Paylaş
◊ DEPRESYON: Özellikle kalıcı ve ilerleyici halsizliklere isteksizlik, mutsuzluk, endişe ve kaygı hali, uyku bölünmeleri, odaklanma güçlükleri, unutkanlıklar, alınganlıklar ve de baş ağrısı gibi sorunlar da eşlik ediyorsa akla öncelikle depresyon gelmeli.
◊ HİPOGLİSEMİ: “Halsizim, yorgunum, bitkinim” diyenlerin çoğu “gizli hipoglisemik” kişilerdir ama onlar bundan habersizdir. Sabah uykudan düşük kan şekeriyle uyanan yani gece boyunca beyni şekerden mahrum kalan biri isteksiz, endişeli, kaygılı, yorgun ve halsizdir. Çoğu zaman da yataktan ters kalkmış kafasını toparlayamamış, mutsuz biridir. Ve bu arada da mutlaka az ya da çok keyifsiz ve bitkindir. Gün içinde tekrarlayan hipoglisemi nöbetleriyse onun halsizliğini daha da derinleştirecektir.
◊ UYKU SORUNLARI: Eğer uykularınızın tadı tuzu kaçtıysa ertesi güne dinlenmiş ve zinde başlamanız imkânsız gibidir. Bu durum kalıcı hale gelmişse de halsizlik ve bitkinliğin yol arkadaşınız haline gelmesi kaçınılmazdır. Uyku sorunlarının her türlüsü, bilhassa da “uyku apnesi” ve “horlama” en mühim halsizlik nedenlerinden biri.
◊ KANSIZLIK: Özellikle hanımlarda (bilhassa da genç hanımlarda) halsizlik denince akla ilk önce kansızlık, öncelikle de demir eksikliği gelmelidir. Sadece demir eksikliğinin değil diğer kansızlık tiplerinin de halsizlik yapabileceği aklınızda olsun.
◊ TİROİD TEMBELLİĞİ: Tiroid bezi salgıladığı hormonlar nedeniyle enerji metabolizmasının orkestra şefi gibidir. Eğer şu veya bu nedenle (İltihap, tümör, bağışıklık bozukluğu) hastalanır da yeterince T3 ve T4 hormonu üretmezse metabolizma yavaşlar ve siz kendinizi halsiz, enerjisiz ve yorgun hissedersiniz. Eğer halsizliğinize kilo alma, ödem/şişme, kabızlık, cilt kuruluğu, saç-kaş dökülmesi kırılması, üşüme gibi şeyler de eklenmişse tiroid fonksiyonlarınızı hemen kontrol ettirmenizi öneririm.
Her akşam 2 kuru siyah erik yiyin
Bir ara ceviz-kayısı trendi vardı. Akşam iki kayısı yenir, iki ceviz içi bir bardak suda bırakılıp ertesi sabah önce suyu içilir, sonra da afiyetle cevizler yenirdi. Faydası var ya da yok, mühim değil, “ceviz suyu efsanesi”ni ben de destekledim.
Şimdi size yeni bir önerim daha var: Kayısı yerine bazen “iki kuru erik” yemeyi de deneyin. Bir değil, birçok gerekçem var. Bir kere kuru erik lezzetli ve doyurucu bir doğal atıştırmalık. Çok da faydalı.
Kuru erik en güçlü kalsiyum kaynaklarından biri. Her akşam yenecek iki-üç kuru siyah erik kemikleri korumada muhtemelen süt veya yoğurt kadar etkili.
Diğer taraftan çok güçlü bir posa kaynağı. İçindeki özel doğal kimyasalların da (sorbitol) etkisiyle kabızlığa karşı da etkili bir doğal destek. Ayrıca bağırsak, meme gibi kanserlerden korunma ve şekeri önlemede de oldukça faydalı.
Siyah eriğin en güçlü taraflarından biri de antioksidan kapasitesi. Kuru siyah erik bilinen en güçlü pas önleyicilerinden biri. “Her akşam iki kayısı” formülü her zaman geçerli ama “her akşam iki siyah kuru erik” formülünü de denemenizde fayda var.
Bitmedi! Kuru eriğin potasyum, demir ve vitamin gücü de bir hayli fazla. Ben bir haftadır uygulamaya başladım bu yeni kürü. Çok da memnunum. Size de öneririm.
Fruktozun fazlası neden zararlı?
Fruktoz meyvelerde (ve balda) doğal olarak bulunan doğal bir şeker. Doğal ama dozu kaçırılınca tehlikeli de olabiliyor.
Nedeni şu: Yetişkin birinin bir günde kullanabileceği fruktoz miktarı 15-20 gramla sınırlı. Zira karaciğerin “fruktoz işleme kapasitesi” bu kadar. Fazlası trigliseride çevrilip kana gönderiliyor. Meyveleri ve balı (balda da bol fruktoz var) fazla tükettiğinizde kanınızda trigliseridin yükselmesinin sebebi bu.
Trigliserid ise önce karaciğerinizin yağlanmasına, sonra da karın içi organlarınızın -pankreas, böbrekler ve omentumun- adeta yağ denizi içinde boğulmasına, neticede önce göbeğinizin büyümesi ve bel çevrenizin genişlemesine, sonra da insülin patlamaları, insülin direnci, şeker hastalığı ve kansere kadar gidebilen kötü bir yolculuğa zemin hazırlıyor.
