Paylaş
Bilimsel çalışmalar net ve açık olarak gösterdi ki, sorunu kalıcı olarak çözmenin yolu, bu noktaları unutmamak ve “hayatınızın ayrılmaz bir parçası” yapmaktan geçiyor.
1- Herkese uygun, standart veya paket bir diyet planı henüz bulunamadı, muhtemelen hiçbir zaman da bulunamayacak! Çünkü her kilo sorununun farklı bir sebebi var. İster düşük karbonhidratlı, ister az yağlı, ister yüksek proteinli, isterse de proteini, yağı, karbonhidratı dengeli bir diyet olsun her beslenme planı daima “kişiye özel” olarak hazırlanmalıdır.
2- Kilo sorununun arka planındaki problem mutlaka ama mutlaka belirlenip bir doktor tarafından çözümlenmeli, “diyet ve egzersiz” ikilisi daha sonra hayata geçirilmelidir.
3- Düşük karbonhidratlı diyetler genellikle yağ ve proteinden zengindir. Dikkat edilmezse bu diyetler vücudu bir “kötü yağ ve kalitesiz protein çöplüğü” haline çevirebilir, hasta edebilir.
4- Zararlı olup olmadığı hâlâ tartışılsa da -ki bana göre kesinlikle zararlı bir diyet biçimidir- faydalı ve
kalıcı bir etkisinin olmadığı yüzlerce kez ispatlanan yüksek proteinli Atkins diyeti ile o diyetin yerli (!) ve yabancı diğer versiyonları (Dukan diyeti ve benzerleri gibi) dikkat etmezseniz sizi kısa sürede kalp damar hastası veya bir diyet gazisi yapabilir.
5- Güvenilir bazı kanıtlar, “yağsız diyetler” yerine “düşük karbonhidratlı, yüksek yağlı” diyetlerin ortalama bir yıllık süre dikkate alındığında “yüksek karbonhidratlı” diyetlerden daha iyi sonuçlar verebileceğini gösteriyor. Süre bir yılı geçtiğinde ise bu diyetlerin de başarısı azalıyor, verilen kilolar -eğer devreye düzenli egzersiz alışkanlığı sokulmamış ise- yeniden alınıyor.
6- Prensip olarak hiçbir diyet egzersizle kombine edilmediği ve egzersiz alışkanlığı kalıcı hale getirilmediği takdirde iyi bir etki sağlamıyor. Kişiye özel beslenme planları bile egzersizle kombine edilmediğinde en geç iki sene sonra işe yaramaz hale geliyor. Yani egzersiz aktivite, yürümek şart. Günde minimum 5 bin adım atmak gerekiyor, ideali 7 bin 500 adım deniliyor.
7- Eğer düşük karbonhidratlı ve yüksek yağlı bir diyet uygulanacaksa tüketilecek karbonhidratların iyi karbonhidratlar (sebzeler, bakliyat grubu yiyecekler) olmasına, yağların ise kaliteli ve faydalı yağlardan (omega-3 yağları, zeytinyağı) tercih edilmesine dikkat etmeniz gerekiyor.
Demir hapları takviye gibi kullanılmamalı!
Vitamin ve mineral desteklerinin gücü, kuvveti artırmak, bağışıklığı güçlendirmek, halsizlik ve yorgunlukla mücadele etmek gibi iyi niyetli amaçlarla, “bedeni takviye etmek için” kullanılmaları mümkün olsa da bazı istisnai durumlar da var.
Herhangi bir doktor önermeden, gerekli biyolojik incelemeler yapılmadan sadece takviye amacıyla demir hapları ya da şuruplarını kullanmamak bunlardan biridir.
Gereksiz yere alınan demirin fazlası karaciğer ve pankreasta birikebilmekte, organ yetersizliğine, hatta “hemokromatozis” adıyla bilinen tehlikeli bir hastalığa yol açabilmektedir.
Demir hap ve şuruplarını lütfen takviye amacıyla kullanmayın. Doktorunuza danışmadan demir desteği almaya kalkmayın.
