Paylaş
1- ÇOK SIK KİLO ALIP VERMEYİN
Kilo alıp vermelerin cildinizi en az güneş ışınları kadar yaşlandırdığını unutmayın. Kilo alarak kazandığınız yağlar cildinizi gerginleştirir, kilo kaybedip yağlarınızı eritince de cildiniz gevşer ve sarkar. Sarkma ve gevşemenin derecesi ise yaşınız ilerledikçe belirginleşir.
Eğer cildinizin genç görünümünü korumak istiyorsanız kalori tüketiminizi dikkatle izleyip hareketli biri olun. Kilo verme ve tekrar alma döngülerinden uzak durun. Kilo döngülerinin cildin en önemli düşmanlarından biri olduğunu hatırlayın.
2- UN VE ŞEKERDEN UZAK DURUN
Hücrelerinizin en önemli yakıtı şekerdir (glikoz). Ne yazık ki şekerin fazlası proteinlerle, DNA ve diğer bazı moleküllerle kimyasal bileşikler oluşturarak cilt için zararlı hale gelebilmektedir. “Glycation” veya karamelizasyon denilen bu kimyasal sürecin en önemli sonucu da oluşturduğu çapraz bağlardır. Çapraz bağlar o bölgenin elastikiyetini kaybetmesine, yırtılma veya çatlama eğiliminin artmasına sebep olur. Bunu bahçenizde uzun süre güneş altında kalan paspas veya hortumunuzun kuruyup sertleşmesine de benzetebilirsiniz. Çapraz bağlanmanın ilk etkisi cildin kırışmasıdır. Kan şekerindeki hafif yükselmelerin bile yaşlanma sürecini hızlandırması bir ölçüde bu süreç ile ilişkilidir. Şekerli besinlerin yol açabileceği karbonhidrat tolerans bozukluğundan korunmak, işte bu nedenle önemlidir.
Karbonhidratlara karşı oluşabilecek bir tolerans bozukluğundan korunmak sadece cilt yaşlanması değil, aslında bedensel yaşlanma sürecini de yavaşlatabilecek bir önlemdir. Bunun için yapılması gereken üç temel anahtar vardır: Rafine karbonhidrat (un) ile şeker tüketimini azaltın. Düşük glisemik indeksi olan karbonhidratlara (sebzeler, tam tahıllar, bakliyat, yağlı tohumlar) öncelik verin ve posa (lif) muhtevası yüksek bir beslenme tarzına yönelin.
3- HER PAHALI KREMİ İYİ KREM SANMAYIN
Yaşlanma geciktirici kremleri satın alırken en çok yanıldığınız nokta, pahalı kremleri daha etkili sanmanız oluyor. Hemen belirtelim: Kozmetik üreticilerinin söyledikleri ile dermatologların anlattıkları farklıdır, cilt kremlerinin çoğu üretici firmaların anlattıkları başarı hikayelerini genelde gerçekleştiremez ve pahalı kremlerin çoğunun cildinize özel bazı faydaları olduğuna dair güvenilir kanıtlar maalesef bulunmamaktadır.
Küçücük kavanozu 500 dolardan satılan ve içinde “balık DNA’sı” (!) gibi mucizeler olduğu anlatılan “peri tozu” kremleri hiçbir işe yaramayabilirken, ucuz bir “hyalüronik asit” kremi mucizeler yaratabilir.
4- GÖZ ÇEVRESİNİ UNUTMAYIN
Cilt kırışıklıkları denince ille yüzünüz, dudak çevreniz gelmesin aklınıza. Gözler çok ama çok önemli bölgeler ve işte “yol haritanız”...
* 20’li yaşlardan itibaren göz çevresine özel cilt ürünleri kullanın.
* Görme kusurunuz varsa göz doktorunuzun vereceği gözlük veya lensi kullanın. Böylece daha iyi görebilmek için gözlerinizi kısmazsınız.
* Çok mimikli konuşmayın. Doğal olun. Ayna karşısında konuşurken nasıl mimikler yaptığınıza bakarak buna çözüm bulabilirsiniz.
* Yaz–kış güneş gözlüğü kullanın! Hem gözünüzü ve etrafını ışınlardan korumuş hem de güneşten dolayı gözünüzü kısmamış olursunuz.
