Paylaş
◊ Pozitifliğin yanında keyif gözyaşı dökmek istiyorsanız...
◊ “İşte şu neşenin birazı bile bize yeter” diyeceğiniz bir itici güç arıyorsanız...
İnternette Küçükçekmece’deki bir okulun teneffüsünde yaşananları izleyin. Ben o 45 saniyelik videoya kalbimi bıraktım.
Yaşları 7 ila 9 arasında olan ilkokul öğrencileri teneffüsteyken, okulun bahçesindeki hoparlörlerden bangır bangır Sefo’nun “Bilmem mi” şarkısı çalıyor.
Çocukları görmeniz lazım.
Şarkıya hep bir ağızdan eşlik edip dans ediyorlar.
Videoyu tekrar tekrar izlemek gelecek içinizden.
Ben her defasında başka sahnelerle karşılaştım.
◊ Bazı çocuklar zıplıyor...
◊ Hemen yanındakiler Latin dansı figürlerini yapmaya çalışıyor...
◊ O sırada başka arkadaşları koşarak aralarından geçiyor...
◊ El ele tutuşup büyük bir çember olan öğrenciler var mesela...
◊ Sefo’nun o meşhur elleri havaya kaldırıp yaptığı dansı taklit edenler de çarpıyor gözünüze...
“Bilmem mi” kısmı çalmaya başlayınca hepsi çığlık çığlığa şarkıyı söylüyor.
Her köşede başka bir eğlence, tablo gibi video...
Sefo da bir paylaşım yaptı sosyal medyadan ve “Bu okulda konser vermek için kimden izin alabiliriz?” diye sordu.
İzin işi hallolur, sen şarkını bu kadar iyi ve neşeyle seslendiren o çocukların yanına muhakkak git Sefo...
Muhtemelen...
Çocukların bu neşeli görüntüsünden, “Okul yönetimini linç etmek isteyenler”, “Öğrencilere ve velilere hesap sormaya kalkan klavye delikanlıları”, “Derslerini çalışsınlar dans edeceklerine” diyenler çıkacaktır muhtemelen.
Aman diyeyim, yapmayın!
Bu öyle bir şey değil.
Mimiklerin kralı olmaya aday
Bazı isimlerin ev hallerini merak edersiniz ya, benim için o isimlerin başında Berfu-Eser Yenenler çifti geliyor.
İki çocuğu olan çiftin acayip eğlenceli bir hayatları olabilir.
Berfu, henüz 1 yaşına girmeyen oğlu Mete’nin bir fotoğrafını paylaştı.
◊ Oğluna kalemle kalın kaşlar yapmış.
◊ Bıyık çizmiş.
◊ Sağ yanağına koca da bir ben kondurmuş.
Birinin yanağında ben görünce hemen “oooo İzzet Altınmeşe’ esprisini yapıştıran bir milletiz biz.
Fotoğraf altına da benzer yorumlar yapılmış. Ama yorumlardan çok Mete’nin mimikleri ilgi çekici.
Çocuk sanki baba mesleğini devam ettirmek için dünyaya gelmiş.
Annesinin onu boyayarak soktuğu karaktere bürünmüş.
◊ Gülüyor...
◊ Sert bakıyor...
◊ Ciddi oluyor...
Türlü türlü suratlar.
Sanırım Berfu kendini biraz suçlu hissetmiş olacak ki, fotoğrafın altına oğlu için “Ergenliğinde bunun hesabını benden soracaksın biliyorum” diye not bırakmış.
“Anne ne hale getirdin beni” diye sitem ederse haklı ama çocuk...
Danilo Zanna Türkçesi
Bana mı öyle geliyor yoksa Masterchef Danilo Zanna’nın Türkçesi son 1 senede geriye mi gitti?
Garip geliyor, çünkü Türkçeyi ilerletmek varken geriye götürmek zor iştir...
Kedi kapanı
Korkunç bir kelime ‘kapan’. Bu kelimenin kedilerle yan yana gelmesi, olayın vahametini daha da ürkütücü bir hale getiriyor.
Son zamanlarda kedi kapanı vakalarını çok duyar oldum.
Maalesef Fulya’da oturduğum Selenium adlı sitenin otoparkında da kedi kapanı gördüm.
Ben görevimi yapıp site yönetimine “derhal kaldırmalısınız” mesajımı ilettim. Takipçisi olacağım.
Fakat gözden kaçan yerlerde o kapanlardan çok olduğunu biliyorum.
Savunmaları genelde şöyle oluyor bu kapanları kuranların...
◊ “Kediler kapalı yerlerden kendileri çıkamıyor, o yüzden kapanla çıkarıyoruz.”
◊ “Onların daha mutlu olması için dışarıya çıkarmak istiyoruz.”
◊ “Benim de kedim var, hayvanları çok severim, onlara hiç zarar verir miyim?”
Bıdı bıdı bıdı...
◊ Kediler kapalı yerlere nasıl girdilerse öyle de çıkmasını bilirler.
◊ Onlara zararlı olan hiçbir yere yaklaşmazlar.
◊ Nerede huzurlu olacaklarsa orayı arayıp bulurlar.
Siz merak etmeyin!
O yüzden onları kafeslere, vahşi bir hayvanmışçasına kapatmayın.
O kafeste hayvanı 2 gün unutsanız, açlıktan, susuzluktan ölecek, bunu lütfen aklınızdan çıkarmayın.
Kaç kişisiniz?
Restorana gidip masanıza oturdunuz. Diyelim, iki kişisiniz. Masanıza birileri gelir veya gelmez, henüz bilmiyorsunuz. Hemen yanınıza bir garson yanaşıp “Kaç kişisiniz?” diye soruyor.
Siz cevabı bilmediğiniz için çok havada bir şeyler söylüyorsunuz. 1 dakika geçmeden bir başka garson “Efendim kaç kişi olacaksınız?” diyor. Yahu bilmiyorum, bilmiyorum. Ne diyeyim ben şimdi?
Bitti mi, hayır...
Bu kez dolaylı yoldan “Kaç kişisiniz?” sorusuna maruz kalıyorsunuz. Siparişi alacak kişi “Beklediğiniz misafiriniz var mı?” diye soruyor.
Belki iki kişi devam edeceğiz, belki üç olacağız, belki ilerleyen dakikalarda dört, beş... Bilmiyorum.
Sormayın şu itici soruyu lütfen.
Paylaş