Paylaş
Anemi (kansızlık), kırmızı kan hücreleri (eritrosit) tarafından dokulara getirilen oksijen miktarının azalmasıyla ortaya çıkan bir sorundur. Kırmızı kan hücrelerinin sayısı normalden az veya kırmızı kan hücrelerindeki oksijen taşıyıcı protein olan hemoglobin düzeyi yeterli değilse, anemi belirtileri ortaya çıkabilir.
Kırmızı kan hücreleri veya hemoglobin eksikliği kan kayıplarından, beslenme planında demir, folik asit ya da B12 vitamini içeren gıdalara yeterince yer vermemekten ya da alınan gıdalardaki bu değerli maddelerin vücut tarafından iyi emilip kullanılamamasından kaynaklanabilir.
NEDEN OLUR?
Derinleşmiş, ağırlaşmış anemi tablosunun altında yatan neden çoğu zaman tekrarlayan veya uzayan kanamalardır. İç organlarda (özellikle de sürekli bir geçişin olduğu bağırsaklarda) polip, tümör gibi anormal yeni doku büyümeleri, ülser türü süregenleşen yaralar veya hemoroit kanamaya yol açabilir.
Ayrıca uzun süre ve yüksek doz Aspirin, İbuprofen veya diğer steroit olmayan iltihaplanma karşıtı ilaçlar kullanıldığında, yüksek doz kortizon tedavisi görüldüğünde kanama oluşabilir. Besinlerle ihtiyacın altında demir, folik asit ve B12 vitamini alınması da anemiyle sonuçlanır. Besin maddelerinin yetersiz emilmesi ve genetik bazı sorunlar da anemiyi gündeme getirebilir.
BELİRTİLERİ NELER?
Halsizlik, çabuk yorulma, çarpıntı, solukluk, saç dökülmesi, tırnaklarda şekil bozukluğu ve kolay kırılma, isteksizlik hatta depresif yakınmalarınız varsa, aklınıza kansızlık yani anemi sorunu yaşıyor olabileceğiniz gelmeli. Bu problemlerinizi zaman yitirmeden doktorunuzla görüşmenizde yarar vardır.
Anemi tanısını koyabilmek amacıyla doktorunuz kırmızı kan hücrelerinizin sayısını, hacmini ve içerdikleri bazı özellikleri saptamak için basit bir kan testi yapmak isteyecektir. Doktorunuz ayrıca, demir ve diğer takviyelere ihtiyaç duyup duymadığınızı ölçmek için kanınızdaki demir, B12 ve folik asit oranını da tetkik edebilir.
Eğer kan testi, eksikliklere ve yetersizliklere işaret ederse, doktorunuz size bir demir, folik asit veya B12 vitamini takviyesi önerecektir. Demir açısından zengin besinler yiyerek beslenmeyle demir seviyenize destek olabilirsiniz ancak anemiyi sadece diyetle tedavi etmek zordur. Asla kendi kendinize demir takviyeleri, folik asit veya B12 vitamini alarak sorunu çözmeye çalışmamalısınız. Mutlaka bir uzman desteği almalısınız.
FOLİK ASİT ALMANIN FAYDALARI
Folat olarak da bilinen folik asit, B vitaminlerinden (B9) biridir. Son yıllarda, doğumsal bozuklukların önlenmesi için doğurganlık çağındaki tüm kadınların günde 400 mikrogram alması gerektiği önermesiyle gündemde önemli yer tutan folik asitin yararlarının sadece gebelik süreci ile sınırlı olmadığı birçok klinik araştırmayla kanıtlandı. Bu çalışmaların sonuçları, folik asit desteğinin kalp krizi, inme, bunama ve kanser riskini de azaltabileceğini gösteriyor.