* Göz makyajınızı silmeden yatmayın.
* Göz çevresine ürün sürerken yumuşak davranın.
* Göz çevresine yüzünüze sürdüğünüz nemlendirici her zaman uygun olmayabilir. İçindeki bilgiyi okuyun.
* Uykunuzu alın, uyku çok önemli.
* Bilgisayara veya televizyona uzun süreli bakmak gözü yorar, dikkat edin.
* Haftada bir göz etraflarına bakım yapan, gözü dinlendiren maskeler uygulayabilirsiniz.
5- BOYNU İHMAL ETMEYİN
Boyun kırışmaları (dekolte) genelde pek önemsenmez ama cilt yaşlanmasının en can sıkıcı sonuçlarının görüldüğü yerlerden biri de bu bölgedir. Ne mi yapacaksınız? İştebu konuda “işe yarar” öneriler...
* Yüzünüzü nemlendirirken nemlendiriciyi boynunuza da sürmeyi unutmayın.
* Yüzünüze yaptığınız dermokozmetik bakımların aynısını boynunuza da yapın.
* Boynunuzu düzgün ve dik tutmaya, etrafınıza vücutta dik açı oluşturacak şekilde bakmaya gayret edin.
* Fırsat buldukça boyun egzersizleri yapmaya, boyun bölgenize özellikle çene altınıza aşağıdan yukarıya doğru masaj uygulamaya gayret edin.
* Alçak bir yastıkta yatmaya çalışın.
* Yüzme ve diğer boyun kaslarını geliştiren egzersizlerin koruyucu etkisinden yararlanın.
* Kırışıklıkları azaltmada faydalı olduğu kabul edilen başlıca teknolojik yöntemlerden biri olan radyo frekansı dalgalarından (Thermage, Titan ve benzeri teknolojiler) yararlanın.
* Boyundaki çizgiler ve bant şeklindeki sarkmalara, bu konuda uzman bir doktora mezobotoks yaptırabilirsiniz.
AKLINIZDA OLSUN
STRES SAÇ DÖKÜYOR
Saç dökülmesinden şikayet edenler çoğaldı. Zaten bu nedenle de her gün yeni bir hap veya şampuan önerisi okuyoruz. Ne var ki genelde çok ihmal edilen mühim bir ayrıntı var: Stres ve üzüntü!
Saç dökülmesinin özellikle kadınlarda stresle yakından ilişkili olduğu kesin... Ani ve ağır üzüntüler, depresyon süreçleri, stresler, korku ya da endişeler, duygusal gelgitler, kadınlarda erkeklere oranla saç dökülmesini daha fazla etkiliyor. Ayrıca saç dökülmesini problem haline getirip bunun stresini yoğun bir şekilde yaşayan kadınlarda sorun daha da şiddetlenebiliyor.
Eğer saç dökülmesi probleminiz varsa bunun altına önemli bir ruhsal sorunun olup olmadığını gözden geçirin. Ve gerekiyorsa bir psikiyatri uzmanı ya da psikologdan yardım isteyin. Vitamin ve mineral eksiklerinin, özellikle Demir ve çinko eksikliğinin, vejetaryenlik, tiroid bezi tembelliği, uyku bozuklukları, hormonal bozukluk ve dengesizliklerin de saç dökülmesine yol açabileceğini hatırlatalım.
BİR BİLGİ
ÖNEMLİ RAKAMLAR
Saç teli sayısı: Her insanda 100.000–150.000
Saç yoğunluğu: 200/cm
Çap: 0,1 mm
Her bir saç telinin aylık uzama miktarı: 1 cm
Bir günde toplam saç uzaması: 20-30 mm
Günde kaybedilen toplam saç teli sayısı: 50-100 (Kaybedilen normal saç miktarı günde, 50-100 arasındadır. Bu miktarda saç kaybı normal kabul edilir. Bu miktar dökülmeyi saç dökülmesi olarak fark edemezsiniz. Eğer kişi saç dökülmesinden bahsediyorsa, dökülen günlük saç teli sayısının 100’den daha fazla olduğu kabul edilir.)
Paylaş