Paylaş
◊ Tarafımı baştan belli edeyim; zor bir iş yapıyorsun. Ama kolay sanıyorlar değil mi? “Çık konuş, gül-güldür, paranı al git.” Oysa kim bilir nelerle mücadele ediyorsun...
- Maalesef komiklik toplumun bir bölümünde ezelden beri küçümsenir. Çocukluğumuzdan beri “Cıvıklık yapma”, “Efendi ol” gibi hep ciddiyeti kutsayan, komikliği ucuzluk olarak tanımlayan bir kafa var. Bu kafa, profesyonel komikliği “işsizlik”, kazandığı parayı da “havadan gelen para” gibi görüyor. Ben de mizahçı olarak bu kafa yapısındaki birilerine denk geldiğimde aynı tanımlamalardan nasibimi aldım tabii. Almaya da devam ediyorum.
◊ Önceki bayram Acun Ilıcalı’yla röportaj yapmıştım. “Konuşanlar”a ne zaman çıkacağını sordum, “Ben de bekliyorum, davet etmedi” diye yanıt verdi. Neden çağırmadın?
- Normalde bir aradayken çok eğleniyoruz ama programa çağırırsam bağımsız duruşumuzdan taviz veriyormuşuz gibi görünür. Doğallık bozulur diye böyle bir şeye girişmedik. Kendisinin de çok gelmek istediğini sanmıyorum bu arada! (Gülüyor) Muhtemelen o da bizimle aynı fikirdedir.
Fotoğraflar: Murat ŞAKA
◊ O gün ilginç bir hikâyeden de bahsetti Acun Ilıcalı. Gece 02.30’da Dalaman Havalimanı’nda buluşmuşsunuz. Dönüm noktalarından biri o buluşmaydı diyebilir miyiz?
- Eğer meslekte yükselme anlamında kırılma noktası mı diye soruyorsan, değildi. Zaten YouTube’da çoktan patlamıştım. Harbiye’de, İzmir Fuar’da sahneye çıkmaya başlamıştım. ‘Trendler’de 1 numaraya demir atmıştık. Paralı platforma geçme kararı için bir dönüm noktası diyebiliriz ama. Ben bir süre daha YouTube’da devam ederiz diye düşünüyordum, Acun Abi ikna etti bizi. Nitekim haklı da çıktı. Ücretli dijital platformlarda en fazla izlenen içerik bizimki iki sezondur.
◊ Bizde bir ‘heves kırma’ alışkanlığı var sanki. “Yapamazsın abi”, “Tutmaz abi”, “Hiç girme o işe sen” gibi... Yeri geliyor, insana en yakınındakiler söylüyor bunları. Sen de yaşadın mı böyle durumları?
- Ben genelde yapılmamış işler denediğim için kariyerim boyunca bu yaklaşımla sınandım. “Konuşanlar”ı iyi ki YouTube’da kendimiz yaptık ve direkt seyircinin beğenisine sunduk, yoksa sektör dinamiklerine kalsa bunların hiçbiri yaşanmayacaktı.
◊ Senin için “Sevmiyorum o adamı, küfür ediyor sürekli” diyenlerin ben üç-beş program sonra “Ne zeki adam” dediklerine şahit oldum...
- (Gülüyor) Ben önyargıları yıkmaya alışkınım. Bana da çok mesaj geliyor böyle.
KIRILMA NOKTAM O ELEŞTİRİ OLDU
◊ Merak ediyorum, sürdürülebilir bir iş yaptığına inanıyor musun “Konuşanlar” programıyla? Bunun sonu muhakkak gelecek mi, yoksa zamanla “Konuşanlar” mı değişecek?
- Onu hep birlikte göreceğiz. Bir kere her şey doğaçlama olduğu ve spontane şakalar yaptığım için kafamın yerinde olması lazım. Kafam yerinde olduğu, neşemi kaybetmediğim sürece de devam ederiz gibi geliyor.
◊ Çok büyük bir kitleye sahipsin. Programına gelenler arasında Sorbonne’da akademisyen olan da var, ilkokul mezunu güvenlik görevlisi de. Ama sosyal medyada sana sallayan da çok. Bu ne yaman çelişki?