Fazla miktarda trigliserid, daha fazla kolesterolün oksitlenmesi demek. Okside kolesterol ise damarları plaklarla daraltıp tıkayan çok zararlı toksik bir yapı. Bugünün en yaygın sağlık problemi olan karaciğer yağlanmasının, en mühim sağlık sorunu insülin direnci ve damar sertliğinin, kalp krizleri ve felçlerin ve adeta salgına dönüşen şeker hastalığının arkasında öncelikle aşırı fruktoz tüketme hatası var.
Fruktoz insüline ihtiyaç duyulmadan kullanılabilen bir şeker. Bu da fruktozu fazla tüketseniz bile doymamanıza ve kısa bir süre sonra yeniden acıkmanıza yol açıyor. Öğle veya akşam fazla tatlı tüketenlerin ya da yemek üstüne kendine tatlı ziyafeti çekenlerin kolay kilo almalarının ve yemek sonrası yorgun düşüp bir köşede uyuklamalarının nedeni de bu.
Bitmedi! Mide doluyken tükettiğiniz meyveler mide ve bağırsakta artan “doğal alkol” nedeniyle hafifçe “kafa hoşluğu” yaşamanıza da yol açabilir.
Kalsiyum hapı mı, yoğurt mu?
Kemiklerimiz bizi taşıyan ana direkler. Yapılarının büyük bir bölümü kalsiyumdan oluşuyor. Zaten bu nedenle “Kemiğin Çimentosu” denince akla hemen “kalsiyum” geliyor.
Kalsiyum tabii ki tek başına yeterli değil. D vitamini, boron, bakır, magnezyum, K2 vitamini, kolajen ve daha pek çok doğal destek de gerekli. Sağlam bir de hormonal yapılanma şart. Ama yine de kemik sağlığı için bize önce kalsiyum lazım.
Kemikler zannedildiği gibi durağan yapılar filan da değil. Hepsinde her an müthiş bir yıkım ve yapım faaliyeti var. Tümü sürekli bir “kalsiyum ihtiyacı” içinde.
Bizim görevimiz onlara düzenli kalsiyum temin etmek. Bu da kalsiyum zengini besinleri düzenli yiyip içmekten geçiyor.
Çocuklar için süt, yetişkinler için yoğurt, ayran, peynir kemikler için çok mühim gıdalar. Ama sadece süt ürünlerinde değil, kuruyemişlerde özellikle bademde bol miktarda kalsiyum var.
Sebzelerin de önemli birer kalsiyum kaynağı oldukları unutulmamalı. Bazıları -mesela lahana ve lahana grubu diğer besinler- neredeyse tıka basa kalsiyum dolu. Her akşam iki-üç kuru siyah erik tavsiyemi de unutmayın.
Kısacası doğal yoldan kalsiyum kazanmayı bir kenara bırakıp kalsiyum haplarına yüklenmeyin. Bu hapların ne kadar işe yaradığı da zaten tartışma konusu. Çoğunun neredeyse yüzde 10’u bile bağırsaklardan emilip kemiklere yerleşemiyor. Sözü fazla uzattım, farkındayım. Özeti şu: Besinler haplardan daha değerlidir. Kalsiyumdan zengin beslenip yoğurdu hapa tercih etmek daha doğru.
Metabolizmayı ateşlemenin 5 etkili yolu
Baharla birlikte “kilo telaşı” gündeme giriverdi. Konu kilo sorunu olunca da “metabolizma” sözcüğü herkesin yine aklına geldi. Nasıl hızlanır metabolizmamız? İşte 5 etkili öneri...
GÜNE EGZERSİZLE BAŞLAYIN: Güne “sabah egzersizi” yapmadan başlamayın. Bu ille de 30 dakika koşup zıplamanız, 45-60 dakika tempolu yürüme veya yüzmeniz anlamına gelmiyor. Çökme-kalkma, mekik çekme veya 3-5 dakikalık hızı (temposu) yüksek egzersizler de yetiyor. Sağlığınız ve vaktiniz müsaitse egzersiz süresini daha da uzatabilir, hemen işe gitmeniz gerekiyorsa borcunuzu öğle aralığında da ödeyebilirsiniz.
KAHVALTIYI UNUTMAYIN: Kahvaltısız olmaz! Sadece bedensel ve ruhsal sağlık için değil, güçlü bir metabolizma için de kahvaltı şart. “Metabolizma kahvaltısı” ise farklıdır ve mutlaka güçlü bir protein de ister. Mesela yumurta, peynir ya da yoğurt. Bence kahvaltınıza biraz “baharat” da pompalayın. Kırmızıbiber, zerdeçal, karabiber, tarçın, hindistancevizi...
BOL SU İÇİN: Su hayattır! Bu bilgi kesin ama metabolizma söz konusu olduğunda da su her şeydir. Sabah uyanınca bir bardak ılık su için. Mümkünse içine 1-2 çay kaşığı taze sıkılmış limon suyu sıkın. Gün boyu yudum yudum içmeye devam edin.
KAS KÜTLENİZİ ÇOĞALTIN: Daha güçlü bir metabolizma istiyorsanız daha fazla direnç egzersizi yapıp daha güçlü ve iri kaslara sahip olmaya çalışın. Kaslarınızı daha çok kullanın.
TİROİDİNİZDEN EMİN OLUN: Eğer tiroid beziniz yeterince güçlü değilse ihtiyaç kadar T3 ve T 4 hormonu üretemiyorsa yukarıdaki önerilerimin ciddi bir işe yaramayacağını söyleyebilirim. Her yıl bir kez TSH testi yaptırın.
Paylaş