Paylaş
Hamilelik dönemi her kadın için beslenmede bazı değişimler yapılması gereken bir zaman dilimi ama değişim sadece yiyecek içeceklerle de sınırlı kalmamalı. Bazı vitamin, mineral ve besin unsurlarından da destek alınmalı.
Örneğin hamile kalmaya karar veren birinin demir eksikliği olup olmadığını araştırması ve eğer varsa eksiğini yerine koyması lazım.
Aynı şekilde D vitamini, B12 vitamini noksanlığı varsa bunları da tamamlamalı.
Ama bazı besin unsuları var ki eksik mi, değil mi diye düşünmeye bile lüzum yok. Mesela bir omega-3 yağ asidi olan DHA böyle bir madde. Bedendeki miktarı ne olursa olsun ek olarak takviye edilmesi lazım. Bbu takviye annenin doğum sonrası depresyona girmesini de, bebeğin daha iyi bir beyin gelişimini de kesinlikle destekliyor. Aynı durum folik asit için de söz konusu.
Eğer hamileliğe hazırlanıyor ve yakın zamanda hamile kalmayı planlıyorsanız, günde 400 mikrogram civarında folik asit desteği kullanmanız gerekiyor. Çünkü yetersiz folik asit seviyeleri ile doğan bebeklerde bazı nörolojik kusurların oluşma ihtimali yüksek.
Nöral tüp (beyin ve omuriliği oluşturan yapı) bozuklukları olarak adlandırılan bu problemleri önlemenin yolu anneye hamilelik öncesinde yeteri kadar folik asit (bir tür B vitamini) kazandırmaktan geçiyor.
Tüm dünyada, her yıl yaklaşık 300 bin bebeğin nöral tüp bozukluklarıyla, yani açık omurga, beyin defektleri gibi problemlerle doğduğu ve çoğunun hayatta kalmadığı göz önüne alınırsa, anlatmak istediğim şeyin ne kadar önemli olduğu anlaşılacaktır.
Gelişmiş ülkelerin çoğunda, doğum uzmanları hamilelik öncesi dönemde kadınlara her gün 400 mikrogram folik asit almalarını, hamileliğin ilk dönemlerinde de bu takviyeye devam etmelerini tavsiye ediyor.
Bazı Batı ülkelerinde, doğurganlık çağında olan kadınlara rutin olarak günde 200 mikrogram folik asit veriliyor.
Ancak miktarına dikkat edin, fazlasının toksik olduğuna dair iddialar var. Folik asit, tıpkı D ve B12 vitaminleri gibi ölçülebilen, kandaki miktarı tayin edilebilen bir vitamin.
Folik asidin önemli bir işlevi daha var; kanda bulunan homosistein adlı bir maddenin azalmasını sağlamak.
Yüksek homosistein kalp, beyin ve sinir hastalıkları riskini artırıyor. Bunama ve Parkinson da yine kandaki yüksek homosistein değerleriyle ilişkilendiriliyor. Yani folik asit bu anlamda da önemli bir koruyucu.
TEMEL REİS BOŞUNA ISPANAK YEMİYOR
Koenzim Q-10 popülaritesi sürekli artan, yıldızı hızla parlayan bir besin desteği. Bu besin desteğinin özellikle antioksidan gücü çok yüksek. C ve D vitaminleri gibi diğer antioksidanlarla uyum içinde çalışan Koenzim Q-10’un kalp kasını güçlendirdiği, damar yapısını desteklediği, diş etlerini tedavi ettiği ve güneş ışınlarının neden olduğu cilt yaşlanmasını önlediği ileri sürülüyor.
Ispanak, Koenzim Q-10 açısından zengin bir besin kaynağı. Ayrıca et ve deniz ürünleri tükettiğinizde de bu güçlü antioksidandan faydalanmış oluyorsunuz. Hazır sözü açılmışken, ıspanağın içinde bol miktarda bulunan diğer besinlere de bir göz atalım:
Lutein (göze iyi geliyor), zeoksantin (cilde ve göze iyi geliyor), beta karoten (kanserden koruyor), alfa lipoik asit (bu değerli antioksidanın en bol bulunduğu besinlerin başında ıspanak yer alıyor), B, C, E vitaminleri, kalsiyum, demir, magnezyum ve çinko.
Folik asit kaynakları
Sebzelerin hepsinde folik asit bulunsa da pazı, ıspanak, roka, marul gibi yeşil yapraklılar en zengin kaynaklar. Et, balık, yumurta, bakliyatlar, tam tahıllar ve ceviz de bol miktarda folik asit içeren besinler. Özellikle doğurganlık dönemindeki kadınlar ve evlilik çağına yaklaşan kızların bu besinlerden ve folik asit takviyelerinden faydalanmasını öneriyorum.
Paylaş