Folik asidin en önemli etkilerinden birisi de homosistein seviyesini azaltması. Homosistein bir aminoasit. Bazı B vitaminlerinin eksikliği (ki en önemlisi folik asittir), homosisteinin birikmesine neden oluyor. Kan dolaşımında homosisteinin yüksek seviyelere çıkması kalp krizi, inme, bacaklarda dolaşım bozukluğu, bunama ve kanserin bazı şekillerinin ortaya çıkmasında etkili olabiliyor. Folik asit, B6 ve B12 vitaminleri ile homosisteini kan dolaşımından uzaklaştırmaya çalışıyor.
Folik asit desteği almak sadece yükselen homosistein seviyelerini azaltmaz. Rahim ağzının kanserleşebilen lezyonu olan servikal displaziyi önleyebilir hatta geri çevirebilir. Folik asit, alkolün kansere neden olan zararlarına karşı koruyucu olabilir. Çünkü fazla alkol kullanımının düşük folik asit tüketimi ile birleştiğinde kanser riskini artırdığı düşünülmektedir.
Diyaliz hastaları, tek böbrekli kişiler, böbrek yetmezliği problemleri olanlar, şeker hastalığından, kalp ve damar problemlerinden korunmak için daha yüksek miktarlarda folik asit tüketmelidir.
Homosistein seviyeniz yüksekse düzenli olarak B6, B12 ve folik asit desteği kullanarak düşürebilirsiniz. İdeal homosistein seviyesi yüzde 9 mg’dan daha azdır. 12-14 mg arası riskli seviyelerdir. Kan homosistein seviyesinin yüzde 16 mg’dan fazla olduğu durumlarda damar hastalığı riski söz konusudur.
PİLİNİZİ B12 İLE ŞARJ EDİN
Kafanızı toparlayamamaktan, iyi odaklanamamaktan, yorgunluktan hatta kulak çınlaması, dengesizlik ve baş dönmesinden yakınıyorsanız, bu tür sorunların B12 vitamini azlığından kaynaklanıyor olabileceğini hatırlayın.
B12 vitamini kan yapımında da beyin-sinir sistemi fonksiyonlarında da bedeninize destek olur. Eğer yeteri kadar B12’niz yoksa kan hücrelerinizin oksijen taşıma becerisi azalır. B12’niz yetersizse beyniniz yeteri kadar asetil kolin de üretemez. Dolayısıyla öğrendiklerinize odaklanma, çabuk kavrama ve bellek gücünüzden yeterice yararlanma şansınız da azalır.
B12 düzeyiniz düşmüşse beyin hücreleriniz uyarı üretme fonksiyonlarını yerine getiremez. Beyninizden çıkan uyarılar kaslarınıza, kaslarınızdan alınan duygular beyninize rahatça iletilemez. Sonuçta dengeniz bozulur, başınız döner, olur olmaz zamanlarda düşmeye başlarsınız. Kas gücünüz ciddi biçimde azalır. Kendinizi adeta pili bitmiş bir oyuncak gibi hareketsiz, yetersiz, isteksiz ve beceriksiz bir durumda bulursunuz.
Aslında B12 eksikliği öyle kolay kolay oluşmaz. Karaciğerinizdeki B12 dokusu en az iki yıl size yetebilir. İşte bu nedenle, B12 eksikliği pek belirti vermeden, sessiz ve derinden gelişir. B12 noksanlığına son yıllarda daha sık rastlanır oldu. Bunun en öenmli nedenleri B12’den zengin yiyecekleri (et, tavuk, balık, yumurta gibi) daha az yememiz ve B12 emilimini bozacak ilaçları (antiasitler, reflü ilaçları, antibiyotikler, metformin gibi) gereksiz ve sık kullanmamızdır.
Eğer pilinizin yavaş yavaş zayıflamaya başladığını düşünüyorsanız doktorunuza danışarak B12 vitamini seviyenizin ölçülmesini isteyin. Laboratuvar raporundaki sonuç 500’ün hele hele 300’ün altındaysa pilinizi yeniden şarj etmenizin tek çaresinin B12 takviyesi olduğunu unutmayın.
DR. EVREN ALTINEL
Paylaş