- Maalesef ülkemizde büyük kitlelere mizah yapmanın ve başarılı olmanın bedeli bu. Kim olursan ol. Dijital dönemde başka türlü bir başarı hikâyesi mümkün değil. Mesela bilen bilir, Türkiye’de içinde birbirinden saygın üniversitelerin de olduğu 10’dan fazla üniversiteden ödül aldım. Üstüne Oxford’da “evrensel mizah” konulu söyleşiye davet edildim. Söyleşinin ardından, benim kitlemin eğitimsizlerden oluştuğuyla ilgili uzun, nefret dolu bir yorum okudum. İnanamadım. Oturdum, bu adama bunu yazdıranın ne olduğunu düşündüm. O kırılma noktası oldu. Artık kafaya takmak bir yana, gülüyorum çoğu yoruma.
“Çok fazla eleştiriye maruz kalan Hasan Can Kaya, haksız yorumlara ve yalan haberlere cevap vermeme yolunu seçiyor artık. Hatta söylediğine göre bir de üzerine kahkaha patlatıyormuş.”
ARTIK BAYRAMLAR MEZAR ZİYARETİYLE BAŞLIYOR
◊ Nasıl bir çocuktun ve nasıl bir anne-babayla büyüdün?
- Aşırı neşeli, hareketli bir çocuktum. Annemin bütün çocukluk anılarımda çileli, mücadele eden, evi ayakta tutmaya çalışan bir fotoğrafı var. Ben de ilkokuldan sonra okulla eş zamanlı çalışmaya başladım, destek oldum anneme. Babamsa çok çalışkan, ciddi ama iyi niyetinden ötürü periyodik olarak iflas eden, dolandırılan bir adamdı. Babaannem “el iyisi” derdi babama. Kendinden çok dışarının iyiliğini düşünen manasında. Bir de kız kardeşim var. Neredeyse her konuda birbirimizin zıddıyız. Ama çok seviyoruz birbirimizi.
◊ Unutamadığın bir bayram anın vardır diye düşünüyorum...
- Var ama öne çıkan bir anıdan ziyade genel olarak mutluluk hissiyatı var bayram anılarımda. Gerçi 3 yıldır eski neşem yok bayramla ilgili. Çünkü babamın mezar ziyaretiyle başlıyor bayramlar artık.
◊ Anneler hep der ya, “Oğlum onlar kendini kurtarır, olan sana olur” diye. Seninki de diyor mu böyle? Endişeleniyor mu senin için?
- Benim sayısalım çok iyiydi, annem de ilk başta ona üzüldü “Neden sayısalla ilgili bir iş yapmıyor” diye. Zamanla bu işteki tutkumu görünce değişti fikri. Şimdi birçok kişinin beni sevmesi hoşuna gidiyor. Zaten idmanlı benim annem. Evden, çocukluktan tanıdığı Hasan Can’ı görüyor ekranda da.
◊ Güngören’den yani büyüdüğün yerden sık sık bahsediyorsun. Bir insanın yetiştiği yer kariyerinde önemli mi sence?
- Biraz da hangi meslekte kariyer yaptığına bağlı galiba. Benim gibi anlatıcıysan çok önemli. Çünkü o reflekslerle sahaya çıkıyorsun. Sokaktan gelmek büyük avantaj sağladı bana. Çok hikâye birikti.
ALTI DOLU OLMAYAN ÜNLÜLÜĞÜN SONU ÇÖKÜŞTÜR
◊ Programında bazı kalıp soruların var. Onlardan birini sorayım sana... Birini etkilemek için yaptığın en ilginç şey ne?
- Ben tutku adamıyım. Eski ilişkilerimde partnerimi etkilemek için kendimi zorluyordum genelde. Sırf kız arkadaşımı 1 saat görmek için şehir dışına gitmekten tut, buz gibi havada kilometrelerce yürüyüp kızı göremeden dönmek gibi bir sürü örnek var. Bu anlattıklarım, daha coşkulu zamanlarımda tabii! (Gülüyor) Şimdi birini etkilemek için ekstra bir şey yapmayı dürüst bir yaklaşım gibi görmüyorum. Partnerler ilk adımdan itibaren birbirlerinin en yalın halini bilmeliler. Ki bu hallerinden de hoşlanırlarsa zaten o ilişki devam eder.
