Risk grubunda olan herkesin aşılanması bu nedenle çok ama çok önemli.
ÜÇÜNCÜ 5
Antiviral ilaçlar doğru yer, zaman ve dozda kullanıldıklarında oldukça etkililer. Ama burada da antibiyotikler konusunda olduğu gibi savurgan bir tutum sergilemeli.
Tıpkı aşılarda olduğu gibi ilaç karşıtı kampanyalar nedeniyle maalesef bu antiviral ilaçları da etkili bir şekilde kullanamıyoruz. Neticede de hastalananların sayısı artıyor, bulaşma kolaylaşıyor.
Ne influenza/grip ne de soğuk algınlığı/Rhino virüs enfeksiyonlarında antibiyotiğe gerek yok. Antibiyotik probiyotik gücü azaltarak bağışıklığın canına okuyor.
Eğer evde grip veya soğuk algınlığı olan biri varsa makul ölçüde izole edilmeleri, yatak, çarşafları, havlu, yastık, diş fırçası, çatal, kaşık gibi bulaşmayı kolaylaştıracak faktörlerin ayrıştırılması doğru bir tercih.
Hasta kişilerin sinema, tiyatrolar gibi kapalı mekânlara gitmeyip bulaşıcılığı daha da arttırmamaları, toplu taşıma araçlarını mümkün olduğunca kullanmamaya çalışmaları basit ama etkili bir ayrıntı.
Paylaş