Yol ve yolculuk filmlerine ayrı bir sempatim vardır. İki anlamlıdır çünkü. Yola çıkan, vardığı menzilde aynı kişi değildir asla.
Eğer aynı yere dönmüşse yola çıkan ile geriye dönen arasında çok fark vardır artık. Amaç da bu değil midir zaten?
Motosiklet Günlüğü, hem bir yolculuk filmi olduğu, hem de artık bir efsaneye dönüşen Che Guevara’nın gençlik yıllarını anlattığı için ilginçti.
Yıl 1952. Arjantinli tıp öğrencisi Ernesto Guevara ile arkadaşı biyokimyager Alberto Granado, Latin Amerika’yı keşfetmek üzere eski bir motosikletle çıkıyorlar yola. Film de zaten ikisinin günlüklerinden yola çıkılarak çekilmiş.
Filmin bir bilinçlenme yolculuğu olduğunu düşünmeyin hemen. Başlarda amaç hayli romantik. Latin Amerika gerçekliğinin peşinde olsalar da gençlik düşleri ceplerinde. Farklı kentlerde güzel Latin kızlarıyla hoşça vakit geçirmek bunların en güzeli.
Ernesto Guevara’nın daha sonra yoldaş anlamına gelen Che’yi adının başına almasıyla oluşacak Che Guevara kişiliğinin ipuçları beliriyor bu yolculukta. İnatçı, yardımsever, dürüstlükten ödün vermeyen, karnını doyurmak için pembe yalan bile söyleyemeyen biri. İdealist bir doktor adayı...
Latin Amerika gerçekliğine dair gözlemleri başlatıyor aydınlanmasını.
Kendi topraklarından atılıp büyük şirketlerin işlettiği madenlerde insanlık dışı şartlarda çalışmaya zorlanan köylüler...
Gemi yolculuğunda yerlilere ve fakirlere yapılan ikinci sınıf insan muamelesi...
Cüzzam hastalarıyla kurduğu insani ilişki...
Bütün bunlar Che Guevara kimliğine uzanan yolun kilometre taşları olarak sıralanıyor filmde.
Ancak asla bir slogan filmi değil Motosiklet Günlüğü.