Bu arada şu iki küçük notu da iletmek isteriz:
Bir: Sayın yetkililer vitamin üreticilerinin demir hapları üretip satmalarına veya vitamin takviyelerinin içine demir eklemelerine müsaade etmeyin. Demir içeren takviyelere izin vermeyin ve lütfen demire “ilaç muamelesi” yapın, besin desteği olarak ruhsatlandırmayın.
İki: Sayın eczacılar, eczanelerinize demir takviyesi için müracaat edenlere bu destekleri önermeyin, demir içeren ilaçları bile lütfen reçetesiz satmayın. Bilgisiz ve bilinçsiz demir kullanımı sizi de “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmanız” tehlikesiyle baş başa bırakabilir, aklınızda olsun.
Cinsel güçlendiriciler taneyle satılıyor!
Bir hastamın gönderdiği e-mail’i
okuyunca şaşırdım. Hastam İstanbul’un göbeğinde, Sultan-ahmet’te bazı eczanelerde farklı firmalar tarafından üretilen, “sildenafil” içeren hapların reçetesiz, daha da önemlisi tane ile ve daha da komiği vitrinlerde fiyat karşılaştırılmaları verilerek satıldığını görünce şaşırmış kalmış.
Umalım ki bu yanlış bir bilgidir ve umalım ki Türk Eczacıları Birliği, İstanbul Eczacıları Odası ve Sağlık Bakanlığı yetkilileri bu tür yanlışlıkları takip edip izlemektedir.
Sırası gelmişken önemli bir noktanın daha altını çizmemizde fayda var. Özellikle büyük şehirlerde bazı eczaneler hastane poliklinikleri gibi çalışıyor ve sadece reçete ile satılabilecek çok önemli bazı ilaçları reçetesiz, üstelik tavsiye ederek satabiliyor.
Eczanelerimizin birer “sağlık noktası” olması gerektiğini ilk ve en çok savunanlardan biriyim ama eczanelerimizin poliklinik haline gelmesini de yanlış buluyor, eczanelerde cilt bakım günleri düzenlemenin, hastalara tansiyon, şeker, romatizma ilacı önermenin, hele hele antidepresan veya antipsikotik ilaçları tavsiye etmenin yanlış bir yol olduğunu belirtmek istiyorum.
Yüksek kötü kolesterol neden azaltılmalı?
Kötü kolesterol olarak bilinen LDL’nin yükselmesi ile koroner kalp hastalığı ve damar hastalıkları arasında yakın bir ilişki var. LDL kabul edilebilir seviyelerin üzerindeyse sağlıklı düzeylere indirilmesi gerekiyor.
Yüksek kolesterol düzeylerini düşürmenin önemli olduğunu kanıtlayan binlerce çalışma vardır. Bu çalışmaların ortak noktası ise kötü kolesterol LDL azaldıkça koroner kalp hastalığına yakalanma riskinin de düştüğünü göstermeleridir.
Bununla beraber koroner kalp hastalığının tek risk faktörü kolesterol yüksekliği değildir. Örneğin sigara içmek, en az kolesterol yüksekliği kadar etkili bir risk faktörüdür. Kan şekeri yüksekliği de koroner kalp hastalığını kolaylaştıran faktörlerdendir.
Araştırmalara göre kolesterol, kan şekeri ve hipertansiyonunuz yüksekse, kalp-damar hastası olma ihtimaliniz de felç ve benzeri sorunlara yakalanma olasılığınız da belirgin olarak artıyor.
Yıllık sağlık taramalarınızda LDL kolesterolünüz yüksek bulunmuşsa bu bulguyu ciddiye alın. Kötü kolesterol yüksekliğine iyi kolesterolde azalma, trigliserit seviyesinde artma, kan şekerinde yükselme, hipertansiyon gibi diğer risk faktörleri de eklenmişse duruma daha da önem verin.
Hemen ilaç kullanmayı da düşünmeyin. Önce beslenmei ve aktivitenizi gözden geçirip sorunu yaşam tarzınızda değişikliklerle çözmeye çalışın.
Paylaş