◊ Bu konu hakkında konuşmaktan çekinmediğin için soruyorum; bir ilişkin vardı ve beraber çalışıyordunuz. İlişki bitti, halen beraber çalışıyorsunuz. Zor olmuyor deme!
- 14 yaşında olmadığımız için zor olmuyor. Profesyonel insanlarız. Zaten zorlansak başka bir çözüm bulurduk.
◊ Senin programına kendini göstermek, daha doğrusu ünlü olmak için gelenlere çok tanık oldum ben. Samimi olmadıkları da aslında belli oluyor. Ne diyorsun, var mı kendilerini gösterme şansları? Bir fırsat mı “Konuşanlar” programı onlar için?
- Bence kendini göstermek amacıyla gelenler başarısız oluyor. Bu niyetle gelip hiç etki etmeden dönen birçok kişi hatırlıyorum.
Bizim program daha çok samimiyetle hikâyelerini anlatan, eğlenmekten başka hesabı olmayanların başarılı olduğu bir yer. Sadece şöhret için gelenlerin hikâyeleri zorlama olabiliyor.
◊ Son günlerde “Ünlü olmayı meslek sananlar var” açıklamasını çok tartıştık. ‘Ünlülük’ bir meslek mi?
- Tabii ki değil. Hatta donanımsız bir insanın başına gelirse tuzağa dönüşebiliyor.
Bir değer yaratıp bu sebeple ünlü olursan, hayatın olumlu anlamda gelişir. Ama altı dolu olmayan bir ünlülüğün sonu kaçınılmaz çöküş oluyor.
WILL SMITH’İN YAPTIĞI VANDALLIK
◊ Şu Will Smith olayını nasıl yorumluyorsun? Chris Rock’ın yerinde olsan nasıl davranırdın o yumruk karşısında? Ya da Will Smith olsan ne yapardın?
- Will Smith’in yaptığı tartışmasız vandallık. Oscar’ın itibarını zedeledi. Chris Rock’ın yaptığı şaka sert değil bu arada. Orada roast kültürü var. Amerikan başkanı dahil herkese inanılmaz ağır şakalar yapılıyor. Ayrıca Will Smith’in yaptığı, o törene gelen sinemacılara da saygısızlık. Törende bir sürü güzel şey vardı. Bu gerizekâlı hareket yüzünden gölgede kaldı.Mesela kadın bir yönetmen ödül aldı ve biz onu erkek şiddeti yüzünden konuşamadık. Töreni hazırlayan emekçilere haksızlık yapıldı. Bütün hazırlıklar gölgede kaldı, konuşulmadı.
◊ Bir tokatla dağları devirdi, büyük başarıları gölgeledi yani...
- Amerika’daki ırkçılara koz verildi. Oscar’da bile böyle davranılmasını kesinlikle siyahi olmalarına bağlayacaklardır. Bin tane şey. Saymakla bitmez yaptığının zararları. Ben sadece uzaklaştırmayla ucuz yırttığını düşünüyorum Will Smith’in.
TAKINTILI HAYRANIM ÇOK AMA TATLILAR
◊ Takıntılı hayranın var mı? Hayranlarınla ilgili rahatsızlık verici olaylar yaşıyor musun?
- Takıntılı hayranım çok ama genelde çok tatlılar. Rahatsız olmuyorum, seviyorum onları. Zaten herhangi bir davranıştan rahatsız olursam söylüyorum, onlar da hemen düzeltiyorlar.
◊ Şu ev iddialarını da sorayım. Neden sürekli “Hasan Can ev aldı” haberleri çıkıyor?
- Son çıkan haber yalan. “Ev aldı, aldığı eve Acun Ilıcalı kefil oldu” falan, büyük yalan. Ama haber büyür diye cevap vermedim. Ben 2+1 evde yaşıyorum. Bir ev aldım evet ama aylar önce ailem için aldım o evi. Onlar daha büyük bir yerde yaşasınlar diye. Bundan daha normal ne olabilir ki?
Paylaş