‘Özlenenler’le dolu bir davet

Geçen hafta The Bodrum Edition Hotel’in 5’inci sezon açılış davetindeydim.

Haberin Devamı

Öyle sıradan bir davet değildi.
The Bodrum Edition Genel Müdürü Marc Matar ve ekibi, zekice düşünülmüş atölyeler, sergiler, akşam yemekleri, gündüz ve akşam partileriyle yaptı yaza merhabasını.
2 günlük davet boyunca defalarca ‘oh be’ dedim ben.

‘Özlenenler’le dolu bir davet
Mathieu Forget nam-ı diğer ‘Forgetmet’, Fransız bir fotoğraf sanatçısı. Zıplıyor, dans ediyor ve o anlarını fotoğraflıyor. Onun oteldeki sergisini gezip kendisiyle tanışma fırsatım oldu. Hatta tanışmışken bir de “Beraber zıplayalım” dedim ve farkında olmadan Mathieu’dan daha yükseğe zıpladım!

Oh be...
* İşte aranılan heyecan bu!
* İşte müzik gibi müzik bu!
* İşte yemek gibi yemek bu!
Ve...
* İşte uzun zaman sonra farklı ülkelerden insanların bir araya gelip yarattığı enerji bu!
Yukarıdaki son madde önemli, çünkü farklı ülkelerde, önemli konumlarda olan konukların Türkiye’de, Bodrum’da bir araya gelmesi ve eğlenmesi bu işin alametifarikası oldu.
Aslında Edition ekibi bu 2 günlük davetle “Biz buyuz” mesajını verdi.
Türkiye turizmine de, Bodrum’un potansiyeline de katkı sağladı.
Bana da...
Eğer davet yapıyorsan, eğer “yaza merhaba” diyeceksen böylesini yapmalısın demek kaldı.

Haberin Devamı

Eskiye döndüğümüzün habercisi

Hiç inkâr etmeyelim, Cihangir Hazine bir dönemin yıldızıydı.
Yemekten önce gidilirdi, yemek için gidilirdi, müzik için zaten gidilirdi.
Kapandı gitti... Zaten sonra da araya pandemi girdi.
Ve şimdi ‘iyileşme’ dönemimizde Hazine tekrar çıktı ortaya...
Artık yeni yerinde yani Taksim Ceylan InterContinental Hotel’in altında bulunan Ginza’nın hemen yanında.
15 gün önce sessizce açtı mekanı Tayfun Topal.
* “Öyle çok reklama gerek yok, burası Hazine” diyor.
* “Açıldık diye bağırmaya hiç gerek yok, şehir zaten bizi konuşuyor” diyor.
Ben Hazine’yi kendi ünlüsünü yaratan bir mekan olarak görmüştüm hep.
Zamanında Şimal gibi büyülü bir sesi dinlemiştim orada, Özay Bakır ve Boygar’ın şarkılarıyla deli gibi dans etmiştim.
Çok da iyi dostluklar edinmiştim.
Yeni Hazine de böyle olacak.
Yine kendi ünlüsünü yaratacak, kendi büyüsünü şehre yayacak.

Adam haklı

Haberin Devamı

Emre Aydın, business uçak biletlerini paylaşanlara “Bu yaptığınız zengin olduğunuzu göstermiyor, bileti başkasına aldırdığınızı, sonradan görme ve görgüsüz olduğunuzu gösteriyor” dedi.
Ben bu durumu yazmıştım ama bu kadar sert kelimeler kullanmayı tercih etmemiştim.
Fakat Emre Aydın tercüman olmuş hislerime. Gel de baştan sona katılma Emre Aydın’a şimdi. Bu furya birkaç yıldır var. Tıpkı selfie çekip lüks arabanın logosunu göstermek gibi. Bu işin iki tip insanı var.
İlk gruptakiler, business biletini göstermek isteyen ama “Çok rezil olmamam gerek” diye düşünenler.
Yani “Şu pencereden dışarıyı çekeyim” diyen ama pencereye doğru telefonu çevirmeden önce mutlaka business biletini ucundan koklatanlar.
İkinci gruptakiler ise filtresizce, umarsızca bilet paylaşanlar.
Onlar da açıyor telefon kamerasını, giriyor kayda ve oturduğu koltuğun numarasını, biletteki business ibaresini falan zoom’layarak gösteriyor.
* Çok irite edici duruyor.
* Tıpkı Emre Aydın’ın dediği gibi, o bileti size başkasının aldığını gösteriyor.
* Hava atayım derken rezil ediyor.
* “Görgüsüzlük diz boyu” diye arkasından konuşturuyor.
Ve şunu da unutmayalım... ∆ Zenginlik bağırır, servet fısıldar...

Haberin Devamı

Alın mısırları, cipsleri

İbrahim Kutluay ile Edvina Sponza’nın kaç kez ayrılıp barıştığını bilen tek bir kişi yoktur.
* Bu kadar ayrılıp barışılmaz...
* Bu işi çocuk oyuncağına çevirirsen iş çirkinleşir...
* Günün sonunda birbirinize ne saygınız kalır ne sevginiz...
Bu mesajlar verildi onlara.
Bakın işte her şey tahmin edildiği gibi oldu.
Galiba yine ayrılmış ikili ve ayrılık sonrasında Kutluay, “Affedilmeye alışmış insanlar arsızlaşıyor, çok net” mesajını paylaşmış.
Bu mesaj “Biz bir daha barışmayacağız” anlamına mı geliyor derseniz...
Bence öyle ama söz konusu onlar olunca net bir şey de söylemek istemiyorum.
Ayrıca ben bu mesajdan...
* Sürekli affedilen kişinin Edvina Hanım olduğunu anladım.
* Usanmış bir İbrahim Kutluay havası aldım.
* Defalarca şans verip hayal kırıklığına uğrayan bir adamın sitemlerini iliklerime kadar hissettim.
Neyse, alalım mısırımızı, cipsimizi ve yaslayalım sırtımızı. Bakalım neler göreceğiz daha...

Haberin Devamı

Dolambaçlı, dolaylı, yan çizerek

Derdini anlatacak ama başka örnekler veriyor. “Seviyorum” diyecek ama lafı döndürdükçe döndürüyor. “Kızdım sana” diyecek, bir iki kelime edip susuyor. Fikrini söyleyecek ama nerde, kelimeler ağzından zorla çıkıyor. “Evet” demekten ayrı, “hayır” demekten ayrı korkuyor.
İfade etmek istediğimiz şeyi doğrudan söylemeliyiz. Devir bu devir...
Yok öyle...
* ‘Kedi’ özledi...
* ‘Kedi’ seviyor...
* ‘Kedi’ gel dedi gibi cümleler kurmak.
Aksi olmuyor, aksi insanı insandan soğutuyor.

Yazarın Tüm Yazıları