‘PETER Sellers’ı nasıl bilirdiniz?’ sorusuna verilecek cevaplar pek çok olacaktır ancak, bunların hepsi aynı kapıya, büyük bir beğeninin çeşitlerine açılacaktır. Zira sinema tarihinin en unutulmaz müfettişini canlandıran, kendisi de unutulmaz aktörler arasında en önemli yerlerden birisine sahip olan Peter Sellers’ın hayatı beyaz perdede. Karşınızda Peter Sellers (The Life and Death of Peter Sellers) filmi, tam anlamıyla efsanevi aktörün hayatını aktaran bir biyografi. Oscar heyecanı ve Amerikan sinemacılarının pek çok ünlü ismi birdenbire bu yıl hatırlaması dolayısıyla fazlasıyla biyografik film gördük aslında. Bu seferkinin konusu, kaynağı Sellers ve senaryonun yarı gerçek-yarı kurgu özelliği, yönetmenin ortaya çıkardığı harika işçilik ve oyuncuların performansı bir araya gelince, bize biyografik film izlemenin keyfini yaşatıyor.
Filmin başarılı kurgusu sayesinde, Sellers kendi yaşamını konu alan bir filmde bizzat rol alıyormuş izlenimi yaratılıyor. Her yönü eksiksiz, abartısız ve objektiflikle anlatılan Sellers’ın; ilgisiz baba, şiddet kullanan koca, yetenekli olduğu kadar kaprisli ve kibirli bir oyuncu, annesinin aşırı baskısı yüzünden kişiliğini bulamamış bir adam yönlerini görüyoruz. İşte tüm bunlar bizlere onu nasıl tanıdığımız sorusunu sorduruyor.
Annesinin hayatına etkisi ve kişiliğindeki derin izleri onu oyunculukta ilerletiyor, zira henüz bulamadığı kişiliği sayesinde, her rolü adeta kendisiymiş gibi canlandırıyor, ancak bir gerçek daha var ki Sellers kendi hayatında da oynuyor.
Filmin daha konusuyla, anlattığı kişiyle, başarılı kurgusuyla anlatılacak çok yönü var, zira konu Sellers olunca uzun uzun onu anlatmak gerekiyor. Ancak filmde sergilediği performansla Geoffrey Rush, açıkçası filmin sonunda ‘karşınızda Geoffrey Rush’ dedirtiyor. Böyle bir efsane ismi, bu kadar kusursuz canlandırmanın ayrı bir beğeni sebebiolduğunu belirtmek gerek.
Sinemadan çıktıktan sonra, ‘Peter Sellers böyle birisi miydi?’ diye sorsanız da, kaçırılmaması gereken bir film.