Paylaş
Uzun süredir merakla bekleniyordu film.
Dün vizyona girdi.
Dünün bir başka yeni filmi ise ortalığı kasıp kavuran Greta Gerwig’in yönettiği Barbie filmi.
Bir tarafta Barbie’nin neşeli, renkli, lay lay lom hayatı, diğer tarafta ünlü bir atom fizikçisinin dramı... Uzaktan anlaşılan bu savaşı Barbie’nin kazanacağı.
Çünkü her yer Barbie...
Mağazalara bakıyorsunuz Barbie kreasyonları çıkarmışlar, restorana gidiyorsunuz Barbie renkleriyle pembe pembe menüler sunuyorlar.
Geçen gün pembe makarna gördüm yahu ben pembe!
Bir de bir sormak istiyorum her kadın pembe sever mi?
Sevmek zorunda mı?
Peki hiç düşündünüz mü biz erkekler ne yapacağız?
Gizli gizli mi gideceğiz Barbie filmine? Ortamlarda Oppenheimer’a gittim deyip aslında çaktırmadan Barbie’yi mi izlemiş olacağız.
Şimdi sorsam siz hangisisiniz desem yani Oppenheimer mı yoksa Barbie mi?
İçi kıpır kıpır olup Barbie demek isteyenler yutkunup ‘Oppenheimer tabi ki yaaa’ cevabını verir çok eminim.
İndi bindi 75 lira olursa
Yüzde 100 zam istiyordu taksiciler. ‘Hizmet veremiyoruz yardım edin’ diye söyleniyorlardı.
Bir haber düştü geçen akşam hepimizin önüne. Taksilerde indi-bindi 75 TL oldu diye...
Neyse ki haber şimdilik doğru değil.
Önümüzdeki hafta bir toplantı yapılacak ve orada netleşecekmiş zam oranı.
E iyide bu resmen algı operasyonu.
Taksiciler algı operasyonu yapmayı da öğrenmiş belli ki.
Bakın bu oran doğru çıkarsa, yani şu anda 40 lira olan kısa mesafe ücreti 75 TL olursa şöyle bir tablo çıkacak önümüze...
12.65 olan açılış ücreti en az 25 TL’ye, 8,51 olan kilometre ücreti de 15 TL’ye çıkar...
Mesela biz 11 kilometrelik bir yere 105 liraya gidiyoruz şu anda.
Zam olursa 11 kilometrede taksi ücreti 190 lira olacak.
Bu da şu demek oluyor.
Artık taksiciler ‘laci’lerini çeker, yakalarına güllerini takar, önümüze kırmızı halı serip bizi taksilerine buyur ederler.
Ya da ilk 1 hafta sonra bizi yine taksiye almaz olurlar, yabancı müşteri avına çıkarlar.
‘Ah geceler’ borsası var
Son zamanlarda ‘Ah Geceler’ şarkısını yeniden dolaşıma soktu Seda Sayan’ın oğlu Oğulcan...
Şöyle gerçekleşiyor mevzu...
Mekânda DJ setinin başına geçiyor Oğulcan...
‘Ah Geceler’i çalıyor.
O sırada etraftaki müşteriler toplaşıp çıkartıyorlar telefonlarını, açıyorlar flaşlarını ve video çekip salıyorlar sosyal medyaya...
Böyle böyle şarkı sürekli sosyal medyada önümüze düşüyor.
Bu bazı parametrelerin bir araya gelmesi sonucu ortaya çıkan bir durum.
Nedir o parametreler.
∆ Bir tane ünlü.
∆ İyi bir mekân.
∆ Kaliteli müzik.
∆ Ve ünlü sevici Z kuşağı kızları.
Bunları bir araya getirmeyi başardığınız anda isteyip de yapamayacağınız şey yoktur...
Yemekten sonra bırakmıyorlar
Geçen hafta Alaçatı’dayken duydum Moni Alaçatı’yı...
Öyle bir iki kişiden değil...
E tabi mecbur kısa da olsa uğradım. Alaçatı merkeze yürüme mesafesinde Moni...
Şef Burak Baş’ın önderliğinde mutfakta iddialılar.
E yemekten sonra devam etmek isteyenler için de hemen yan taraflarına Backroom by Moni diye bir gece kulübü açmışlar. Ben mekân mekân gezmektense olduğum yerde devam etmeyi severim.
O yüzden beni yakaladılar.
Kulübe bir daha gittiğimde uğrayacağım artık.
Benziyor benzemesine ama
Ali Cabbar” şarkısının eski bir Türk Filmi müziğinin aynısı olduğu konuşuluyor.
Benziyor mu evet...
Zaten şarkıyı ilk dinlediğimizde çoğumuz “Bu ne güzel melodi tıpkı Türk filmlerindeki gibi” demiştik...
Emir Can İğrek için işler şöyle ilerlemiş olabilir:
Kulağına bir yerlerden işlemiştir bu şarkı...
Sonra bir gün ilham gelince de yapmıştır besteyi.
Ya da gerçekten dinlemiştir eski Türk filmindeki o müziği ve benzer bir iş yapayım demiştir.
Bir kısmını alıp diğerlerini kendi devam ettirmiştir.
Bunlar olabilecek şeyler.
Zaman geçiyor arkadaşlar...
En güzel sözler de yazılıyor en güzel besteler de yapılıyor.
Yani alan çok daralıyor.
Ve bazen tekrara düşmek zorunda kalabiliyoruz, benzerliklere zaten çok alıştık.
Yani olur böyle şeyler olur.
Çalmış, araklamış deyip, vay yalancı falan deyip iyi bir müzisyenin hevesini kırmayalım, toplum önüne atmayalım...
NOT:
Ne oldu bana, nereden geldi bu tatlılık, bu anlayış? Hiç anlamış değilim.
Paylaş